ÖZGÜR İNTERNET İÇİ BOŞ BİR SLOGAN MI OLDU?
KÜRESEL
ÖZGÜR İNTERNET İÇİ BOŞ BİR SLOGAN MI OLDU?
Geçen ay değindiğim (Sayı: 882) ilginç bir gelişmeyi özetle tekrarlayayım: Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Komisyonu’nda, 20 binin üstünde siteye erişimin yasaklandığı Türkiye’nin de içinde olduğu 6 ülke internete erişimin ve internette ifade özgürlüğünün temel insan hakkı olduğu yönünde bir önerge verdi. Kabul edilen önergeyi onaylayan ülkeler arasında, yoğun sansür uygulayan Küba ve Çin de var!
Geçtiğimiz ay özgür internet uğruna çelişkili ve ilginç gelişmeler devam etti. İnternet konusundaki duyarlılığını SOPA ve PIPA yasaları geçerse veto edeceğini açıklayan Obama’nın da çok güçlü desteği olan siber-güvenlik yasa tasarısı ABD Senatosu’nda 2 Ağustos günü gündeme geldi; fakat, anlamsız tartışmalarla tasarının görüşülmesi engellendi. Bu sonucu özgürlük adına kutlayanlar arasında büyük iş çevrelerini temsil eden Chamber of Commerce (Ticaret Odaları) yanında genellikle çok keskin sağ görüşteki güçlü National Rifle Association (Ulusal Silah Derneği) STK’sı ile sol görüşte gibi görünen ve radikal bir şekilde internet özgürlüğünü savunan, “Özgür İnternet Deklarasyonu”nun yürütücüsü Electronic Frontiers Foundation vardı. Gerçi, son anda tasarıya eklenmek istenen, silahlanmacıları rahatsız edici bir değişiklik önergesi güçlü NRA’yı harekete geçirmişti ama neresinden bakılırsa bakılsın tasarı karşısında oluşan koalisyon şaşırtıcıydı. Oysa, yasa tasarısı Senato’da görüşülmeye başlamadan kısa bir süre önce, 20 Temmuz’da internet özgürlüğünün hararetli savunucularından Center for Democracy and Technology (CDT) ve FreePress STK’ları, tasarıyı beğendiklerini açıklamışlardı. Sene başında hazırlanan CISPA (Cyber Intelligence Sharing and Protection Act) tasarısına göre, mahremiyet konusunda çok daha duyarlı bir tasarıydı reddedilen. Nitekim, tasarının görüşülmesi engellendikten sonra da CDT, tasarının iyileştirilerek kabul edilebilecek durumda olduğu görüşünde ısrar etti.
Özgür internet konusu geçtiğimiz ay ABD’de üç ayrı ortamda daha gündeme geldi. Birincisi, seçim öncesi platformlarını açıklamak üzere bugünlerde toplanacak olan Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti kurultaylarında, ilgili STK’lar internetin özgür bırakılacağı konusunda iki partiden de açıklama bekliyorlar ve bu konuda kamuoyu oluşturma çabası içindeler. İkincisi, 19-21 Ağustos günleri toplanan Aspen Forum’da bir araya gelen iş dünyası temsilcileri ile siyasi ve bürokrasi yetkilileri de internetin özgürlüğünü tartıştılar. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, Aralık ayında toplanacak olan ITU (International Telecommunication Union) Konferansı öncesi, ITU’nun – tabii özgürlüğünü sağlamak amacıyla-internetin yöneticisi olma heveslerine ilişkin tepkiler ve yoğun tartışmalar süregidiyor.
ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar gibi Aspen Forum’a katılanlar da internetin özgür bırakılmasını istediklerini açıklıyor. Fakat, somut konulara girince çok farklı özgürlük anlayışları ortaya çıkıyor. Örneğin, ağ tarafsızlığı (net neutrality) konusunda, büyük şirketler, muhafazakarlar, Cumhuriyetçiler ve neo-liberaller “kimse yeni regülasyonlarla, kurallarla interneti kelepçelemesin, internet tamamen serbest piyasaya bırakılsın” diye karşı çıkıyor. Demokratlar ve sol görüşlü kuruluşlar ise “piyasadaki büyük firmaların interneti kontrol etmesi kabul edilemez, kullanıcıların özgür iradesi ve hakları korunabilmeli” gerekçesiyle ağ tarafsızlığını destekliyor. Steve Wozniak, geçen hafta bir TV programında, ağ tarafsızlığını özgür interneti kelepçeleyen bir diğer hükümet regülasyonu olarak görenlere “fikir ve ifade özgürlüğü de bize hükümet tarafından ve ‘Bill of Rights’ ile verilmiştir” diye hatırlatıyor. İleride daha ayrıntılı olarak ele alacağım internet tarafsızlığı konusunda şu günlerde yaşanan ilginç bir örnek vermekle yetineyim: ABD’de AT&T’nin iPhone’daki FaceTime uygulamasını kendi ağında önlemesi, FCC’nin koyduğu ağ tarafsızlığı kuralının ihlali olduğu gerekçesiyle FreePress AT&T aleyhine bir kampanya başlattı.
Aralık ayında ITU Dünya Konferansı (WCIT-12) toplantısında internetin yönetimi konusunda ITU’nun niyeti hakkında bir süredir çeşitli kaygılar ifade ediliyor. Önceleri gizli yürütülen ITU toplantıları, STK’ların yoğun baskısı ile karşılaştı. Nihayet 16 Ağustos günü ITU Genel Sekreteri Dr Hamadoun Touré ITU’nun bu tarihten itibaren web sitesi kanalıyla yapılacak önerilere açık olduğunu ve konferans tarihine kadar sürecin daha şeffaf yürütüleceğini açıkladı. Ayrıca, konferansa katılacak olan 193 ülkenin her birinin de benzer bir süreci başlatmasını istedi. Konferansta ülkemizi temsil edecek olan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım bu konuda henüz bir açıklama yapmadı. Bakanlığın ve BTK’nın daha fazla gecikmeden konuyu kamuoyunda tartışmaya açması arzu edilir ve yararlı olur. ITU Konferansı konusunu izlemeye ve bundan sonraki yazılarımda gelişmeleri ele almaya devam edeceğim.
Geçtiğimiz ayın bir diğer önemli gelişmesi de, Google, Facebook, Amazon ve eBay’in bir Waşington lobi grubu olarak başlattığı The Internet Association adındaki STK’dır. Şu anda açılış sayfasında (http://internetassociation.org/) kendilerini “açık, yenilikçi ve özgür interneti güçlendirmek ve korumaya” adadıklarını belirtiyorlar.
Görüldüğü gibi artık çıkar ve görüşleri çok farklı da olsa, herkes özgür interneti savunma iddiasında. Dolayısıyla, özgür internet kendi başına içi boş bir kavram olarak bir anlam taşımaz oldu. İçeriğindeki somut kavramlar üzerine görüşlerin tartışılması gerekiyor.
YURTTAŞIMIZ AVRUPA BİRİNCİSİ
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) saygın INSEAD’a her yıl hazırlattığı Küresel Bilgi Teknoloji Raporu (Global Information Technology Report), ülkelerin yıl BT karnesidir. Her ülkenin bilişim ve iletişim teknolojilerini, ekonomik rekabet için toplumda nasıl kullanıldığını gösteren “Ağ Hazırlılık Endeksi” (Network Readiness Index) hesaplanır ve ülkeler buna göre sıralanır. Bu senenin raporunda, Türkiye 142 ülke içerisinde, Mauritius, Brunei ve Kazakistan’ın hemen üstünde, Ürdün, Tunus ve Çin’in hemen altında, 52. sıradadır. Bireysel kullanım alt-endeksine göre ise 62. sıradayız.
Öte yandan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın 21 Ağustos’ta yaptığı açıklamaya göre, ülkemiz yurttaşı cep telefonundan aylık ortalama 299 dakika konuşarak, Avrupa birincisi olmuştur!