Süreçleri yürütecek insan kaynağının dijital dönüşüme hazırlanması elzemdir
“Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 2014 yılından bu yana ‘Yeni YÖK’ mottosuyla başlattığı ‘kaliteyi, liyakatı ve şeffaflığı’ önceleyen, yeni ve yenilikçi birçok çalışmaya imza attı” ifadesini kullanan YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, “Yükseköğretimdeki gençler artık ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan, doğdukları andan itibaren dijital teknolojilerle yetişen hatta dijital teknolojileri birer uzvu gibi gören bireyler. Bilgiye erişim imkânları, motivasyon kaynakları ve hatta öğrenme süreçleri dijital teknolojilerle şekillenen bu yeni neslin de yeni koşullara uygun eğitilmesi ve yeni çağa uygun beceriler geliştirmesi çağın bir gerekliliği olarak karşımıza çıkmakta” değerlendirmesini yaptı ve ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm’ün önem verdikleri projelerin başında geldiğine dikkat çekti.
‘Yeni YÖK’ün hayata geçirdiği çalışmaları anlatarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, bu projeleri şöyle sıraladı: “‘Yükseköğretim Kalite Kurulunun Kurulması’, ‘Yükseköğretimde Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi’, ‘YÖK 100/2000 Doktora Projesi’, ‘Hedef Odaklı Uluslararasılaşma’, ‘Üniversite-Sanayi İş Birliği’, ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm’, ‘Açık Bilim ve Açık Erişim Projesi’, ‘Orta Doğu’da Akademik Mirası Koruma Projesi ve Geleceğin Meslekleri Projesi’.” Saraç, 2020 yılında bu çalışmalara yenilerinin eklendiğini vurgulayarak “‘YÖK-Gelecek Projesi’, ‘YÖK Akademik Kariyer-Liyakat Platformu’, ‘YÖK Dersleri Platformu’, ‘YÖK Sanal Laboratuvarı Projesi’ gibi projeler Türk yükseköğretiminde ilk kez hayata geçirildi. 2021 yılında uygulanacak olan ‘YÖK-Anadolu Projesi’nde de son aşamaya gelindi” açıklamasını yaptı.
Kritik teknoloji alanlarında üniversitelerin yetkinliğine ilişkin bibliyometrik analizler yapıldı
“Yeni YÖK tarafından yükseköğretim tarihinde ilk kez başlatılan ‘YÖK-Gelecek Projesi’ ile ‘şeffaflık, liyakat ve fırsat eşitliği’ gözetilerek üniversitelerdeki akademik kadro kullanımlarında mevcut genel cari usule ek olarak yeni bir yöntem getirildi” ifadesini kullanan Saraç, projeyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Ülkemizde ilk kez kurgulanan bu proje üç aşamadan oluşuyor. Projenin birinci aşaması olan ‘Öncelikli Alan Araştırma Görevlisi İstihdamı’ kapsamında, ülkemizin kalkınmasında önem arz eden disiplinlerarası alanlarda araştırma görevlisi alımı yapılabilmesi için üniversitelere ek kadro tahsisi yapıldı. Projenin ikinci aşamasını ise ‘Öncelikli Alanlarda Öğretim Üyesi İstihdamı’ oluşturdu. Projenin bu aşamasında öncelikli ve özellikli alanlar olarak belirlenen kritik teknoloji alanlarında üniversitelerin yetkinliğine ilişkin bibliyometrik analizler yapılarak başarılı bulunan üniversitelerin bölümleriyle bu kritik alanlar eşleştirildi. Bu üniversitelere dünyada ‘kritik teknolojiler’ olarak adlandırılan alanlarda öğretim üyesi kadrolarına yönelik ek atama izinleri verildi. ‘YÖK-Gelecek Projesi’nin son aşaması olan ‘YÖK Akademik Kariyer-Liyakat Platformu’nun hayata geçirilmesi liyakat sahibi nitelikli doktoralı gençlerle, üniversiteler, ülkemizde ilk defa gerçekleştirilen bir kurguyla aynı platformda eşleştirildi. Doktora çalışmasını başarıyla bitiren bilim insanlarıyla stratejik hedefleri doğrultusunda öğretim üyesi arayan yükseköğretim kurumları daha hızlı bir şekilde bir araya gelebildi. Böylelikle doktorasını tamamlamış akademisyen, araştırmacı ve bilim insanlarının Türk yükseköğretim sisteminde daha ‘şeffaf ve liyakat’ odaklı istihdamına da imkân sağlanmış olacak.”
‘YÖK-Anadolu Projesi’ ile üniversiteler eşleştirilecek
“‘YÖK-Anadolu Projesi’ Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 2020-2021 Yılı Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreninde ilk kez kamuoyu ile paylaşıldı” bilgisini veren Başkan Saraç, “Mevzuat altyapısı kısa sürede hazırlanan projenin hazırlık toplantıları ilgili üniversitelerle gerçekleştirdi ve uygulama aşamasına gelindi. Anadolu’daki yeni gelişen üniversiteleri nispeten daha gelişmiş üniversitelerle eşleştirerek eksiklerin hızla giderilmesinin hedeflendiği, ülkemizde ilk kez kurgulanan ‘YÖK Anadolu Projesi’nin ön çalışmalarının tamamlanmasının ardından 2020-2021 Eğitim ve Öğretim Yılı Bahar Döneminde hayata geçirilmesi planlanıyor” açıklamasını yaptı.
Pandemi sürecinde yükseköğretimde atılan dijital adımlar…
Saraç, YÖK’ün Covid-19 önlemleri kapsamında salgın sürecinde üniversitelerdeki uygulamalara yönelik ‘Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci Rehberi’ hazırladığının altını çizerek “Ayrıca Türk Standardları Enstitüsü iş birliğiyle hazırlanan ‘Küresel Salgın Bağlamında Yükseköğretim Kurumlarında Sağlıklı ve Temiz Ortamların Geliştirilmesi Kılavuzu’ da üniversitelere tavsiye niteliğinde iletildi. Pandemi sürecinde YÖK tarafından yapılan çalışmaların, alınan kararların kamuya, ulusal ve uluslararası akademi camiasına duyurulması amacıyla ‘Covid-19 Bilgilendirme’ web sitesi erişime açıldı. YÖK bünyesinde, çeşitli üniversitelerin farklı disiplinlerinden gelen uzaktan öğretim alanında uzman akademisyenlerin yer aldığı ‘Uzaktan Öğretim Politikaları Komisyonu’ oluşturuldu. Ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeydeki örgün programlarda uzaktan öğretim yoluyla verilebilecek ders oranı yüzde otuzdan yüzde kırka yükseltildi. Böylelikle dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan karma/hibrit öğretim modeline diledikleri takdirde üniversitelerin geçebilme imkânı sağlandı” şeklinde konuştu.
‘Üniversiteni Keşfet YÖK Sanal Fuarı-2020’ düzenlendi
“Küresel salgının ülkeye uluslararası öğrenci akışını olumsuz etkilememesi için bazı kararlar alındı ve YÖK olarak ‘Study in Turkey YÖK Virtual Fair 2020’ adıyla bir sanal yükseköğretim fuarı düzenlendi” bilgisini veren Saraç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Fuarda, 165 ülkeden ziyaretçi, sanal ortamda yükseköğretim kurumlarının temsilcileriyle buluşma ve ayrıntılı bilgi alma imkânına sahip oldu. Uluslararası öğrenciler için düzenlenen sanal fuarın bir benzeri de Türkiye’deki üniversite adayları ve veliler için ‘Üniversiteni Keşfet YÖK Sanal Fuarı-2020’ adıyla düzenlendi. YÖK’ün koordinesinde 200 yükseköğretim kurumunun katılımıyla gerçekleştirilen sanal fuarda yükseköğretim kurumları canlı tanıtım etkinlikleri yapıp, öğrenci adaylarıyla sesli ve görüntülü görüşme gerçekleştirdi.”
Eğitimde teknolojinin, öğrenme süreçlerine entegrasyonuna öncelik verilmeli
Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, salgın döneminde zorunlu olarak geçilen uzaktan eğitim sürecinde, küresel salgın öncesinde YÖK tarafından başlatılmış olan üniversitelerde dijitalleşme çalışmalarının büyük faydası görüldüğünü vurgulayarak “Bu açıdan 2018 yılı içerisinde kurgusunu yaptığımız ve 2019 yılı başında da uygulamaya başladığımız ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’ önem verdiğimiz projelerin başında geliyor. Yükseköğretimde dijital dönüşümü zorunlu kılan pek çok ekonomik, sosyal, demografik ve teknolojik neden bulunmakta. Küreselleşme ve uluslararasılaşma bir yandan küresel rekabeti tetiklerken dijital teknolojilerdeki gelişmeler toplumları da dönüştürüyor. Bilginin temel ekonomik kaynak ve güç olduğu bilgi toplumu, özellikle ağ tabanlı dijital teknolojilerdeki gelişmelerle hızla bilginin paylaşımıyla ağ toplumuna dönüşmekte. Bu dönüşüm süreci yalnızca sosyal ve kültürel bir dönüşüm de değildir. Bu süreçte sanayi de hızla dijital bir kimliğe bürünmekte. Kurumlar, iş süreçleri ve bireylerin bu süreçlerde üstlendikleri rollerle bu rolleri yerine getirmek için sahip olmaları gereken beceriler de değişiyor. Sözünü ettiğimiz teknolojik, ekonomik ve sosyal dönüşümlere ek olarak yükseköğretime olan talebin de hızla arttığı ve yükseköğretimin hedef kitlesinin de hızla değiştiği gözlemlenmekte. Yükseköğretimdeki gençler artık ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan, doğdukları andan itibaren dijital teknolojilerle yetişen hatta dijital teknolojileri birer uzvu gibi gören bireyler. Bilgiye erişim imkânları, motivasyon kaynakları ve hatta öğrenme süreçleri dijital teknolojilerle şekillenen bu yeni neslin de yeni koşullara uygun eğitilmesi ve yeni çağa uygun beceriler geliştirmesi çağın bir gerekliliği olarak karşımıza çıkmakta” açıklamasını yaptı ve “Tüm bu sözünü ettiğimiz nedenlerle eğitimde teknolojinin öğrenme süreçlerine entegrasyonu, Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler, Açık Eğitsel Kaynaklar, Yapay Zekâ, Bulut Bilişim, Veri Madenciliği gibi alanlarla ilgili çalışmalara öncelik verilmesi gerekmekte” ifadesini kullandı.
‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’ ile küresel çapta rekabet edebilir bir yapı amaçlanıyor
‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’ ile ilgili açıklamalarına devam eden Saraç, şunları kaydetti: “Burada dikkat edilmesi gereken dijital teknolojilere atfettiğimiz anlam ve işlevdir. Öncelikle dönüşüm sürecinde dijital teknolojileri amaç değil, bilgi ve ağ toplumunda var olabilmek için bir araç olarak değerlendirmek gerekli. Bu nedenle de dijital dönüşüm için teknolojik altyapının sağlanması gerekli koşul olmakla beraber yeterli koşul değildir. Bu kapsamda dijital dönüşümü iyi yorumlamak ve dijital dönüşümü bütüncül olarak ele almak gerekiyor. Teknolojik altyapının sağlanmasının yanı sıra iş süreçlerinin yeniden tasarlanması ve dönüşüm sürecine uyarlanması ve daha da önemlisi bu teknolojileri kullanarak süreçleri yürütecek olan insan kaynağının dijital dönüşüme hazır hale getirilmesi elzemdir. Pek çok paydaş ve bileşenden oluşan bu dönüşümde ise şüphesiz kurumsal bir liderlik dönüşümün başarısı için kilit bir rol üstlenmekte. İşte ‘Yeni YÖK’ün 2019 yılında uygulamaya koyduğu ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’ de insan odaklı bir yaklaşımla; Türk Yükseköğretimini 21. yüzyıl paradigmasına uygun küresel çapta rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmayı amaçlamakta.” “Proje kapsamında; öğretim elemanları, öğrenciler, öğrenme ve araştırma ortamları, kurumsal süreçlerde ve öğrenme süreçlerinde dijital verilerin işlenmesi ve dijital karar destek sistemlerini kapsayan, tüm paydaş ve bileşenleriyle Türk Yükseköğretiminin küresel rekabet gücünü artıracak bir dijital dönüşüm süreci planlandı” ifadesini kullanan Saraç, “‘Yeni YÖK’ olarak, şimdiye kadar olduğu gibi somut adımları önümüzdeki günlerde atmaya devam edeceğiz. ‘Yükseköğretimde Dijitalleşme Projesi’ kapsamında 2020’de 16 olan üniversite sayısı 20’ye çıkarılarak bu üniversitelerdeki altmış binin üzerinde öğrenci ve on binin üzerinde öğretim elemanına dijital dönüşüm kapsamında eğitim verildi” dedi.
Eğitimler, ‘Cisco Networking Academy’ ile yaygınlaştırılacak
‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’nin bir başka aşaması olan YÖK – Cisco iş birliğinin Mart 2020’de başladığını dile getiren Başkan Saraç, “Bu iş birliğinin ilk 2 fazı Anadolu’dan 24 üniversitemizin katılımıyla tamamlandı. Pandemi nedeniyle uzaktan eğitimle sürdürülen programda, 63 akademisyenimiz, ODTÜ’nün desteğiyle ‘Cisco Networking Academy’ eğitim portföyünden ‘Network’ ve ‘Siber Güvenlik’ alanlarında 255 saati aşkın eğitici eğitimlerini başarıyla tamamladı. Eğitim programı; senkron eğitimler, çevrimiçi laboratuvar ve simülasyon çalışmaları, çevrimiçi değerlendirme ve çalıştaylar gibi dijital eğitim deneyimleriyle zenginleştirildi. İş birliğimizin 3. fazı ise Ocak 2021’de 30 üniversitemizden 100’e yakın akademisyenimizin yine eğiticilerin eğitimi programına katılımıyla gerçekleştirilecek. Bu eğitimler üniversitelerimizde kurulan ‘Cisco Networking Academy’ aracılığıyla diğer akademisyenlere ve tabii ki öğrencilerimize kadar yaygınlaştırılacak” açıklamasını yaptı.
‘YÖK Dersleri Platformu’; yükseköğretimde kalite çıtasının yükselmesine katkı sağlayan bir zemin
‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’nin bir diğer aşamasında proje kapsamında yer alan 15 üniversiteyle Sakarya Üniversitesi arasında, YÖK’ün koordinasyonunda ve TÜBİTAK-ULAKBİM iş birliğinde gerçekleştirilen ‘Uzaktan Eğitim Platformu Sağlama Protokolü’ imzalandığını dile getiren Saraç, “2020-2021 eğitim-öğretim yılı güz döneminde proje kapsamındaki 15 üniversite uzaktan öğretimle yapacakları derslerini bu yerli platform aracılığıyla gerçekleştirmeye başladı” bilgisini vererek konuşmasına şu şekilde devam etti: “‘Yeni YÖK’ün 2020 yılı hedefleri arasında yer alan ‘YÖK Dersleri Projesi’ kapsamında, üniversiteler tarafından üretilen dijital ders içerikleri ‘YÖK Dersleri Platformu’/Yükseköğretim Kurumları Dersleri adı verilen web ara yüzünde üniversite öğrencilerinin açık erişimine sunuldu. İlk aşamada; Anadolu, Atatürk, İstanbul ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ders içeriklerinin yer aldığı bu platform, inanıyoruz ki diğer üniversitelerimizin de katkılarıyla hem program ve ders sayısı hem de içerik çeşitliliği açısından daha da gelişecek ve zenginleşecek. Bu platform; yükseköğretimde kalite çıtasının daha da yükselmesine katkı sağlayan bir zemindir. Bu dersleri öğrencilerinin seçmelerine imkân sağlayacak üniversitelerimizin bölümleri, aynı zamanda öğrencilerinin farklı akademik kültürlerle tanışmasını da temin etmiş olacak. ‘Sosyal adalet ve fırsat eşitliği” bizim yükseköğretim anlayışımızın temelini teşkil etmekte.” Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, ‘YÖK Dersleri Platformu’nun ülkemizin değerli akademisyenlerinin derslerini ve birikimlerini bütün öğrencilere açtığını vurgulayarak “Daimi tekamül esasında olan bu platform, öğrencilerimizin nitelikli ders kaynaklarına erişimi için sürekli geliştirilip zenginleştirilecek” diyerek şu bilgileri ekledi: “Ülkemizdeki mobil operatörlerle yapılan görüşmeler neticesinde https://yokdersleri.yok.gov.tr adresinden ulaşılabilen üniversitelere ait içeriklere, mobil operatörler tarafından hatlara ücretsiz olarak tanımlanacak olan 6 GB’lık ‘Uzaktan Eğitime Destek’ kotası kapsamında erişilmesi imkânı sağlandı. ‘YÖK Dersleri Platformu’ ile artık farklı üniversitelerdeki akademisyenlerin dersleri ve birikimleri ülkemizdeki bütün üniversite öğrencilerine açılmış oldu.”
‘YÖK Sanal Laboratuvar Projesi’nde akademisyenlerle TÜBİTAK bünyesindeki yazılımcılar görev aldı
Saraç, küresel salgın nedeniyle geçtiğimiz mart ayında üniversitelerimizde uzaktan öğretime geçilmesiyle birlikte laboratuvar uygulamaları gerektiren derslere ilişkin çözümler aranmaya başlandığını dile getirerek “Bu süreçte YÖK tarafından hazırlanan proje ile laboratuvar uygulamalarının en yoğun olduğu iki laboratuvar dersi olan genel kimya ve genel fizik laboratuvarı dersleri belirlendi. YÖK’ün TÜBİTAK ile iş birliği yaparak geliştirdiği projeyle üniversitelerimizin başta fen ve mühendislik fakülteleriyle meslek yüksekokullarının çeşitli programlarında yer alan genel kimya ve genel fizik laboratuvarı dersleri sanal laboratuvar aracılığıyla yapılmaya başlandı. Projede Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden kimya, fizik ve uzaktan öğretim alanında akademisyenlerle TÜBİTAK bünyesindeki yazılımcılar görev aldı” şeklinde konuştu. 26 Ekim 2020 tarihinde başlayan sanal laboratuvar derslerinden, ilk etapta aralarında dijital dönüşüm projesinde yer alan üniversitelerin de bulunduğu 18 üniversitenin çeşitli fakültelerinde öğrenim gören yaklaşık 15 bin öğrencinin yararlandığına dikkat çeken Saraç, ‘YÖK Sanal Laboratuvarı’nın pandemi koşulları ortadan kalktıktan sonra da devam etmesini planladıklarını kaydetti. “Laboratuvar ortamında uygulama yapamayan ya da bu uygulamaları pekiştirmek isteyen öğrencilerimize, hiçbir maliyeti olmayan sanal ortamda diledikleri kadar deney yapma imkânı verilecek” bilgisini paylaşan Başkan Saraç, “Şu an 18 üniversitemizin kullandığı uygulamanın önümüzdeki yıldan itibaren tüm üniversitelerimiz tarafından kullanılması planlanmakta. Bu proje için hiçbir mali kaynak harcanmadı; proje YÖK’ün koordinasyonunda TÜBİTAK ve akademisyenlerimizin gönüllü destekleriyle hayata geçirildi” dedi.
‘Nörobilim ve Nöroteknoloji Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi’ (NÖROM) kuruldu
YÖK’ün gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında bilgi vermeye devam eden Saraç, “Malumunuz YÖK yatırımcı bir kuruluş değil. Ancak başta kendi dijital altyapısı olmak üzere üniversitelerimizdeki dijital ortamların geliştirilmesi ve Ar-Ge faaliyetleri konusunda yönlendirici ve teşvik edici bir rol oynamakta. Üniversite e-Kayıt, Yükseköğretim Mezun Belgesi, Denklik Başvurusu, Okul Tanıma Belgesi, Öğrenci/Doçentlik/Öğretim Elemanı Belgesi, Doçentlik Bilgi Sistemi, Lisansüstü Öğrencilerinin Tez Veri Girişi gibi e-Devlet kapısı üzerinden kolayca yürütülen hizmetlere ek olarak üniversiteler tarafından verilen öğrenci transkript belgelerinin/not dökümü belgesi standart bir formda, Türkçe ve İngilizce olarak e-Devlet kapısı üzerinden dijital ortamda verilebilmesi gibi birçok çalışma hayata geçirildi ve bu çalışmalar geliştirilmeye çalışılıyor” dedi. Saraç, şu detayları aktardı: “YÖK’ün girişimiyle TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yasal düzenleme kapsamında ilk olarak Gazi, Ankara ve Orta Doğu Teknik Üniversitelerinin güçlerini birleştirerek yapmayı planladıkları Ar-Ge faaliyetleri için ‘Nörobilim ve Nöroteknoloji Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi’ (NÖROM) YÖK’ün onayının ardından kuruldu. Böylelikle YÖK’ün girişimiyle alanında öne çıkmış üniversitelerin, stratejik konularda ortak Ar-Ge yaparak kamu kaynaklarının etkin kullanımını amaçlayan Türkiye’deki ilk model hayata geçirilmiş oldu. Bu kapsamda 6 ayrı ortak araştırma merkezi kurma teklifi halen değerlendirme sürecinde bulunuyor.”
Bakanlıklarımızla kağıt üzerinde kalan değil somut çıktıları olan protokoller yapıyoruz
“YÖK olarak, her alanda paydaşımız olan kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliklerine büyük önem veriyoruz” vurgusunu yapan Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, “Bakanlıklarımızla kağıt üzerinde kalan değil somut çıktıları olan protokoller yapıyoruz. Son dönemde Sanayi ve Teknoloji, Kültür ve Turizm, Tarım ve Orman, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzalanan protokoller bu somut iş birliklerinin örnekleri. YÖK’ün önem verdiği projelerden birisi olan ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması Projesi’ kapsamında yer alan üniversitelerin gerek belirlenmesi ve gerekse süreç, ilgili tüm paydaşların katılımıyla gerçekleşmekte. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Valilikler, Belediyeler, Kalkınma Ajansları ve bölge STK’ları tüm karar süreçlerine dahil edilmiş durumda. Üniversite kontenjanları belirlenirken ‘bir ilk olarak’ kamu ve özel sektör temsilcilerinin de bulunduğu ‘Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu’nun sunduğu öneriler dikkate alınmaya başlandı. ‘Yeni YÖK’ün bünyesinde yetki paylaşımı anlayışı sonucu oluşturulan ve yasal zemine kavuşan Kurul’da Hazine ve Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcileri bulunuyor. 2020 yılı kontenjan planlaması yapılırken de, ‘Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu’ tarafından sunulan öneriler katılımcı bir anlayışla dikkate alındı” şeklinde konuştu. Saraç, ‘Yeni YÖK’ün; üniversite-sanayi iş birliği kapsamında sanayinin ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip, uygulama ve beceri yetkinliği yüksek insanların yetiştirilmesi ve istihdam odaklı politikaların oluşturulması konusunda sektör temsilcileriyle iş birliği yapmaya devam edeceğinin altını çizerek şunları kaydetti: “YÖK ve sektör temsilcileri arasında imzalanan protokoller kapsamında 2020-2021 öğretim döneminden itibaren üniversite sınavında ilk 50 bine giren öğrenciler, maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliğini tercih etmeleri halinde İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) tarafından net asgari ücret oranında karşılıksız burs ve ayrıca istihdamlarında kolaylık sağlandı. Aynı şekilde YÖK ile İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği arasında yapılan protokol kapsamında da 2020-2021 eğitim ve öğretim yılından itibaren şartları taşıyan bütün öğrencilere, ilk 5 tercihinden en az birisinin tekstil veya deri mühendisliği olması şartıyla, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme puanına göre burs verilmeye başlandı.” “Biraz önce bahsettiğim ‘Dijital Dönüşüm Projesi’ kapsamında bir sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirilen Cisco ile yaptığımız iş birliği de önemli bir örnektir” ifadesini kullanan Başkan Saraç, “Nitekim bu iş birliği kapsamında üniversitelerimizde alan uzmanı akademisyenlerimize verilen teknoloji alanındaki eğiticilerin eğitimi dalga dalga yayılarak tüm üniversitelerimizdeki akademisyenlere ve öğrencilerimize ulaşacaktır” dedi.
Türkiye yükseköğretimde dünyada en çok uluslararası öğrenciye sahip 10. ülke oldu
Yükseköğretimde hedef odaklı uluslararasılaşma alanında ‘Yeni YÖK’ politikalarının başarısını tescilleyen ve geçtiğimiz günlerde açıklanan UNESCO raporundan bahseden Saraç, “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) yayımlanan 2018 yılı verileri itibarıyla Türkiye, 125 bin 138 öğrenci sayısıyla yükseköğretimde dünyada en çok uluslararası öğrenciye sahip 10. ülke oldu. UNESCO 2018 yılı verilerine göre, dünyada toplam 5 milyon 571 bin 402 uluslararası öğrenciden 987 bin 314’ü Amerika’daki yükseköğretim kurumlarında öğrenim görüyor. Amerika’yı sırasıyla 452 bin 079 öğrenci ile İngiltere, 444 bin 514 öğrenci ile Avustralya izlemekte. ‘Yeni YÖK’ olarak göreve geldiğimiz 2014’te 48 bin 183 olan Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı, yükseköğretimde hedef odaklı uluslararasılaşma politikası bağlamında takip ettikleri stratejiler, aldıkları kararlar ve koydukları hedefler doğrultusunda son beş yılda çok büyük bir artış gösterdi. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almayı kendisine hedef olarak belirleyen Türkiye, bu hedefine ilk olarak yükseköğretim alanında ulaştı. 2014 yılında 48 bin 183 olan ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı 2018’de iki buçuk katı artarak 125 bin 138’e yükseldi ve Türkiye dünyada en çok uluslararası öğrenci çeken ilk 10 ülke arasında yer aldı. 2014 yılında toplam 4 milyon 495 bin 697 uluslararası öğrencinin yüzde 1.07’si Türkiye’de eğitim görürken, 2018’de bu oran 5 milyon 571 bin 402 uluslararası öğrencide yüzde 2.24’e yükseldi. Uluslararası öğrenci sayısının 125 bin 138’e yükselmesiyle, dünyadaki toplam uluslararası öğrenci havuzundan Türkiye’nin payı, ‘Yeni YÖK’ün ilk dört yılında, yüzde 110 arttı. UNESCO’nun yükseköğretim alanındaki verileri, 2-3 yıl geriden geliyor. 2018 yılı verileri yeni açıklandı. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda yükselişini sürdürerek ilk 10 ülke içinde daha da üst basamaklara çıkacağını göreceğimize inanıyoruz. Çünkü 2019’da 154 bin 505 olan ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı bugün itibarıyla 200 bini aşmış bulunmakta. 2021 yılında ise bu rakamın pandemi koşullarına rağmen, aldığımız çeşitli kararlar, düzenlediğimiz sanal fuarlar, diğer tanıtım faaliyetleri ve en önemlisi iyi bir ekip çalışmasıyla 220 bini geçmesini hedefliyoruz. Kamuoyu önünde beyan ettiğimiz diğer hedeflere nasıl ulaştıysak, inşallah bu hedefimize de ulaşacağımıza inanıyoruz. Böylece Türkiye daha üst sıralara çıkarak, dünya genelindeki uluslararası öğrencilerden aldığı payı daha da artırmış olacak” açıklamasını yaptı.
Yükseköğretimin toplumsal bir uzlaşı alanı olması için çalışıyoruz
‘Yeni YÖK’ün, yükseköğretime ilişkin parlak ve sofistike söylemler, ileriye yönelik tasarımlar, retoriği yüksek taslaklar, entelektüel paylaşımlar yapma yerine ortaya koyduğu icraaatlar, hayata geçirdiği projelerle yol aldığını dile getiren Saraç, “Hedef odaklı uluslararasılaşma projesi de böyle bir proje. ‘Yeni YÖK’ün bu projesinin başarısı gören gözler için net ve çok açık. Bu başarı uluslarası düzeyde de artık tescillendi. Bu başarının altında ‘Yeni YÖK’ün; teferruat ile uğraşmayı terkederek yetki devri süreçlerini başlatması, mevcut yasalardan şikayet etme acziyetine düşme yerine mevzuatın imkanlarını akılcı bir tarzda kullanması, güçlü koordinasyon-esnek yönetim tarzıyla ulusal ve uluslararası boyutlarda yükseköğretim politikaları üretip uygulayarak bilim hayatımızı ve üniversite sistemini tedricî bir şekilde yeniden yapılandırması yatmakta” değerlendirmesini yaptı. Başkan Saraç, konuşmasının sonunda şu mesajları verdi: “Artık ‘Yeni YÖK’e yapılan eleştirilerin odağı üniversitelere niye müdahale etmediği yönünde. Bununla birlikte yetki devri, yerinden yönetim ve karar alma süreçlerine ağırlık verilmesi şeklindeki düşüncemizin doğru olduğuna inanıyoruz ve bunu sürdüreceğiz. Diğer taraftan bilimsel eleştiri adına YÖK’ün 40 sene önceki kurulduğu zamanki şartların ve o darbe sürecinde yaptığı yanlış uygulamaların dile getirilmesi ve ‘Yeni YÖK’ olarak ortaya koyduğumuz yönetim şeklimizin ve projelerimizin gözardı edilmeye çabalanması gibi ucube bir yaklaşım yerine kamu yararını önceleyen projelerimizin daha geliştirilmesi yönündeki yapıcı eleştiri ve önerilerin bizlere daha iyiyi ve güzeli yakalama fırsatı vereceğine inanıyoruz. Yükseköğretimin toplumsal bir uzlaşı alanı olması gerekmekte ve bunun için çalışıyoruz”