Piyasadan sektöre gidişin anahtar sorusu: Ne olacak bu web sitelerinin hali?
Web sitesi zorunluluğu konusunda, yasada yapılan son değişiklik/ler olası -hatta beklenen- bir kaosun önüne geçti denebilir. Değişikliğe göre, şirketler: Bağımsız denetim kategorisinde değilse, internet sitesi kurma yükümlülüğü olmayacak. Peki: Bunca tartışmadan elimizde ne kaldı? Gelişen sürece dair bazı ayrıntıların üzerinden geçmek anlamlı olabilir.
• Son değişiklik öncesindeki tartışmalar, yasanın deyimiyle “web sitesi kurma” işinin zorluklarına dair farkındalık yaratması açısından yararlı oldu diyebiliriz. Sürdürülebilirlik için gerekli asgari koşullara kaçınılmaz olarak dikkatleri çekti. Ve sektörleşme ile ilgili tanımların ortaya konması gerekliliği konusunda bir turnusol görevi gördü.
• Yasanın en büyük sıkıntısı, piyasada hayalci beklentiler oluşmasına neden olmasıydı. İkili anlamda da bu böyleydi, kimileri bir gecede zengin olacağını, kimileri de internetle ilgili bütün hizmet ve servislerin toptan bedava olacağını sandı…
• Gerçekten bir web sitesine ihtiyacı olan kurum ve kişilerle, web sitesi yaptırmaya mecbur bırakılanlar arasındaki farkların belirsizleşmesi fiyatlarla ilgili varolan açmazları derinleştirmişti, beklentilerdeki belirsizlikler zaten zayıf olan piyasa ortamını tümden çıkmaza sürüklemekteydi.
• İhtiyaçları karşılamakla ilgili yeterli profesyonel kadro, kaynak ve altyapısı olmayan kişi ya da kurumlar “fırsatçı bir zihniyetle” ve “web sitesi olmayana” ceza tehdidini öne çıkararak piyasayı karmaşıklaştırıyorlardı, bunun da önüne geçilmiş olmasını umuyoruz.
Yasa ilk haliyle yürürlüğe girseydi, piyasayı bekleyen ve kaos denebilecek bu durum, yani “web sitesi kurma zorunluluğu” neydi?
Yasa koyucu, piyasa üzerindeki yasal denetimi artırmak gibi bir görevi planlamakla yükümlü olduğundan, gelişmekte olan “çevrimiçi piyasa” ve bağlantılı süreçleri, bu denetimi iyileştirmek için kullanabileceğini fark etti. Ama, bu farkındalık, sorunu (ya da fırsatı) ilk görenin, çözümü de planlayabileceği anlamına gelmediğinden, ilgili yasa maddeleri, neredeyse olanaksız bir çok isterlerle ortaya çıktı. Noterden onaylı internet defteri gibi…
Bu yasa İngiliz Uluslar Topluluğu’nda çıksaydı belki işleyebilirdi. Son dönemlerde Britanya kökenli sitelere girenler fark etmiştir, “Privacy Policy” ve sitelerin kullandığı çerezlerle ilgili bilgilendirme metinleri çıkmaya başladı. Oysa bizde, ortalama ve iyi niyetli bir oranla söylersek, web sitelerindeki şirket adreslerinin bile en az yarısı doğru değildir.
Piyasayı kavramak adına, YeniHayat olarak 3 yılı aşkın bir zamandır 33 il ve ilçede saha çalışması yapıyoruz:
Bu 3 yıllık süreçte piyasanın sert noktalarını ve sektörleşmeye giden yolu tıkayan bakış açılarını, söylemleri, eksiklikleri anlamaya ve analiz etmeye çalışırken, yereldeki piyasa aktörlerini şahsen tanımaya, iş yapma / yapamama biçimlerini, müşteri ve ihtiyaç sahibi arasındaki farkları görebilmeye ve elimizden geldiğince gözlemlerimizi ilgili bileşenlerle paylaşmaya çalıştık.
Ve üzülerek gördük ortada bir sektör ne yazık ki yok… Böylece zaten endüstrileşme uzak ihtimal…
Peki bunlar olmadan 1 yılda milyonlarca site nasıl yapılacaktı?
“Piyasa var” deyince, ne demiş oluyoruz?
Bugüne kadar yapılmış 2 milyon web sitesinin -ODTÜ’den satın alınmış alan adı rakamlarının piyasaya uyarlanmış hali üzerinden bir varsayım olarak- yaklaşık 200 bini şirket web sitesi. Demek ki, toplam 670 bin adet şirketin, 1/3’ünden biraz fazlasının web sitesi var diyebiliriz. Bu önemli bir oran, ama halen web sitesi olmayan 2/3 daha önemli daha büyük, piyasa için büyük fırsat.
Yayınlanan siteler “bir şekilde yapıldığına” göre, alan adı konusunda iyi kötü birtakım çözümlerin oturduğu söylenebilir, siteler yayında olduklarına göre, bulundurma hizmetlerinin erişilebilir olduğu kabul edilebilir, farklı kalitelerde olsa da tasarımları var diyebiliriz, demek ki, tasarım işi de bir yolla halloluyor…
Herşey bir şekilde yürüyorsa, o zaman sorun ne?
Yine döndük dolaştık geldik içerik ve sürdürülebilirlik mevzuuna.
Web piyasası var diyoruz, tanımları yapıyoruz, ama alt bileşenleri nerde?
• Yeterli içerik uzmanı yok.
• Özgün görsel tasarım pahalı.
• Video içerik daha da pahalı.
• Eğitimler ve kurumsallaşma yeni yeni gündeme geliyor (KOBİ’ler açısından).
• Telif kavramının algılanışı ve ilgili yasaların anlaşılma ve uygulama kültürü yetersiz.
Maliyetleri artıran bu örnek ayrıntılarla sınırlı olmayan eksiklerin tespiti ve eleştirisi, önümüzdeki dönem için en yol açıcı haritayı bize sağlayabilir.
Yeni dönemde, isteyenin (onaylayacak kimse/kurum henüz olmadığından) kendine rahatlıkla uzman dediği bir sosyal medya olgusu gözleniyorsa da, sürece ilişkin teknik yetersizlikler, basit hatalar, hergün yeni birtakım karışıklıklara neden olabiliyor ve piyasaya olan zayıf güven de zedeleniyor. Neyse ki, iyi haberler de alıyoruz: Sosyal Medya İletişimcileri Derneği ve Genç Bilişimciler Derneği gibi, yeni nesil tarafından gerçekleştirilen umut verici ataklar var.
Toparlayacak olursak, piyasa öyle ya da böyle bir sektörleşme (aslında sektörleşememe) sancısı yaşamakta. Bu süreçten sağlıklı sonuçların çıkabilmesi için, tüm sektör bileşenlerinin, asgari müşterekler hakkında ortak bir terminolojisi olabilmeli. Yasa koyucu, çevrimiçi piyasada gördüğü fırsatlarla ilgili karar değiştirmiş olamayacağına göre, torba yasa dışında da, denetim beklentilerini planlayabileceği çözümlere yeni kapılar aralayacaktır. Sektörün kendini gerçekleştirememesi durumunda ise; ertelenmiş görünen kaos, o kapıların ardında daha büyük riskler taşıyacak biçimde duruyor olabilir.
Yeni TTK, sermaye şirketlerine (Anonim Şirket, Limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler) internet sitesi kurma ve şirkete ait mali tablolar başta olmak üzere, şirkete ait pek çok bilgiyi yayımlama zorunluluğu getirmek istedi. Yanısıra,, TTK’ nın 1524/6 ncı maddesi; internette yer alacak bilgilerin metnin halinde getirilerek, şirket yönetimi tarafından tarih ve saat gösterilerek, noterlikçe onaylı bir deftere, sıra numarası altında yazılmasını veya yapıştırılmasını emretmekteydi. Bu düzenlemeye göre, internet sitesinde yayımlanan içeriğin, noterden onaylı bir deftere yazılması veya yazılan kağıdın deftere yapıştırılması gerekiyordu.