Küreselleşme ve egemenlik
Küreselleşme, kaçamayacağımız bir olgu. İlerleyen teknoloji, pazarların yakınsaması ve iç-pazar dış-pazar ayrımının ortadan kalkması, oluşan küresel pazara ürün yapanların çok büyük üretim sayılarına ulaşmasına ve her dalda dünya devi şirketlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Büyük, neredeyse tekel olarak nitelenebilecek şirketler. Gelişmeler Türkiye’de elektronik sektöründe bizi köşeye sıkıştırdı. 20 sene önce, kendi pazarımızda kendi şirketlerimiz egemen iken, bugün o şirketler, dünya devlerinin ürünlerine dayalı küçük katma değerli işler yapıyorlar. Egemenlik, o büyük şirketlere geçti.
Elektronik alanını, bilgi ve iletişim sektörünü, 2000li yılların başında tematik bir sektör olarak niteliyorduk. Diyorduk ki, “bilgi ve iletişim ürünleri, tüm diğer sektörlerin olmazsa olmaz yapı taşıdır”. Günümüze geldiğimizde görünüm, elektronik sektörünün, bu yapı taşlarını sağlayan bir ara malı sektörü hâline dönüştüğü. Ürün olarak hemen her şey dünya egemeni büyük şirketlerden geliyor. Biz, bunlarla kurulan, bir kısmını da başarıyla bizim kurduğumuz sistemlerin bir kısım ara mallarını üretiyoruz. Bu hafta başında elektronikçiler ile makineciler bir araya gelip, makine sektörünün kullandığı elektronik ve bilgi teçhizatında yerli oranını nasıl artırırız diye görüşecekler.
23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu bayramda hep teknolojik egemenliği dile getirmişimdir. Geleneğimi bozmadım ama, ümitli sözler de sıralayamıyorum. Tüm okuyucularımı da bir alanda olsun, o büyük şirketlerden birinin Türkiyeli olması için düşünmeye çağırıyorum. Çok dar alanda da olsa, diyelim bilgi güvenliği, dünyanın akla ilk gelen şirketi bizden çıkamaz mı?
AB’nin 2020 stratejisinde satırbaşları, daha çok girişimcilik, yeni teknoloji, insan sermayesi, çevreyi koruyan enerji ve refah. Aslında bir diğerine bağlı değerler. İnsan sermayesi olmadan yeni teknoloji olmuyor, yeni teknoloji yoksa girişimcilik neye yarar? Bunlar yoksa refahı neye dayanarak elde edeceksiniz? Bizim için de bire bir geçerli.