Kamunun verisini elmasa dönüştürmek için çalışıyoruz
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, pandemide; vatandaşa ve iş dünyasına dönük hizmetler sunarak bu zor günlerde ihtiyaç duyulan kamu hizmetlerinin kesintisiz, elektronik olarak alınabilmesi için çalıştıktıklarını ve bu çalışmaları sürdürdüklerini vurgulayıp “e-Devlet Kapısı ile ilgili; vatandaşlarımızın memnuniyet oranının ölçümlenmesine ilişkin raporladığımız anket sonuçlarına göre vatandaşlarımızın memnuniyet düzeyi yüzde 95. İşte bu oran bizi, işimizi yapmaya daha da çok motive ediyor” dedi.
“Dijital dönüşüm denilince aklımıza genelde teknoloji geliyor ama esasında dijital dönüşüm; dijital teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesi yoluyla, ekonomik ve sosyal refahın artırılmasına yönelik insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında gerçekleştirilen bütüncül bir dönüşümü ifade etmekte” değerlendirmesini yaparak konuşmasına başlayan Dr. Ali Taha Koç, “Dijital Dönüşüm Ofisi olarak, kurumlar, altyapı ve becerilerdeki yetkinliği artırmak amacıyla, 11. Kalkınma Planında kritik teknoloji alanları olarak belirlenen yapay zekâ, büyük veri ve siber güvenlik alanlarının yanı sıra kamunun dijital dönüşümünde ‘Dijital Türkiye’ hizmetlerinin sunumuna aracılık ederek, kurumlar arası iş birliğini artırmaya yönelik çalışmaları sürdürmekteyiz” dedi. “Kamu perspektifinden dijital dönüşüm vaadini ortaya çıkarmanın anahtarı tüm alanlarda entegre ve tutarlı politikalar geliştirmekten geçmekte” ifadesini kullanan Koç, “Dijital alanda ülkelerin ulusal politika, strateji ve önceliklerinin değerlendirildiği OECD 2019 Yılı Dijital Ekonomi Politikaları Anketinde, ülkelerin en üst sıradaki politika hedeflerinin ‘dijital devletin geliştirilmesi’ olduğu görülmekte. Bunu sırasıyla; altyapının iyileştirilmesi, dijital teknolojilerde yeniliğin teşvik edilmesi, dijital dönüşüm için becerilerin kazandırılması ve dijital güvenlik konuları izlemekte. Ulusal stratejilerde dijitalleşme alanında ortaya konan hedeflerin büyük bir kısmı birden fazla kurum veya kuruluşun eşgüdüm ve koordinasyon içerisinde çalışmasını zorunlu kılıyor. Dijital dönüşüm sürecinde doğru bir farkındalık oluşturmak bizim için son derece önemli bir mesele haline geldi” değerlendirmesini yaptı.
e–Devlet Kapısında 5.700’den fazla hizmetin sunulmasına katkı sağladık
Dijital Dönüşüm Ofisi’nin Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde kurumsal manada en yüksek temsil düzeyine sahip bir kurum olarak yapılandırıldığını hatırlatan Koç, “Bu yapı elbette kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasında önemli bir rol üstleniyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay başkanlığında gerçekleştirilen ‘Dijital Türkiye ve Bürokrasinin Azaltılması Toplantıları’ bu koordinasyonun en yüksek düzeyde olduğu faaliyetlerin başında gelmekte. Ofis olarak kendimize düşen ödevlerimizi takip ediyor, yeni toplantının hazırlıklarını bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz. Söz konusu toplantılara önceden sadece bakanlıklarımızın katılımı söz konusuyken koordinasyon ağını genişleterek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarımızı, ilgili sivil toplum kuruluşlarımızı ve iş dünyasından önemli kurumları da toplantılarımıza davet ederek bu alanda bir dönüşüm başlattık. Bu toplantılarda alınan kararlar neticesinde bugün e-Devlet Kapısında 5.700’den fazla hizmetin sunulmasına katkı sağladık. Ayrıca kurumlar için bir veri ihtiyaç envanteri hazırlayarak hangi kurumun kimden ne veriye ihtiyaç duyduğunu analiz ederek kurumlar arası etkili veri paylaşımına zemin hazırladık” şeklinde konuştu. Koç, pandemi dönemiyle birlikte dijital dönüşüme temas eden hemen her alanda adeta bir hızlandıran etkisi ortaya çıktığını, salt tüketime yönelik değil üretime dönük de bir talep patlaması olduğunu vurgulayarak şu bilgileri paylaştı: “Sadece devletler değil özel sektör de bu süreçteki talebi karşılamak için yeni yatırım alanları keşfetti. ‘e-Devlet Kapısı’ bu süreçte vatandaşımızın isteklerine cevap verdi, kurumlarımızla etkili koordinasyon sağlayarak; İçişleri Bakanlığımızın seyahat izinleri, Sağlık Bakanlığımızın HES Kodu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın pandemi sosyal destek başvurusu gibi hizmetlerini kısa süreler içerisinde vatandaşımızın erişimine açtık. Bu süreçte vatandaşa dönük 500, iş dünyasına dönük de 300’den fazla hizmet sunarak bu zor günlerde vatandaşımızın ihtiyaç duyduğu kamu hizmetlerini kesintisiz ve elektronik olarak alabilmesi için çalıştık ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. e-Devlet Kapısı ile ilgili aslında söylenecek çok istatistik var ama asıl belirtmek istediğim vatandaşlarımızın memnuniyet oranının ölçümlenmesine ilişkin raporladığımız anket sonuçları. Şu an e-Devlet Kapısından vatandaşlarımızın memnuniyet düzeyi yüzde 95. İşte bu oran bizi işimizi yapmaya daha da çok motive ediyor.”
Büyük Veri ve Yapay Zekâ Uygulamaları Dairesi; değer ekonomisine geçişten sorumlu
Dijital Dönüşüm Ofisi’nin yapısını daha detaylı anlatan Koç, Ofisin bünyesinde kurulan Daireler hakkında şunları aktardı: “Dijital Dönüşüm Koordinasyon Dairesi; ülkemizde insan, iş süreçleri ve teknoloji alanında bütüncül bir dönüşümü gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Dijital Teknolojiler, Tedarik ve Kaynak Yönetimi Dairesi ile teknolojiyi sadece tüketen değil üreten bir Türkiye olmak için, milli teknolojilerin ve yenilikçi çözümlerin geliştirilmesine katkı sağlanacak. Dijital Uzmanlık, İzleme ve Değerlendirme Dairesi; kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi ve iletişim teknolojileri projelerinin planlanması ve yürütülmesine teknik destek vermek için kuruldu. Siber Güvenlik Dairesi; siber güvenlikle ilgili politika, strateji ve eylem planlarını hazırlayarak ülke çapında etkin şekilde uygulanmasını sağlayacak. Büyük Veri ve Yapay Zekâ Uygulamaları Dairesi; büyük veriden değer ekonomisine geçişi gerçekleştirecek. Uluslararası İlişkiler Dairesi Başkanlığı ile dijital dönüşüm alanında uluslararası kuruluşlar ve ülkelerle iş birliğini artırmaya yönelik, tüm paydaşlarla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
10 yıl içerisinde Türkiye’de 3,1 milyon iş artışı yaşanacağı öngörülmekte
Dr. Ali Taha Koç, “Dijital teknolojiler ve büyük ölçekli veri akışları, insanların yaşama ve çalışma, birbirleriyle etkileşim, ekonomiye katılma ve kamuyla ilişki kurma şeklini temelden değiştirmekte” ifadesini kullanarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “11. Kalkınma Planı ve buna bağlı hazırlanan Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programlarında, Dijital Dönüşüm Ofisimizin görev alanına giren, büyük veri, yapay zekâ, yenilikçi teknolojiler, bulut bilişim, blokzincir, nesnelerin interneti ve siber güvenlik alanlarına yönelik politika ve tedbirler yer almakta. Dijital altyapı ve uygulamalar sosyo-ekonomik yaşamın tüm boyutlarını ve kesimlerini etkileyen ‘genel amaçlı teknoloji’ haline geldi ve bu süreç özellikle yapay zekâ gibi veriden değer üretmeye odaklı teknolojilerin yaygınlaşmasıyla devam ediyor. Bu alandaki teknolojik altyapıyla insanların dijital teknolojileri kullanabilme yeteneğini artırdığımız ölçüde hem rekabet gücümüzü artırmış hem de pandemi gibi beklenmedik durumlara adapte olabilme kapasitemizi yükseltmiş olacağız. McKinsey tarafından 2020 yılında yayınlanan ‘İşimizin Geleceği: Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü Raporu’nda; otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı sosyal değişimler neticesinde gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de 3,1 milyon iş artışı yaşanacağı öngörülmekte. Dijital dönüşümün başarıyla uygulandığı durumda büyümenin getirdiği ek fırsatlar sayesinde yeni iş ve istihdam olanakları da gündeme gelmekte. Dijitalleşmeden kaynaklı bazı işlerin kaybolma potansiyeli olsa da, verimlilik kazanımları, yatırım artışı ve hizmet ekonomisinin büyümesiyle birlikte yeni iş alanlarının oluşacağı belirtiliyor. Öngörülen yetenek dönüşümü gerçekleştiği takdirde, en büyük yetkinlik gelişiminin 2030 yılında yüzde 63 oranıyla teknoloji yetkinliklerinde olması beklenmekte. Bu nedenle artık sadece kamu hizmetlerinin elektronik ortama taşınmasından değil, kamu verisinden daha fazla değer üretmeyi konuşmalıyız. Dijital Dönüşüm Ofisi olarak kamunun verisini elmasa dönüştürmek için çalışıyoruz.”
‘Güvenilir ve Sorumlu Yapay Zekâ’ değer ve ilkelerini benimsiyoruz
Verinin değere dönüşmesinin ancak yerli ve milli bir anlayışla mümkün olabileceğinin altını çizen Koç, “Verinin değere dönüşmesinde kullanılan önemli araçlardan birisi de yapay zekâ teknolojileridir. Yapay zekâ alanında olmazsa olmazımız; Türkiye’nin verisinden değer üretebilmek, yerli ve milli yazılımlar geliştirerek toplumumuza ve ekonomiye katkıda bulunabilmek. 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında yer alan ve hazırlık çalışmalarını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile birlikte yürüttüğümüz Yapay Zekâ Stratejimiz tamamlandı ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna sunulacak” dedi ve şu detayları aktardı: “Ulusal Yapay Zekâ Stratejimiz; yapay zekâ teknolojileri alanında yol haritasını ortaya koyarken kritik teknoloji alanlarına yönelik atılması gereken adımlarla yapay zekâ alanında nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi ve toplumsal dönüşüm için yapılması gereken öncelikli çalışmaları içeriyor. Yapay zekâ teknolojilerinin sosyal ve ekonomik hayatta yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan yeni hukuki ve etik sorunları tespit etmek ve bunların çözülmesine yönelik yeni mevzuat ve normlar oluşturmak birçok ülkenin ve uluslararası kuruluşun yapay zekâ çalışmalarında önemli bir yer tutmakta. Ülkemiz; OECD, G20, AB ve UNESCO tarafından belirlenen ‘İnsan Odaklı Yapay Zekâ İlkeleri’nin paydaşı olup ‘Güvenilir ve Sorumlu Yapay Zekâ’ değer ve ilkelerini benimsemekte. Nitekim Yapay Zekâ Stratejimiz; şeffaflık, hesap verebilirlik ve kişisel veri mahremiyetinin korunması başta olmak üzere yapay zekâ teknoloji ve uygulamalarının geliştirilmesi açısından önem arz eden temel hak ve etik değerler dikkate alınarak hazırlandı. Stratejide; kişisel özgürlüklere ve anayasal haklara saygılı, toplumun her kesiminin faydalanabileceği bir şekilde ulusal etik değerlerle bütünlük içerisinde tasarlanması gerekliliğine vurgu yapıldı ve bu doğrultuda stratejik öncelikler ve amaçlar belirlendi. Yapay zekâ alanı bir tercih meselesi olmayıp ‘Dijital Türkiye’ vizyonu ve ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ doğrultusunda kalkınma hedeflerimizin en büyük taşıyıcılarından biridir.”
Veri ekonomisinin geliştirilmesine yönelik uluslararası platformlara aktif katkı sağlıyoruz
Koç, Dijital Dönüşüm Ofisi olarak dijital ekonominin tüm potansiyelinden faydalanmak için sınır aşan veri transferine yönelik güncel politikalar geliştirmeye çalıştırdıklarını vurgulayarak “Ülkemizin küresel dijital ekosisteme etkin entegrasyonu için verilerin sınır aşan transferi konusunda uluslararası kabul görmüş normlara uyum sağlamasının öneminin farkındayız. Hâlihazırda ‘Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun AB’nin ‘Genel Veri Koruma Tüzüğü’ (GDPR) ile uyumlaştırılması çalışmaları gerek Ekonomi Reform Paketi kapsamında gerek İnsan Hakları Eylem Planı’nda gerekse de AB Vize Serbestisi Diyaloğu gibi ülke politikalarımız içerisinde yer almakta ve başta Kişisel Verileri Koruma Kurumu olmak üzere ilgili tüm kamu kurumları bu çalışmalara katkı vermekteler. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) çalışmaları kapsamında koordinasyonunu üstlendiğimiz ‘Bilişim Çalışma Grubu’nun sorumluluğundaki eylemlerden biri de; sınır aşan veri transferleri bağlamında KVKK’nın GDPR ile uyumlaştırılması. GDPR uyumluluğuna yönelik birçok sektör tarafından kişisel verilerin yurt dışına aktarımına ilişkin iyileştirme talepleri bizlere de iletilmekte. Özellikle yerli ve yabancı yatırımcıların mevcut iş süreçlerinde ve yatırım planlarında önemli bir bileşen olarak karşımıza çıkan yurt dışına kişisel veri aktarımına ilişkin yaşanılan problemlerin ortadan kaldırılması için başta KVKK olmak üzere ilgili kamu kurumlarıyla iş birliği içerisinde mevzuat çalışmasını Mart 2022’ye kadar tamamlamayı öngörüyoruz. Mevzuat çalışması tamamlanana kadar mevcut yasal düzenlemeye uygun olarak operasyonlarını uyumlaştırmak isteyen firmaların KVKK’ya yaptıkları başvuruları da takip ediyoruz” açıklamasını yaptı. “Ülkelerin küresel rekabet güçlerini artırmak için veriye dayalı yenilikçiliği geliştirmeye ve veri temelli bir ekonomiye odaklandığını net bir şekilde görebiliyoruz. Bu sebeple ülkeler sadece veriye ilişkin strateji, politika ve yol haritalarına yönelmemekte, aynı zamanda veri ile beslenen yapay zekâ, makine öğrenmesi, bulut bilişim, nesnelerin interneti, blokzincir, robotik süreç otomasyonu, uç bilişim, kuantum hesaplama ve büyük veri analitiği gibi teknolojiler üzerinde de stratejileri, politikaları, yol haritalarını gündeme getirmekteler” ifadesini kullanan Koç, “Biz de Türkiye ekonomisinin küresel rekabet gücünü artırmak için tüm sektörlerde veriye dayalı yenilikçiliği geliştirmemiz gerektiğini biliyoruz ve ulusal politikalarımızı da buna uygun olarak oluşturmaya çalışıyoruz. Bu alanda veri ekonomisinin geliştirilmesine yönelik AB, OECD, Dünya Ekonomik Forumu gibi çeşitli uluslararası platformlarda yürütülen çalışmaları yakından takip ediyor ve bu çalışmalara aktif şekilde katkı veriyoruz. Henüz küresel bir mutabakatın oluşmadığı ancak farklı yaklaşımların katılımcı bir anlayışla değerlendirilerek uluslararası alanda ortak bir yaklaşımın benimsenmesine gayret gösteriliyor. Bu platformlarda her ülkenin kendi hassasiyetlerinin olabileceği kabul edilmekle birlikte veri ekonomisinin ancak ülkelerin bu anlamdaki küresel entegrasyonuyla oluşacağı görüşü ağır basıyor. Türkiye olarak biz de kendi hassasiyetlerimizi ve yaklaşımlarımızı en etkin şekilde aktarmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde veri ekonomisinin alt bileşenleri olan sektörel veri sözlükleri, sektörel bulut platformları ve federe altyapılar üzerine de çalışmalarımızı başlatacağız. Türkiye küresel veri ekonomisinden çok önemli bir pay alacaktır ve buna yönelik olarak ciddi bir hazırlık içerisinde olduğumuzu bilmenizi isterim. Hem küresel platformlara hem de yerel paydaşlarımıza iş birliği çağrımızı yinelemek istiyorum: Ülkemize yapacağınız yatırımlar için birlikte iş birliğine sonuna kadar açığız ve bu noktada üzerimize düşen görevi en güçlü şekilde yerine getirmeye hazırız” dedi.
Dijital dönüşüm sürecindeki altyapı yatırımları önceliklendiriliyor
Toplumun dijitalleşmesinin bireyde başladığına dikkat çeken Koç, “Dijital dönüşüm her ne kadar özünde teknolojik bir devrimmiş gibi görünse de asıl odak noktasının birey olduğunu unutmamak lazım. Çünkü dönüşüm önce zihinde başlıyor. Bunu sağlamak için de bir farkındalık oluşturmak zorundasınız. Konu dijitalleşme olunca bütüncül bir farkındalık oluşturmak daha derin bir mesele haline geliyor. Nitekim dijitalleşmenin öneminin farkında olan Avrupa Komisyonu, Avrupa’da yüksek kaliteli, kapsayıcı ve erişilebilir dijital eğitime yönelik hazırlamış olduğu ‘2021-2027 Dijital Eğitim Eylem Planı’nda, dijital eğitim vizyonunun ana hatlarını çizerek, iki stratejik önceliğe vurgu yaptı: Birincisi, yüksek performanslı bir dijital eğitim ekosisteminin gelişimini teşvik etmek. İkincisi ise dijital dönüşüm için dijital becerilerin ve yetkinliklerin geliştirilmesini sağlamak. Teknoloji kullanımını ve eğitimde dijital yeterliliklerin geliştirilmesini desteklemek amacıyla 11 eylem maddesi içeren ‘Dijital Eğitim Eylem Planı’nda, Dijital Dönüşüm Ofisimizin görev ve çalışma alanına giren başlıkları görmekteyiz” açıklamasını yaptı. Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Eğitim ve öğretim için dijital teknolojilerden daha iyi yararlanmayı hedefleyen ilk 3 eylemin yanı sıra, 4 ve 8’inci eylemlerde dijital yeterlilik ve becerilerin geliştirilmesine yönelik eylemlerin beraberinde eğitimde siber güvenlik başlığını görmekteyiz. Ayrıca daha iyi veri analizi ve öngörüyle eğitimi geliştirmeye yönelik hazırlanan 9-11’inci eylemlerde ise eğitimde yapay zekâ ve analitik başlıkları yer almakta. Salgın ile neredeyse tüm okullar ve üniversiteler kapanıp uzaktan ve çevrim içi öğrenmeye geçerek dijital teknolojileri benzeri görülmemiş bir ölçekte kullandılar. Ülkemiz, Çin’den sonra, milyonlarca öğrenciye ulusal çapta uzaktan eğitim başlatan ikinci ülke oldu. Türkiye’nin dijital eğitim platformu EBA, tüm özellikleri ve binlerce içeriğiyle uzaktan eğitim sürecinde yanımızda yer almakta. Diğer yandan insan kaynağı her dönemde olduğu gibi günümüzde de en kıymetli değer. Ancak 21. yüzyılın dijitalleşen dünyasında, gelişen teknolojiyle birlikte insan kaynağı da değişmekte ve dönüşmekte. Bu itibarla temel eğitimden başlayarak, eğitim sitemimizin yeniden yapılandırılması ve mevcut insan kaynağımızın günün şartlarına adapte edilebilmesi için ihtiyaç duyulan eğitim ve sertifika programlarının hazırlanması oldukça önemli. Eğitimde dijital dönüşümden beklenen faydanın sağlanabilmesi, ancak ve ancak altyapı ve yatırımlarının zamanında yapılmış olmasına bağlı. Bu nedenle dijital dönüşüm sürecinde yapılan altyapı yatırımlarını önemsiyor ve önceliklendiriyoruz. Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü arasında, Bilişim Teknolojileri Alanı Siber Güvenlik dalı öğrenci ve öğretmenlerinin siber güvenlik alanındaki yeterliliklerinin artırılması amacıyla iş birliği protokolü imzalandı. Bu iş birliği protolüyle; toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm yaratan, buna bağlı olarak hayatın her alanında büyük kolaylık ve tasarruf sağlayan ve yaratıcılıkla inovasyonu merkeze alan dijital dönüşüm akımına dair bilgi ve deneyimlerin, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi aracılığıyla profesyonel şekilde okul, öğretmen ve öğrencilerimize aktarılması hedeflenmekte.”
‘BiP Meet’ üzerinden yapılan dersleri aynı anda 600’ün üzerinde öğrenci takip edebiliyor
Koç, sanal ortamda geçirilen sürenin artmasının, çocukların, zararlı ve şiddet barındıran içeriğe erişme veya siber zorbalığa maruz kalma riskini de artırdığının altını çizerek “Bu kapsamda, kamu kurum ve kuruluşlarının alacağı tedbirlerin yanı sıra okullar ve aileler tarafından alınabilecek tedbirler üzerinde de çalışmaktayız. Pandemi sürecinde dünya genelinde yoğun bir şekilde kullanılan ‘zoom’ ve benzeri telekonferans uygulamaları, artan trafik ve kullanıcı profilindeki çeşitlilik sayesinde ciddi bir yük ve güvenlik testine maruz kaldı. Bu testler gösterdi ki ‘zoom’ uygulaması; kötü niyetli kişilerin, bilgisayar sahibinin izni olmadan kamera ve mikrofonu açmasına, bilgisayarı ele geçirerek parola ve verilerine ulaşmasına yol açabiliyor. Sıfır riskli bir dijital ortam elde edilemez olsa da, daha güvenli bir dijital ortam için gerekli koşulları oluşturmak ve çocuklara fırsatları sınırlamaksızın riskleri tanıtmak ve yönetmek için doğru dijital beceri ve araçları sağlamaya çalışıyoruz” açıklamasını yaptı. “Bu anlamda toplumda özellikle de çocuklar arasında, dijital okuryazarlığın ve dijital farkındalığın artırılmasına yönelik içerikler hazırlıyoruz” ifadesini kullanan Koç, “Çocukların beğeniyle izlediği Rafadan Tayfa serisi, teknoloji içerikli bölümleriyle Dijital Tayfa olarak ekranlarda yer alacak. İnternetin güvenli kullanımı, sanal zorbalık, internet bağımlılığı, yapay zekâ, nesnelerin interneti, dijitalleşmenin hayata yansımaları ve milli teknolojiler gibi konu başlıklarında bölümler hazırladık. Ayrıca bölümlerden biri de güvenlik zaafiyetlerinin yüzde 90’ını oluşturan ve internet tarihinin en eski ve en etkili saldırı türlerinden biri olan oltalama saldırıları. Her alanda olduğu gibi, siber güvenlik alanında da yerli ve milli teknolojilerin kullanımını ve farkındalığı artırmayı önemsiyor ve önceliklendiriyoruz” dedi. Koç, konuşmasında şu detaylara vurgu yaptı: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın EBA’ya entegre uzaktan eğitim altyapısında yabancı menşeli video konferans uygulamaları yerine ülkemizde geliştirilen ve verimizin Türkiye’de kalmasını sağlayan ‘BiP Meet’ uygulamasının kullanımı için çalışmalar Dijital Dönüşüm Ofisi’mizin liderliğinde devam etmekte. Bu kapsamda ilk 2 pilot çalışma 15-31 Aralık ve 22 Şubat–5 Mart tarihleri arasında İzmir Menderes Şehit Hakan İncekar Ortaokulunda başarılı şekilde tamamlandı. Uzaktan eğitim ihtiyaçlarına istinaden geliştirilen yeni özellikleriyle başlanan 3. pilot çalışmamız da, ‘BiP Meet’ uygulamasının kullanımına farklı bölgelerden 3 okulda devam edilmekte. Bu okullarımız Karaman Zübeyde Hanım Ortaokulu, Ordu Milli İrade Ortaokulu, Mersin Yenişehir Barbaros Ortaokulu’dur. ‘BiP Meet’ üzerinden yapılan derslerde aynı anda 600’ün üzerinde öğrencimiz eş zamanlı derslerini sağlıklı bir şekilde takip edebiliyor. Tek bir sınıfta ise 50’nin üzerinde katılımla ‘BiP Meet’in sınıf içi kontrol özellikleri sayesinde sorunsuz ders işlenebildi. Derslere katılımların yüzde 55’si bilgisayar, yüzde 45’i ise mobil/tablet cihazları üzerinden sağlanmakta. Aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız, 9 Kasım’da gerçekleştirilen 12. Büyükelçiler Konferansı’nda, yurt dışındaki 149 bölgede görev alan büyükelçilerimizle ‘BiP Meet’ üzerinden bir toplantı gerçekleştirdi.”
Küresel firmalarla yerli firmalarımızın ortaya koyacağı iş birlikleri büyük önem taşımakta
Dijital Dönüşüm Ofisi olarak her yıl düzenlenen Teknofest kapsamında bir siber güvenlik yarışması düzenlediklerinin altını çizen Koç, “2020’de ‘HackZeugma’ olarak adlandırdığımız yarışmamız bu sene 2019 yılında olduğu gibi ‘HackIstanbul’ adı altında gerçekleştirilecek. Bu yarışmayla tüm gençlerimizi siber güvenlik alanında kendilerini geliştirmeye ve yeteneklerini sergilemeye davet ettik. Ön eleme aşaması 16 Temmuz’da, çevrim içi ve test formatında, yarı final aşaması 30 Temmuz’da çevrim içi ‘Capture the Flag /CTF’ yani ‘Bayrağı Yakala’ şeklinde yapılıyor. Bu aşamada katılımcıların ağırlıklı olarak kriptografi, tersine mühendislik, web güvenliği, adli bilişim, açık kaynak istihbaratı, mobil güvenlik ve kodlama gibi becerileri ölçülecek. Final ise İstanbul Atatürk Havaalanı’nda 24-25 Eylül tarihlerinde iki gün boyunca gerçekleştirilecek. Finale kalacak 10 takımı bu sene farklı bir format bekliyor. İlk 3’e giren takımlar ödüle hak kazanacak. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de ‘HackIstanbul’ yarışmasının büyük bir coşku ve heyecan içinde geçeceğini düşünüyoruz” açıklamasını yaptı. Koç, Dijital Dönüşüm Ofisi olarak gençleri siber güvenlik alanına kazandırmanın yanında etik değerler çerçevesinde hareket etmelerini sağlamak için projeler yürüttüklerine dikkat çekerek ‘81 İlde 81 Siber Kahraman Projesi’ kapsamında verilen eğitimlerle ülkemizin her köşesindeki güvenlik alanına ilgi duyan gençlere ulaştıklarını belirtti. Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi faaliyetleri kapsamında da gençlerimize ulaşacak projeler ürettiklerini vurgulayan Koç, “Siber güvenlik alanında ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi ve mevcut insan kaynağı niteliklerinin geliştirilmesi amacıyla eğitim programları, kamplar ve yarışmalar organize ediyoruz.
Ayrıca bayrağı yakala ve proje yarışmaları düzenliyor, yurt dışında ülkemizi temsil etmeye hak kazanan gençlere destekler sağlıyoruz” şeklinde konuştu. Bu noktada, bu yıl İstanbul’da kurulan Türkiye’nin ilk siber güvenlik lisesini hatırlatan Dr. Ali Taha Koç, “Siber güvenlik ekosistemimizi yakından tanıyarak yetiştirilecek bu öğrenciler, orta vadede ülkemiz için çok önemli bir kazanım. Bu liseden güvenliğin farklı alanlarında kendini yetiştirmiş gençler mezun olacak. Etik değerler çerçevesinde hareket ettikleri sürece biz her zaman onların arkasında olacağız” açıklamasını yaptı. Diğer yandan bilişim teknolojileri alanında yetişmiş insan kaynağına sahip olan ülkelerin siber dünyada da caydırıcı güç haline gelmeye başladığına dikkat çeken Koç, “Siber orduların konuşulduğu günümüzde ulusal kapasitemizi hem yerli teknolojiler hem de yetkin insan kaynağıyla kuvvetlendirmek zorundayız. Siber güvenlik özünde bir risk yönetimi süreci ve bu sürecin ulusal boyutta etkin şekilde işletilebilmesi iyi tasarlanmış bir yönetişim mekanizmasını da gerektiriyor. Bu bağlamda, farklı ülkelerdeki siber güvenlik kurumsal yapılanmalarını incelemek üzere Dijital Dönüşüm Ofisi bünyesinde çalışmalar yürütüyor ve alternatif modelleri inceliyoruz. Bu incelemeler doğrultusunda ülkemiz için ulusal ölçekte siber güvenlik kurumsal yapılanması kurgusunu ortaya koymayı hedefliyoruz. Sonrasında da bu kurguyu ilgili tüm paydaşlarla tartışıp son halini vererek buna yönelik bir mevzuat çalışmasını başlatmak niyetindeyiz” dedi. “Yerli teknolojilerimizin gelişimine yönelik olarak küresel firmalarla yerli firmalarımızın ortaya koyacağı iş birlikleri de bizim için büyük önem taşıyor” ifadesini kullanan Koç, şunları kaydetti: “Bazı küresel firmaların ülkemizde kurmuş olduğu teknoloji merkezi yatırımlarını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu merkezlerin hem insan kaynağımızın hem de yerli firmalarımızın gelişiminde önemli bir yeri olacak. Aynı zamanda yerli firmalarımızın küresel firmalarla yaptıkları iş birlikleri kapsamında ilgili küresel satış ağlarına entegre olmaları da yerli firmalarımızın finansal gücüne katkı verecek. Bu bağlamda hem yerli hem de yabancı yatırımcılarımıza destek olmaya devam edeceğiz. Kendileriyle yakın diyalog halinde olmak istediğimizi bu vesileyle tekrar vurgulamak istiyorum.”