DevOps ve konteynır vakti geldi
Türkiye pandemiyi verimli değerlendirdi ve dijitalleşmede küreseli yakalamaya başladı. Buluta geçiş ise KOBİ’lerle daha da hızlanacak.
Pandemi dijitalleşme konusunda uzun yıllar yapılacak değişikliklerin bir anda ortaya çıkmasını sağladı. Dijitalleşmenin de olmazsa olmazı buluta geçiş. Pandemi ile birlikte buluta geçişte muazzam bir hızlanma olduğu aşikar. GlassHouse Genel Müdürü Alp Bağrıaçık, “İnternette iş yapan CloudNative şirketler muazzam bir hızla büyüdüler. Bulut, müşterinin talebi, dijitalleşmenin de motoru” diyerek, her ölçekte şirketin artık bulut hizmetlerine çok daha yakın olduğunu vurguladı. BThaber 3G1K buluşmasında BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan ve BThaber Editörü Handan Aybars’ın konuğu olan Alp Bağrıaçık, bölgesel hedeflerini ve bulutta gelişimi değerlendirdi:
Pandemi süreci, yeni normal ile bulut hizmetlerine şirketlerin bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurum ve kuruluşlar artık bulut hizmetlerine daha yakınlar. Piyasanın bulut noktasında değiştiğine yönelik en iyi örneklerden bir tanesi, ABD’deki Jedi Projesi. ABD’nin istihbarat teşkilatları ve savunma sanayi istihbarat örgütlerinin veri merkezlerini kapatmak suretiyle buluta çıktılar. Pandemi klasik iş yapma metodolojilerini bazı noktalarda imkansız hale getirdi. Bir veri merkezi kurduğunuzda altyapı yatırımını nasıl yaptığınıza bakmanız, bu yatırımı muazzam bir düzen içerisinde yapmanız gerekiyor. BT yöneticileri olarak zaman, kaynak, insanın yüzde 70’i var olanı idame ettiriyor. İşletmemi ileriye götürmek için bana sadece yüzde 30 kalıyor. Pandemi öncesinde müşterilerimizin yüzde 91’i hibrit bulutun çalıştırmaları gereken operasyon modeli olduğuna kanaat getirmişler. Bu durum pandemi ile birlikte vites arttırarak hızlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye’de müşteriler, 2 sene öncesine dek buluta sorgulayıcı bir tavırla yaklaşıyorlardı. Son 6 aydır ise konu inanılmaz bir yere geldi. İşletmeler artık yönlerini buluta çevirmiş durumdalar. Artık sorguladıkları şey; nasıl geçecekleri, insan kaynaklarının uygun olup olmadığı, uygulamalarının bulutu destekleyip destekleyemeyeceği, süreçlerin hazır olup olmadığı gibi noktalarda. Türkiye’nin pandemiyi iyi değerlendirdiğini, 1 faz geride olduğu dijitalleşmede vites artırıp globali yakalamaya başladığını, buluta geçişin daha da hızlanacağını, özellikle KOBİ’lerin bakış açısının genişleyeceğini görüyorum.
İş sürekliliği ve güvenlik açısından bulutu öne çıkaran noktaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu, herkesin sorgulaması gereken bir konu. Örneğin IT altyapısı; B2B konusu, B2C konusu değil. Kurumların öncelikli olarak kendi iş ihtiyaçlarını, süreçlerini düşünmeleri gerekiyor. İkinci konu; siber güvenlik. Pandemi ile birlikte siber saldırılar arttı. Dünya standartlarında cironun yüzde 1’i ila 3’ü bilişim altyapılarına harcanmalıdır. Türkiye’de ise bu yıllardır yüzde 1’in altında. Bu noktada siber saldırılar için kolay lokma haline geliniyor. Bilişim altyapısının tamamına az yatırım yapıldı. Personel ve donanım olarak siber güvenliği sağlamanın yolu, düzgün bir bulut sağlayıcıya geçmekten geçiyor. Bulut servis sağlayıcılarının altyapıları belirli bir hizmet seviyesi için yaratılıyor. Biz bu servis seviyesine göre altyapı, operasyon kurduğumuz için özellikle KOBİ’lerin yüksek iş sürekliliğine ulaşabilmelerinin en kolay yolu bulut servis sağlayıcılar.
Bulut için ülkemizin altyapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz orta-üst gelir seviyesinde bir ülkeyiz. Dolayısıyla altyapı yatırımları da pazarın satın alma gücüne göre yapılıyor. Bizim gelir seviyemizde bir ülke için operatörlerin elini taşın altına soktuğunu ve ciddi yatırımlar yaptığını görüyoruz. Alım gücümüz ile birlikte coğrafyamız var. OSB’lerde operatörlerin ellerinden geldiği kadar yatırım yaptıklarını görüyorum. Bu yatırımlar yıllar içerisinde yeterli hale gelecektir. Ben burada bizim gibi dağlık bölgeleri bulunan ülkelerde 5G’nin yayılması ile birlikte altyapının performans/fiyat olarak daha düzgün bir hale geleceğini düşünüyorum. İş sürekliliğine ihtiyacı olan şirketlere iş yerlerini seçerken iletişim altyapısına mutlaka dikkat etmeleri gerektiğini söylüyoruz. Şirketi kurduğunuz noktada birden fazla operatörün olduğuna dikkat etmeniz gerekli. Biz, bir bulut sağlayıcısı olarak operatör bağımsız olarak bunu yapmaya dikkat ediyoruz. Aynı anda 2-3 tane operatörlerle çalışıyoruz. Bu, Türkiye gibi dağlık bölgeler barındıran her ülke için geçerli, 5G ile gelecek.
GlassHouse, Türkiye’de kurduğu iki veri merkezinde, 6 farklı bulut hizmeti sunan tek Türk markası. Bunu yapmaya nasıl karar verdiniz ve geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurulduğumuz yıl olan 2004’ten 2017’ye dek ana odağımız veri üreten, iş sürekliliğine ihtiyacı olan şirketlere servis vermekti. İş sürekliliği ve veri yedekleme tarafında yüzde 65 pazar payımız var. 2017’ye gelindiğinde işletmelerin iş uygulamaları için gerekli olan bilişim altyapılarını artık sadece kendi yerlerinde çalıştırmak istemediklerini ve bulut teknolojilerine geçmek istediklerini gördük. 2018’den itibaren İstanbul ve Ankara’da 2 bulut merkezi kurduk ve büyük yatırımlar yaptık. Microsoft Azure ile bir ortaklığımız var. Türk şirketleri sadece Türkiye’de iş yapmıyor ve cirosunun önemli kısmını yurtdışında yapan şirketlerimiz var. Onları desteklemek adına, İstanbul ve Ankara’daki bulut merkezlerimizle yetinmeyip, Microsoft Azure ile ortaklık kurduk. İsterseniz Türkiye’de, isterseniz yurtdışında, isterseniz hem Türkiye hem yurtdışında tek elden bilişim altyapısı hizmetlerini verebiliyoruz. Bu şirketler, özellikle pandemi dönemi ile birlikte muazzam bir rekabet içerisindeler ve dikkatlerini dijitalleşmeye, kendi süreçlerine vermeleri gerek. Bizim gibi şirketler bilişim altyapılarını hallettikleri zaman daha hızlı bir şekilde işlerine odaklanabiliyorlar. Müşterilerimize üç ana odağımız olduğunu söylüyoruz. Birisi; on-promise altyapısına ihtiyaç duydukları takdirde ortağımız Dell ile birlikte Türkiye’de son 10 senede neredeyse en büyük 5 entegratörden biri olduk. On-promise bir şey yapacaksanız bunu sizin veri merkezinizde kurabiliriz. SAP projelerinde proje desteği de verebiliriz. Verilen tüm destekleri hem kendi yerinizde, hem kendi bulutunuzda hem de Azure’da uçtan uca sağlarız. Tüm bunları birleştirdiğimizde, kendi bulutuna ve uygulama katmanındaki bilgiye sahip olan nadir şirketlerden biri olduk. Şu anda 50’nin üzerinde mühendisle hizmet veriyoruz ve bu, bir Türk şirketi için muazzam bir kaynak. Gittikçe de büyüyor. 2021’de yüzde 25 büyüyeceğimizi öngörüyoruz. Çevre ülkelerden şirketlerin de bizimle çalışma isteği var. Örneğin; Azerbaycan’da kurulu bir şirketimiz yok; ama ülkede en büyük 5 şirketin 3’ü müşterimiz. Aynı şekilde Güney Afrika’dan ihtiyaçlar gelmeye başladı. Güney Afrika’da kendi şirketimizi kurduk. Güney Afrika ülkelerinde pek çok müşteri kazanmaya başladık ve çok güzel projeler geliştiriyoruz. Global projeler yaptıkça Orta Doğu’da da güzel fırsatlar olduğunu görüyoruz. SAP, Dell, Microsoft gibi birlikte çalıştığımız şirketler de mühendislerimizi gördükleri için kendi projelerinde Orta Doğu’da bizi tavsiye ediyorlar. Kısa bir süre içerisinde Bahreyn ve Katar’da ilk projelerimizi kazanacağız. Amacımız Körfez ülkelerinde bir yol açmak.
Yurtiçinde sektöre yön verdiğinizi düşünüyor musunuz?
Bu, bizim içimizde de konuştuğumuz bir soru. Biz de dahil olmak üzere endüstriye baktığımızda 2020’nin ortası itibariyle servis, ürün portföyü olarak mümkün mertebe müşterilerimizin işlemlerini yakaladığımızı düşünüyorum. Şu anda bir müşterimiz bizimle bir felaket projesi, CaaS, DevOps projesi yaptığında hazırız, gelen isteklere cevap verebiliyoruz. 2021 için yaptığımızda bütçede pandemiye rağmen Ar-Ge’ye büyük bir para aktarmaya başladık. İstihdamı da artırıyoruz. Ar-Ge ile beraber yetkinliklerimizi daha da geliştireceğiz. Yeni yarattığımız portföylerle birlikte standart kubernetler kullanabiliyoruz. Yazılımların geliştirilmesi ile altyapıda hiçbir bağımlılık yaşamadan hızlı bir şekilde büyüyebilecek, küçülebilecek, buluttan buluta gidebilecekleri yeni, Türkiye’de olmayan özellikleri getirmeye başlayacağız. Bunların ileri seviye özellikler ve biz artık “düşünce liderliği” yapabilmeye başlayacağız.
Bulutta yeni normalin konteyner teknolojisi olacağını söyleyebilir miyiz?
Teknolojide yıl söyleyerek konuşmak çok tehlikelidir. Benim teknoloji sektöründe 22’inci senem. Gelecek üç sene içerisinde sanallaştırma platformları, bugün bildiğimiz hipervizörden konteynırlara güçlü bir şekilde geçmeye başlayacak. Müşterinin alışkanlıkları değiştiği için dijitale geçilecek. Süreçlerimiz, uygulamalarımız çok daha çevik olmak zorunda olacak. Bunun ardındaki teknoloji artık hipervizör değil. O çeviklikte yazılımlar yazabilmemiz için konteynır teknolojilerini kullanmamız lazım. Yazılımcıların DevOps çözümleri ile geliştirmeler yapmaları, altta da konteynır kullanarak yaptıkları uygulama geliştirmelerini sunmaları gerekiyor. Artık hiçbir şirketin pazarı kendi başına değiştirmek gibi bir lüksü yok. Müşteriden başlayan dijitalleşme süreçleri, uygulamaları çevikleştirecek, onlar konteynırları getirecek, biz sanallaştırmadan konteynıra doğru geçeceğiz. Şu anda dünyada büyük konteynır referanslarına bakarsanız neredeyse tüm bankalar konteynıra geçmeye başladılar. GlassHouse olarak endüstriyel standartta ve büyüklükte kurduğumuz konteynır altyapısını 6 ay önce piyasaya sürmeye başladık. Alfa ve Beta olarak bir sürüm metodolojimiz var. Önce biz kullanıyor, sonrasında az sayıda müşterimizde kullandırıyoruz. Geçen ay Beta sürecimizi bitirdik. Yeterince müşterimiz şu anda platformumuzu kullanıyor ve 10’a yakın müşteri konteynır platformumuza geçmek için bizimle görüşüyor. Özellikle finansal ödeme şirketleri buna öncülük ediyorlar. Dijitalleşmenin itici unsurları DevOps ve konteynır olacak.
Bulut üzerinde iş sürekliliği hizmeti veren firmaları birbirinden ayıran temel özellik nedir? Siz kendinizi nasıl ayrıştırıyorsunuz?
Hem biz, hem de diğer bulut sağlayıcılar Türkiye’de büyük yatırımlar yapıyoruz. Biz, 2004’ten beri işletmelerin en kritik iş yüklerini destekleyip en değerli verilerini korumaya yönelik bir organizasyon ve kültür oluşturduk. Bu kültürde odağımız, müşterilerimizin iş sürekliliği vekattığımız değer. Geniş bulut portföyümüzle müşterilerin iş sürekliliklerini hem kendi veri merkezlerinde, hem bizim bulut altyapımızda sağlayabiliyoruz. Bir servis sağlayıcı seçecekseniz ve iş sürekliliğine ihtiyacınız varsa, sorgulamanız gereken şey; ilgili firmanın kaç senedir bu işi yaptığı. Müşteri bu noktalara bakarak dış kaynak kullanımına yöneldiğinde, kurumsal şirketlerle çalışmaya başlaması gerektiğini bilecek. KOBİ’lerin bu noktada söz konusu yükü kendi üzerlerinde tutmamaları gerekiyor.
Ankara’da bir veri merkeziniz var. Kamuyla nasıl bağlarınız var?
60’a yakın müşterimiz var. Veriyi yoğun olarak kullanan, iş sürekliliğine ihtiyacı olan kamu kurumlarıyla direkt ya da ortaklarımızla birlikte değer sağlıyoruz. Ankara’daki 10 yıllık ofisimizdeki ekibimizle destek vermeye devam ediyoruz. Kamunun birçok kurumunun, siber güvenlik için yatırımlarını artırması ya da bir bulut sağlayıcıya geçmesi gerekiyor. Bir hibrit bulut düşünmeleri gerekiyor. Kanunların, regülasyonların, yönetmeliklerin izin verdiği sürece kamu kurumlarının bulut servis sağlayıcılara geçerek iş sürekliliğini ve veri yedekliliğini sağlaması gerekiyor. Uzun yıllar Ankara’da kamu kurumlarıyla çalıştım. Türkiye, kamunun dijitalleşmesi noktasında muazzam bir ülke. Müşteride bu beklentiyi yarattığınızda iş sürekliliğini daha iyi bir hale getirmeniz gerekiyor. Müşteri artık daha talepkar. Bir nesil sonraki e-Devlet düşünülürken bulutun düşünülmesi kamuya yardımcı olacaktır.