Üniversiteler değişemez mi?
Bir toplumun dinamik ve entelektüel gücü ve birikiminin üniversitelerde olduğuna inanıyoruz. Üniversitelerin toplumun diğer kesimlerine toplumsal veya kurumsal değişimin önemini vurgularken bu kıstasları kendilerine uygulayamadıklarını, değişmediklerini veya çok yüzeysel değişiklikler yaptıklarını görüyoruz. Bunun nedenleri neler olabilir? Üniversiteler niçin değişemiyor?
Birinci neden olarak, kaynak yetersizliğini göstermek mümkün. İki temel farklı kaynak var: finansal kaynaklar ve insan kaynakları. Hızlı bir şekilde büyümek veya değişmek isterken, finansal kaynakları hızla tüketmek büyük bir sorun olacağı gibi, hiç bir gelişmeye imkan bırakmayan sabit fakat yetersiz kaynak akışı da değişim için büyük bir engel. İnsan kaynakları finansal güçle yakından alakalı. Amerikan İngilizcesinde şöyle bir söz vardır: Talent goes where it wants — Yetenek istediği yere gider. Yetenekli insanlar için onların istediği ortam olması gerekir; iklim ve doğa koşulları gibi faktörler önemli ancak sosyal ve entelektüel çevre de önemli. Bu faktörler elinizde olsa bile, yetenekli öğretim üyesi bulabilmek ve bunları elde tutabilmek için finansal kaynaklarınız yeterli ve sürekli olmalı.
Bir başka faktör, değişime inanma faktörü. Mezunlarımız bizi desteklemez diye başlarsanız, bu noktadan bir adım ileriye gidemezsiniz. Tabii değişimin istenmesi de gerekir. Eğer bir birim değişime karşıysa işiniz zor. Örneğin, bir çok ABD üniversitesinde spor bölümleri üniversite misyonundan kopuk bir şekilde kendi başlarına buyruk hale geldiler. Ancak bunları değişmesini isteyenlerin karşısına, eğer spor bölümü değişirse oradan gelen parasal geliri kaybederiz diye çıkanlar da var. Üniversitenin bir birimi, değişmek ve gelişmek isterken, başka bir birimi hiç istekli değilse, değişim gelmiyor. Aynı şekilde, değişimi istiyor görünmekle değişimi istiyor olmak da birbirinden farklı şeyler. Eğer değişim isteklileri yeteri kadar güçlüyse, görünüşte istiyor olanlar da sürüklenip değişebilir. Ancak bir eşitlik durumunda, ikinci grup aslında değişmekten yana olmadığını fark edip, engel olur.
Son belki de en önemli faktör değişim için gereken cesarete sahip olmaktır. Her zaman kişisel çıkarları zedeleneceği kaygısıyla değişimin karşısında olacak kişi ve gruplar olacaktır. Üniversite içine yerleşen çıkarcı gruplar bazen yıllarca çalışarak organizasyon içinde kendi çıkarlarını maksimize eden süreçler kurmaktadır. En küçük bir değişimin bu çıkarları etkileme ihtimaline şiddetle karşı çıkacaklarını unutmamak gerekiyor. Üstelik başka üniversiteler de benzeri süreçlerle işliyorsa, değişmek yerine kalabalığı izlemek daha kolay gelmektedir. Değişimi başaran liderler tüm paydaşları değişimin getireceği potansiyel kazancın gerçekliğine ikna eden cesur ve risk alan kişiler.