Depolamanın geleceği melez yapılarda
SSD teknolojisinin geleneksel sabit disklerin yerini almasının önündeki zorlukları ve depolamanın Türkiye’deki ve dünyadaki geleceğini Seagate EMEA Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcısı Mark Whitby’den dinledik.
Depolama donanımı üreticilerinin sel felaketinden ardınan toparlanması ve aynı kapasitede üretime geçebilmesi 6 ay sürdü. Bu sürecin ardından yeniden sert bir rekabet içine giren depolama ürünleri üreticileri açısından bulut bilişim ve büyük veri gibi kavramlar yeni kapılar açtı. Bu yeni eğilimleri ve Seagate’in Türkiye’deki planlarını Seagate EMEA Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcısı Mark Whitby ile konuştuk.
Türkiye’nin Seagate için çok güçlü bir pazar olduğunu belirterek sözlerine başlayan Whitby, şirketin ülkemizdeki pazar payının yüzde 50’nin üzerinde olduğunu belirtti. Buradaki dağıtıcıların kanaldaki iş ortaklarıyla uzun süredir yakın ilişkide olduğuna değinen Whitby, Türkiye’de bireysel pazara yönelik iki ürünü piyasaya sundukları bilgisini verdi.
Bulut ve taşınabilirlik depolamayı da değiştiriyor
Dünyadaki genel stratejilerin değiştiğine dikkat çeken Whitby, “Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünyada bulut ve taşınabilirlik yönünde bir değişim yaşanıyor. Her iki eğilimin de depolama alanına farklı etkileri var” dedi.
Whitby sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Buluta bakıldığında depolama alanının konumunun değiştiği görülüyor. Depolamanın daha fazla merkezileştiği ve kapasitenin arttığı bir döneme giriyoruz. Depolama alanına olan ihtiyaç da hızla artıyor. Seagate bu doğrultuda her yıl sabit disk üretim kapasitesini yüzde 59 oranında yükseltiyor. Yeni nesil SSD’ler de taşınabilir cihazlarda kullanılmak üzere üretiliyor.”
Avrupa ve ABD piyasasına göre Türkiye’nin çok daha iyi durumda olduğunu belirten Whitby, bu piyasanın sadece kendileri için değil, tüm şirketler için önemli olduğuna değindi. Whitby ayrıca Türkiye’deki bulut sağlayıcıların yanı sıra Casper gibi bireysel ürünleri piyasaya süren şirketlerle de çalıştıkları bilgisini verdi.
“Çocuklarımız bile SSD’lerin ekonomik olduğunu göremeyecek”
Bulut bilişim ya da taşınabilir cihazlar alanında bir ürün sağlayıcı olarak konumlanmayı istemediklerini, müşterilerinin karşısına rakip olarak çıkmayacaklarını aktaran Whitby, orta vadede depolama dışında başka bir yazılım ya da hizmet sunmayı düşünmediklerini söyledi.
SSD’lerin geleneksel sabit disklerin yerini alıp alamayacağıyla ilgili sorumuza Whitby şu cevabı verdi:
“Biz SSD ve sabit sürücü teknolojisinin bir arada gelişeceğini düşünüyoruz. SSD’nin sabit diskin yerini alacağını düşünmüyoruz. Her ikisi de var olmaya devam edecektir. Ekonomik sebeplerden dolayı flaş depolama teknolojisi sabit disklerin yerini alamaz. Büyük ihtimalle bizim çocuklarımız bile ekonomik olarak flaş sürücülerin daha uygun fiyata geleceğini göremeyecektir.”
“Bulut sağlayıcılara melez yapılar tavsiye ediyoruz”
SSD’lerin taşınabilir cihaz gibi istemcilerde önemli olduğuna dikkat çeken Whitby, “Kurumlar için de SSD teknoloji önem taşıyor. Biz özellikle SSD ve sabit diskin bir arada kullanıldığı melez yapılara odaklandık ve üretimimizi şekillendirdik” şeklinde konuştu.
Önümüzdeki iki yılda özellikle dizüstü bilgisayarlar için üretecekleri donanımların yüzde 50’den fazlasının melez yapıda olacağını belirten Whitby, Apple gibi birçok dizüstü bilgisayar üreticisinin de melez yapıları çok beğendiğini ve talep ettiğini vurguladı.
Son olarak Türkiye’deki pazar beklentilerinin nasıl şekilleneceğini sorduğumuz Whitby, donanım ihtiyacının bu yılın ikinci yarısında Türkiye’de artacağını öngördüklerini, uydu alıcıdan harici diske kadar birçok alanda bu gelişmeyi beklediklerini açıkladı.