Değişime direnmeyin ama rüzgara yön vermeyi de öğrenin
ChangeLabs’in kurucusu Dominic Thurbon, markalar açısıdan değişimi yönetmenin önemine vurgu yapıyor. ICT Summit Eurasia – Bilişim Zirvesi ‘12 için Türkiye’ye gelen uluslararası yöneticilerinden bir tanesi de ChangeLabs’in kurucusu Dominic Thurbon’dı. Zirvedeki sunumunda değişimi yönetmeyi beceren ve beceremeyen markaları detaylı anlatımıyla örnekleyen Thurbon, sohbetimize de değişimi yönetmenin önemine vurgu yaparak başladı. “Geldiğimiz noktada şirketlerin bu konuda bir tercihi olduğunu sanmıyorum” diyen Thurbon, sunumunda da dikkat çektiği gibi, asıl önemli olanın şirkete uygun ve yönetilebilir bir yapı kurgulamak olduğunu belirtti. Bunun için de, önce yönetim yapısını netleştirmek, buna uygun bir gündem belirlemek gerek. Şirketlerin bu konuda etkin olmasının önemine Thurbon şöyle dikkat çekti:
“Dışarıdaki değişime yanıt verme felsefesiyle ilerlemeye başlayan şirket, etkin olarak kendisinin neler yapması gerektiğine odaklanabilir. İşte şirketlerin kendini buna hazırlaması gerek. Çünkü artık bir şeylerin olmasını beklememek, bunun yerine değişimi yönetebilir olmak gerek. Bu yaklaşımın yeterince kapsamlı olduğundan da emin olmalıyız. Değişimin hayata geçmesi için kullanabileceğimiz çok farklı araçlar var. Bu araçları düzenli olarak takip etmeli, yenilemeliyiz. Yapılar oluşturmalı, davranış kalıplarını değiştirmeli, bu yapıda çok farklı araçları kullanabilmeliyiz. Değişimi yapmak ve sürekli kılmak buna bağlı.”
Değişimler, iş modellerini etkiliyor
Thurbon’a göre, şirketlerde bu değişime karşı koymanın risk olduğuna dair algı yerleşmiş durumda. Bu konuda başarılı örnekler de itici güç niteliğinde. Tüm dünyadaki değişim eğilimi sayesinde başarılı örnekler ve hiçbir şey yapmayanlar arasındaki farkın net biçimde görülebildiğini söyleyen Thurbon, ekledi: “Şirketlerin değişime karşı direnç göstermesi günümüzde en büyük risk. Çünkü bu değişimler, iş modellerini de etkiliyor.”
Thurbon’a göre, bu değişimi başarıyla uygulayan, dünyanın birçok noktasında yaratıcı şirketler var. Ama bu konuda örnekler, BT sektöründe daha fazla. Her başarı hikayesinde öğrenecek bir şeyler olduğuna işaret eden Thurbon, insan kaynağının, teknolojik gelişim ve uygulamaların odaklandığı sosyal medyanın değişime etkilerini ise şöyle analiz etti:
“Şirketlere ve çalışanlarına yeniliği bir alışkanlık haline getirmelerini anlatmaya özen gösteriyoruz. Sosyal medya ise gelecekte daha büyük ve daha bütünleşik olacak. Çünkü sosyal medya bugün bile hala belli bir kesimin tercihi. Ama mobilite-sosyal medya arasında bütünleşme, farklı yöntemlerle daha da artacak, akıllı uygulamalar birbiri ile konuşacak ve sosyal medya, yaşam tarzımızla daha paralel bir hal alacak. Bu gelişimin etkisini politik olarak dünyanın farklı noktalarında görebiliyoruz, ama demokratik ülkelerde de hükümetler ve politikacılar sosyal medyayı daha yoğun kullanmak zorunda olacak. Çünkü vatandaşla sürekli iletişim halinde olmaları gerekecek. Bunu ilk etapta en iyi test eden ABD Başkanı Obama oldu. Anlık iletişim ve bireyin ihtiyacının karşılanması önemli ve bu ‘gerçek zamanlı iletişim yapısı’, kulağa bir devrim gibi gelebilir. Ama zaten bu yolculuğa adımımızı attık. Sosyal medya basılı medya kadar önemli ve insanların yaşamlarını, dünyayı ve iletişimi değiştirmede vazgeçilmez olacak. Şirketlerin ve insan kaynağının yapıları, iletişim tarzları ışığında gelecek 10 yıl çok ilginç ve hareketli olacak.”