Sadece 200 yıl olmuş…
Hiçbir şey bir gecede olmadı ve en küçük gelişme bile çok uzun zaman/emek gerektirdi, ama yine de sadece birkaç yüzyıldan söz ediyoruz… İnternetin hayatımızı işgal etmesi ise daha dün…
Endüstri toplumlarının gelişim sürecinde, gündelik yaşama etki etmiş önemli teknolojiler üzerine düşününce, bazı ortak özellikler gözlemliyoruz:
• Konunun gündeme gelmesi için yeterince geniş bir kesim açısından ihtiyaç oluşmuş olmalı.
• İhtiyaç sahipleri tarafından, sorunun birçok yönüyle anlaşılır tanımları yapılabiliyor olmalı.
• İçeriklerinin doğruluğu ayrı bir parametre olmak kaydıyla, herkesin aşina olduğu bazı ortak kavramlar oluşmuş olmalı.
• İhtiyaç yeterince büyük ve olası maliyeti yeterince makul, kabul edilebilir olmalı.
• Egemen kültürün mutlaka denetim altında tutmak istemesi, genişlemenin ve etkisinin bir kanıtı olarak da görülebilir.
• Genelleşmiş ihtiyaçları karşılamalı, bir ya da daha fazla zorluğu bertaraf etmeli, apaçık olarak: İşe yaramalı.
• Pek çok kanalla erişilebilmeli.
• Bakış açımızı değiştirmeli.
Daha pek çok şey sayılabilir, bu saydıklarım birçok örneği karşılayabilecek ortak yaklaşımlar; ama ben İnternetten, aslında internet sitelerinden söz ediyorum. Yine de web piyasasına gelmeden önce, insanlık tarihinde önemli değişikliklere neden olmuş teknolojiler hakkında bir iki ilginç yaklaşımı anlamaya çalışmak yararlı olabilir.
Fransız askeri mühendisi Joseph Cugnot’un (1725-1804) buharlı arabasının krokisi, resmi ve fotoğrafına bakınca neler hissedeceğiz?
Kroki sevimli ve ilham verici olmakla birlikte, buhar kazanının konumu dikkat çekici; buhar kazanı, atların bağlı olması gereken yerde ve araç var olan at arabalarının neredeyse aynısı.
Temsili resimden anladığımız ise henüz aracı nasıl yönetebileceklerini, sağa sola nasıl döndürebileceklerini bilmiyorlar ve durdurmak için bir sistem de yok ya da yetersiz, araç duvarı yıkmış.
Müzede bulunan araç bize şu an için ne kadar ilkel görünebilecek olsa da temel prensipler doğru. Bakış açısında farklara gereksinim var. O da zaman demek; ilk girişte saydığımız özelliklere yeniden göz atmak zevkli olabilir.
Aracın geliştirilmesi sırasında araç için uygun yol olmaması sorunu ihmal edilmiş, trenin ve tren yolunun gelişimine ise daha çok var. Akıllarına birşeyler gelmiştir muhakkak geliştiricilerin, ama tarihsel koşulların bunu mümkün kılması için 1825’lere kadar sabır ve tabii ki çalışma gerekli.
Fransız mucidimiz Cugnot 1804 yılında hayatını yitirir. Aynı yıl, bir İngiliz mühendisin geliştirdiği vagon sistemiyle Britanya adasında, 16 km boyunca -5 saat sürmüş- başarılı bir yolculuk yapılabilmiş olmasına karşın, endüstriye dönüşmesi için gereken geliştirmeleri yapan bir başka İngiliz, George Stephenson trenin mucidi olarak kabul edilmektedir. Stephenson, ayrıca “çevre birimleri” de, yani; peron, lokomotif ve vagonlar tasarlamış, bunların yapımını gerçekleştirmiştir.
Wikipedia şu bilgileri sağlıyor: “Stephenson, 27 Eylül 1825 tarihinde yalnızca yolcu ve yük taşıyarak dünyanın ilk demiryolu taşımacılığını gerçekleştiren treni, İskoçya’da Darlingthon ile Stockton arasında kullanmıştır. Yine Stephenson, bu tarihten beş yıl sonra saatte 24 km hızla gidebilen ve Rocket adını taşıyan yeni bir lokomotif modeliyle büyük ticari önemi olan Liverpool-Manchester hattındaki yarışmayı kazanmıştır.
50 km uzunluğundaki Liverpool-Manchester hattından sonra, İngiltere’de on yıl içinde yapımı bitmiş veya tamamlanmış durumda olan demiryollarının uzunluğunun toplamı 2.000 km’ye ulaşmıştır. 1831’de Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1832’de Fransa’da 1835’te Belçika ve Almanya’da 1837’de Rusya’da ve 1848’de İspanya’da demiryolu kullanılmaya başlanmıştır.”
Ülkemizde de 10 haziran 1869 tarihli ferman ile imtiyaz verilen tünelin yapımı için, 6 Kasım 1869 tarihinde, dönemin Bayındırlık Bakanı (Nafıa Nazırı) Davut Paşa ve imtiyaz sahibi Henri Gavand tarafından sözleşme imzalandı. 17 Ocak 1875’te Karaköy Tüneli çalışmaya başlamıştır, ki dünyanın ikinci metrosudur.
Prof. Dr. Vahdettin Engin ile yapılan bir söyleşide, konumuza dair ve bizi çok ilgilendiren bir iki ayrıntı bulunmakta:
Tünelin yapılması fikri nasıl orta çıktı?
“Eugene Henri Gavand adlı bir Fransız mühendis 1867 yılında turistik bir gezi yapmak için İstanbul’a geldi. Gavand bu gezisi sırasında, İstanbul’un iki önemli merkezi olan Galata ile Beyoğlu arasında çok sayıda insanın gidip geldiğini gözlemledi. Galata önemli bir mali ve ticari merkez idi. İnsanlar Galata’dan Beyoğlu’na çıkmak veya Beyoğlu’ndan Galata’ya inmek istediklerinde, bu iki merkezi birbirine bağlayan yol olan yüksek kaldırım çok dik ve bakımsız olduğundan buradan geçenleri hayli yormaktaydı.
Gavand’ın tespitlerine göre bu iki hareketli merkez arasında günde ortalama 40.000 kişi gidip gelmekteydi. Bir mühendis olan Gavand, insanları bu yokuşu inip çıkmaktan kurtaracak bir yöntem düşündü. Gavand’ın bulduğu çözüm şöyleydi: Galata ile Beyoğlu arasında yapılacak asansör tipinde bir yer altı demiryolu (Tünel) ile insanları ve eşyaları taşımak mümkün olabilecekti. Böylece halk için önemli bir kolaylık getirilmiş olacağı gibi, kendisi de bu sayede kazanç elde etmiş olacaktı.
Söyleşinin tamamı için: http://www.iett.gov.tr/haber_detay.php?nid=178
İnternet siteleri konusuna gelebilmeye çalışıyorum: “Piyasa var, sektör yok” söylemimiz bu anlatımlar üzerinden, neyi karşılamaktadır?
Tren kendi başına ne işe yarar? Demiryolu işletmeleri, raylar, peronlar, sürekli karşılanması gereken yakıt ve buna bağlı iş akışları, karmaşık çeşitlilikte iş üreten çalışanlar, yolcular için koltuklar ve masa olmadan nasıl sektörleşebilirdi? Demiryolu sektörü, saat ve matbaa sektörü olmadan nasıl gelişebilirdi? Hatta kölelik kaldırılmadan nasıl olabilirdi bu gelişme? Köleliğin kaldırılmasının, Birleşik Devletler genelinde yasalaşması 31 Ocak 1865. Gelişmelerin bir mantığı ve elbette ağır bedelleri var, kısa bir zaman sonra Lincoln suikast sonucu ölüyor.
Size de ilginç gelecek mi bilmiyorum, ama bir tarih daha vermek istiyorum: 1804 yılında ABD’nin Pensilvanya, New York, New Jersey gibi eyaletlerinde insan satışının (köle ticareti) yasaklanmasına karar veriliyor. Evet; Fransız mühendisimizin öldüğü, İngiliz mühendisimizin vagonları yürüttüğü yıl: 1804.
19. Yüzyılın şafağı…
Artık internet sitelerine gerçekten gelebiliriz:
• 20. yüzyılın son yılları ve 21. yüzyılın başından bu yana, herkes tarafından yaygın biçimde kullanılmaya başlamış olan bir teknolojinin ana bileşeni olan, web üzerindeki temel içeriği temsil eden “sıradan” web siteleri, neredeyse “çöplük” halinde.
• Yine herkes tarafından yoğun olarak kullanılan, günlük trilyon adet düzeyindeki e-posta trafiğinin yüzde 80’lik kısmı, istenmeyen e-posta.
Daha da önemlisi: Yukarıdaki iki konuyu da, aşağı yukarı rakamları da “herkes biliyor” ama yerimiz kalmadığı için konuya bir sonraki yazıda devam edebileceğiz…