ABD – Çin 6G Mücadelesi
Mobil haberleşmenin teknolojik evrimi kırk yıldır devam ediyor. 1980’li yıllarda 1. nesil (1G) analog bir mobil haberleşme teknolojisi olarak başlayan bu evrim her 10 yılda bir insanlığın hayatına çok önemli kazanımlar sunarak gelişmeye devam ediyor.
90’lı yıllarda dijital teknolojiye evrilen (2G-GSM) mobil haberleşme, 2000’li yıllarda 3. nesil olarak mobil interneti (3G-CDMA-UMTS) insanlığa kazandırdı. 2010’larda ise 4. nesile evrilip mobil geniş bant internet (4G-LTE) olarak daha önce olmayan sosyal medya alışkanlıkları ekledi.
1G, 2G ve 3G teknolojilerini (tüm dünyanın katkısı olmakla birlikte) Avrupa teknolojisi olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Geliştirilmelerinde Avrupa kurum ve şirketlerinin ağırlığı olmakla birlikte bu teknolojilerin ürünleştirilmesinde ABD ve Uzak Doğu şirketleri de önemli ölçüde rol almışlar ve pazar payına sahip olmuşlardır.
4G’de ise durum biraz değişmiştir. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) ve 3. Nesil Ortaklık Projesi (3GPP) altındaki 7 telekomünikasyon standart geliştirme kuruluşu (ARIB, ATIS, CCSA, ETSI, TSDSI, TTA, TTC) tarafından standartları belirlenen 4G (LTE) ağırlıklı olarak Çinli şirketler tarafından ürünleştirilip dünyada yaygınlaşmıştır. 3G üreticilerinden olan Kanadalı NORTEL, ABD’li AT&T ve LUCENT, Avrupalı ALCATEL, SIEMENS ve NOKIA firmaları 4G pazarında (özellikle erişim ve iletim şebekesinde) etkili olamamış hatta bazıları piyasadan çekilmiştir. Dünya pazarı büyük ölçüde Çinli HUAWEI ve ZTE şirketleriyle bir miktar da Avrupalı ERICSSON’a kalmıştır.
Dünyadaki hemen hemen tüm ülkelerdeki 4G mobil haberleşme şebekelerinin ekipman tedarikçisi olan Çinli firmalar bir yandan pazar hakimiyetlerini artırmaya devam ederken diğer yandan da sonraki nesillere (5G ve sonrası) yatırım yapmışlar; Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek bu konuda süren teknoloji savaşında öne geçmişlerdir.
Patent sayılarından da anlaşılacağı üzere 5G patentlerinin ağırlıklı kısmı Çinli ve Güney Koreli firmalara aittir. Listedeki tek ABD’li şirket çip üreticisi QUALCOMM’dur, herhangi bir ABD’li ekipman üreticisi mevcut değildir. Patenlerin yüzde 30’u Çinli firmalara, yüzde 22’si Güney Kore (çoğunlukla cep telefonu için) ve yüzde 4,6’sı Japon firmasına ait olmak üzere toplam %56,6’sı Uzak Doğulu firmalara ait.
Çin’in telekomünikasyondaki liderliği planlı ve programlı bir çabanın sonucudur
Çinli firmaların bu alanda bu denli etkin olmasının nedenlerinden biri de; telekomünikasyon dünyasının küresel patronu durumundaki BM bünyesinde yer alan ITU’yu 2006 yılından beri bir Çinli’nin yönetmesidir. Çin’in telekomünikasyon alanındaki liderliği tesadüf değil planlı ve programlı bir çabanın sonucudur. Bu konu özel olarak incelemeye değerdir.
Çinli firmaların ürünlerinin telekomünikasyon şebekelerinde Batılı ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada bu kadar yaygın kullanılır olması başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin buna karşı çıkmasına hatta savaş açmasına neden olmaktadır. 4G’de pazarı farkında olmadan Çinli firmalara kaptıran bu ülkeler 5G’de bunu engellemeye çalışmaktalar. Ancak bu o kadar da kolay olmayacaktır. Çünkü mobil haberleşme şebekeleri aynı anda birden çok nesli bir arada bulundurmaktadır. Örneğin ABD’li bir mobil işletmecinin şebekesinde 2G, 3G ve 4G aynı anda mevcuttur ve bunlar birlikte çalışarak hizmet vermektedirler. Bu nedenle 5G’ye geçerken şebekede mevcut Çinli üreticinin 2G, 3G ya da 4G ekipmanları söküp atılamaz; ancak belli bir süreç içinde ve zamana yayılarak başka üreticinin ekipmanlarıyla değiştirilebilirler.
ABD’nin baskısıyla 5G’ye geçişte Çinli firmaların ürünlerini kullanmama kararı alan ve şebekelerindeki mevcut Çin meşeli ürünleri sökmeyi planlayan İngiltere, bunun ancak 2026’a kadar olabileceğini ve en az 1,5 Milyar Pound ilave maliyeti olacağını duyurmuştur. İngiltere gibi ABD baskısıyla 5G’de Çinli üreticilerin ürünlerini kullanmama kararı alan ülkeler arasına; Japonya, İsveç ve Avustralya da katıldı.
Çinli şirketleri Kuzey Amerika ve Avrupa pazarlarından dışlama çabaları benzer şekilde Çin’e dost Afrika ve Asya ülkelerinden ABD müttefiki ERICSSON ve NOKIA gibi Avrupalı şirketlerin dışlanmasına neden olabilecektir. Diğer yandan ABD tarafından alternatif olması için desteklenen NOKIA ve bu alandaki mevcut tek Avrupalı ERICSSON üretim kapasiteleri, performansları ve fiyatları açısından Çinli ZTE ve HUAWEI firmalarının yerini doldurabilirliği çok kuşkuludur.
Bu nedenle, ABD’de şimdiden 5G’yi atlayıp 6G’ye hazırlanalım söylemleri yaygınlaşmaktadır. Bu, ABD’nin 5G yarışını kaybettiğinin ilanıdır.
On yılda bir, yeni bir teknolojiye geçememenin Batıda oluşturacağı diğer alanlardaki geri kalmışlığın bedelinin ne olacağı hesaplanabilmekte midir? Hemen hemen her on yılda bir ve bir önceki nesil teknolojilerin üzerine eklenerek ilerleyen ve evrilen mobil haberleşme teknolojileri yaklaşık 2 yılda bir yayımlanan yeni özellik ve standartlar (Rel-8’den Rel-15’e gelindi, Rel-20 ile 6G’ye ulaşılmış olacak) ile ilerlemektedir.
2020’li yılların teknolojisi olan 5G, 2030’lu yıllara kadar hayatımızda yer alacaktır. Başta nesnelerin interneti (IoT), Endüstri 4.0, gerçek zamanlı uygulamalar, akıllı şehirler, otonom araçlar gibi pek çok yeni uygulama 5G ile birlikte gelişmeye başlayabilecektir.
Teknik olarak bir neslin atlanması söz konusu olamaz ve bence hiçbir ülkenin 5G’yi atlamak ve on yıl sonra çıkacak bir teknolojiyi bekleme planı gerçekçi değildir.
5G’yi unutun! ABD ve Çin artık 6G hâkimiyeti için savaşıyor
9 Şubat 2021 tarihli Bloomberg kaynaklı habere göre; “ABD 5G’yi unuttu, 6G için Çin ile hâkimiyet savaşı veriyor” denmektedir. 4G’de ne olduğunu anlamadan pazarı Çin’e kaptıran ABD, 5G’de durumu fark etmiş görünüyor ancak iş işten geçtiğinden sağı solu tehdit etmekten başka yapacak bir şeyi olmadığını anlamış durumda. Bu nedenle bir sonraki nesil (6G) için şimdiden savaş vermeye başlamış.
5G’yi atlayıp 6G’yi bekleyelim demek, birileri en son teknolojileri kullanırken sizin 2010’lardan kalan teknolojiyle 2030’lara gitmeniz demek olur ki o ülkenin topyekûn geri kalmasına da sebep olabilecek sonuçları olabilir. 5G yarışını kaybedenin 6G’yi kazanacağının garantisi var mıdır?
6G’yi ilk geliştiren ve en fazla patentini alan, bazılarının bir sonraki sanayi devrimi olarak adlandırdığı şeyin en büyük kazananları olacak. Gerçeğe dönüşmesine en az 10 yıl kalmış olsa da, 5G’nin en yüksek hızından 100 kata kadar daha hızlı olabilen 6G, gerçek zamanlı hologramlardan uçan taksilere, internete bağlı insan bedenlerine ve beyinlerine kadar uzun zamandır bilim kurgunun ürünü olan pek çok teknolojinin altlığını oluşturacaktır.
Northeastern Üniversitesi Kablosuz Nesnelerin İnterneti Enstitüsü’nün başkanı Prof. T. Melodia’ya göre, 5G’nin dokunacağı şey iletişimden ‘teletıp’a ve ulusal güvenliğe kadar her şeyi kapsıyor. Ve bu teknolojiyle birlikte, tıpkı 4G’nin Uber, Instacart ve Netflix’i getirdiği gibi, küresel ekonomiye milyarlarca dolar akıtacak bir dizi yeni ürün ve hizmet gelecek. Melodia, “Dürüst izlenimim, ABD olarak yapay zekâ ve bulut gibi yazılım ilerlemeleri gibi şeylerle heyecanlandık, 5G’yi ihmal ettik, Çin bunu yapmadı, ancak savaşı kaybetmiş değiliz 6G ile yarışa dahil olabiliriz” dedi.
Rekabet gücünü korumak için üzerinde bir araştırmacı ordusu gerekecek
NOKIA’nın araştırma kolu Bell Labs’ın erişim ve cihaz başkanı P. Vetter, 5G ve sonrası için süren mücadele için “Bu çaba o kadar önemli ki, bir dereceye kadar silahlanma yarışına dönüştü. Rekabet gücünü korumak için üzerinde bir araştırmacı ordusu gerekecek” dedi. ABD’li Frost & Sullivan danışmanlık firmasının direktörü V. Gandhi, “5G’nin aksine, K. Amerika mobil haberleşme teknoloji liderliği fırsatının bu sefer bu kadar kolay kaptırmayacaktır. 6G liderliği için rekabetin 5G için olandan daha şiddetli olması muhtemeldir. 6G’nin geliştirilmesi, ABD’ye kablosuz teknolojide kayıp zemini yeniden kazanma fırsatı verebilir” dedi.
Çin ise 6G konusunda zaten ilerliyor. HUAWEI’nin Kanada’da bir 6G araştırma merkezi bulunuyor. Kanada basınına göre, Çin 2020 yılı kasım ayında 6G iletimi için hava dalgalarını test etmek için bir uydu fırlattı. Bir diğer Çinli ekipman üreticisi ZTE de 6G teknolojisi geliştirmek için çalışıyor. Öte yandan hemen hemen tüm dünyadaki ekipman ve cihaz üreticileri başta QUALCOMM ürünleri olmak üzere Amerikan kaynaklı çip kullanmak durumundalar. ABD, Ticaret Bakanlığı’nın 2018’de Amerikan teknolojisini satın almasını üç ay boyunca yasaklamasının ardından neredeyse çöken ZTE örneğinde olduğu gibi Çinli şirketleri ciddi şekilde engelleme yeteneğine sahip olduğunu gösterdi. Benzer hamleler Çin’in 6G hedeflerini engelleyebilir.
ABD 6G savaş hatlarını oluşturmaya başladı; ATIS olarak bilinen ABD’li telekom standartları geliştiricisi Alliance for Telecommunications Industry Solutions, ‘6G’de Kuzey Amerika liderliğini ilerletmek’ için ekim ayında Next G Alliance’ı başlattı. İttifakın üyeleri arasında APPLE, AT&T, GOOGLE, QUALCOMM ve SAMSUNG teknoloji devleri var.
Avrupa Birliği ise 2019 yılı aralık ayında, ERICSSON ve TELEFONICA gibi Telekom şirketlerinin yanı sıra üniversitelerin de yer aldığı NOKIA liderliğindeki bir 6G kablosuz projesini (5G PPP) açıkladı. Finlandiya’daki Oulu Üniversitesi, 6G alanında çalışmak üzere 6G Amiral Gemisi ile bir dernek duyurdu. Daha yakın zamanda, İngiltere regülatörü Ofcom, ilk 6G operasyonlarını barındırması beklenen 100-200GHz aralığındaki operasyonlar için teknik kurallar yayınladı.
Küresel uyum ve birlikte çalışabilirlik tehdit altında mı?
3G ve öncesinde mevcut olan bölgesel standartlar ve farklı teknolojiler dönemi 4G’nin tüm dünya için tek standart (IMT Advanced) ve tek teknoloji (OFDM) olmasıyla son bulmuştu. Böylece dünyanın her yerinde kullanılabilen küresel uyumlu cihazlar dönemi başlamış oldu. Böylece herhangi bir bölge ya da ülkeden diğerine giden biri sahip olduğu cihazıyla dünyanın herhangi bir yeriyle sorunsuz iletişim kurabilir hale geldi. Geçtiğimiz yılların bu alandaki en önemli gelişmesi sayılan telekomünikasyon standartlarındaki küresel uyum (harmonizasyon) ve birlikte çalışabilirlik tehdit altında mı ?
NYU küresel ilişkiler uzmanı Pano Yannakogeorgos Çin 6G’de de liderliğini korursa, ABD ve Avrupa’nın kendi standartlarını oluşturarak dünyayı geriye götüreceğinden endişe ediyor. Örneğin, 3G günlerinde, bir Amerikalının cihazı farklı standartlar nedeniyle yurt dışında çalışmaz ve bunun tersi de geçerlidir. “Dizüstü bilgisayarınızı Avrupa’ya götürmek ve bir adaptör satın almak zorunda kalmak gibi olur.”
5G sonrası için ortaya çıkan bölgesel oluşumlar ve bazı söylemler yeniden 4G öncesindeki bölgesel ayrışmalar dönemi riskini ortaya çıkarmaktadır. Çin’i yenemeyebileceklerini düşünen bazı ABD ve Avrupalılar teknolojik ayrışmaya giderek Çinli teknoloji firmalarını kendi pazarlarının dışına atmayı hedeflemektedirler. Küreselleşme anlamında geriye gitmek ve teknoloji şovenizmine neden olacak bu durum bugüne kadar sağlanan kazanımların kaybı anlamına gelecektir.
Telekom endüstrisi, tek bir uluslararası 5G standardının geliştirilmesiyle sonuçlanan uzun bir küreselleşme döneminden sonra kendi ayrılığına tanıklık ediyor. Bazı ülkelerin veya şirketlerin ticari avantaj elde etmek için bu çabaları başka alanlarda da ayrışmalara ve gruplaşmalara neden olacaktır. Bu ayrışma ve kutuplaşma sonucu, milyarlarca dolarlık araştırma ve geliştirme harcamaları boşa gidecektir. Telekom işletmecisi şirketlerinin planlarını saptırma riskiyle karşı karşıya kalacak, ekipman fiyatlarını ve tüketiciye sunulan hizmetlerin maliyeti artacaktır. Sektördeki bazı kişiler şimdiden 5G ve sonrası için parçalanmadan ciddi şekilde endişe ediyor.
Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü ETSI’nin baş teknoloji sorumlusu A.Scrase, ABD’nin HUAWEI’ye karşı yürüttüğü kampanyanın “gelecekteki standardizasyon küresel uyumluluğu üzerinde dramatik bir etkisi olabileceği” konusunda uyarıda bulundu.
2013 yılında 4G baz istasyonu geliştirmek üzere o dönemki adıyla Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından ASELSAN, NETAŞ, ARGELA firmalarının yükleniciliğinde bir proje olarak başlayan ULAK, daha sonra şirket haline getirilerek yoluna devam ediyor. 4G konusundaki birikimiyle 5G üzerinde de çalışmalar yapıyor. Diğer yandan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK finansmanı ve BTK desteğiyle 5G konusunda çalışmak üzere oluşturulan Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) var.
Bu iki yapı, zaten kıt olan Türkiye’nin finansal ve insan kaynağını kullanmalarına rağmen neredeyse hiçbir konuda iş birliği yapıp sinerji oluşturamamaktadır. Neredeyse savaş niteliğindeki ülkeler ve bölgeler arası telekomünikasyon pazarında yer kapma mücadelesinde işlevsiz kalma riski olan bu iki yapının çalışmalarının mutlaka uygun bir yapıda güç birliğine dönüştürülmesi şattır. Aksi halde bunca harcama ve gayret boşa gidecektir. Türkiye’nin böyle bir lüksü yoktur ve ilgililer bu konuda üzerlerine düşeni gecikmeden yerine getirmelidir.
Ahmet Hamdi Atalay