Öz
KÖŞE ADI: eİNSANA DAİR
KÖŞE YAZARI: DEVRİM ZIMBA
Selçuk Erdem’in bir karikatürü var, çok severim, bir köpek gece yatağında yatıyor, uyumaya çalışırken aklına geliyor “Bak şimdi aklıma geldi, o gıcık herif HOŞT diyince yapıştırsaydım cevabı HAV diye” şeklinde düşünüyor J. Ya köpekçik HAV demeyi seçmediyse?
Seçimler yaparız her an, karşımıza çıkan her olayda bir durdurma düğmesine bastığımızı ve seçimimizi yaptığımızı düşünün. Seçimlerimiz o an içerisinde bulunulan şartlara, o anki ruh halimize ve deneyimlerimize göre değişir. Bu tanım çok basittir ve aynı zamanda eksiktir. Neden eksiktir?
Çok kritik bir projenin tam ortasındasın, öyle ki proje ekip için, bölüm, departman ve hatta şirket için hayat memat meselesi, ortam çok gergin, sen çok gerginsin ve daha önce de benzer bir proje başarısız sonuçlanmış. Tam bu anda bir haber geldi ki kullanıcı kabul testi başarısız ve çok yapısal bir hata var ve her şeyi baştan ele almak için zaman yok, yani bittiniz (yeterince gerildin mi sevgili okurum? J). Böyle bir durumda ne yaparsın? Seçim senin, kendine karşı dürüst ol, yukarıda bahsettiğim şartları içinde hisset ve bir seçim yap. Ne yaparsın?
Yöneticinle toplantıdasın ve yaptığın bir şey nedeni ile seni eleştiriyor ama gergin bir ortam yok arkadaşça bir sohbet havasında geçiyor toplantı. Yaptığının doğru olduğunu düşünüyorsun, ne yaparsın? Eleştiri gittikçe artıyor ortam da gerildi ve artık yaptığın şeyden de şüphe duyuyorsun, ne yaparsın?
Şartları biraz daha zorlayalım J ekip halinde bir toplantıdasınız ve ekipten bir arkadaşına da yönetici oldukça gergin bir şekilde tepki gösteriyor, sen ise yöneticinizin haksız arkadaşının haklı olduğunu düşünüyorsun. Savunur musun arkadaşını? Belli ki savunsan o gerginlikte sen de nasibini alacaksın. Ne yaparsın?
Ekipte bir arkadaşın yönetime sunum yapıyor ve gelen bir soru karşısında tökezledi. Sen de çok iyi biliyorsun o sorunun cevabını, araya girip söylesen sorun ortadan kalkacak ve sunum başarılı bir şekilde devam edecek ve arkadaşın başarı ile sunumu tamamlayacak söylemesen oldukça zor durumda kalacak. Ne yaparsın?
Basit bir soru oldu değil mi? Peki o arkadaşından çok haz etmiyorsan, her fırsatta hakkını yemeye çalışan birisi olarak görüyorsan hatta sana geçmişte çok zararı dokunduysa, ne yaparsın? Hadi biraz daha zorlaştıralım, arkadaşınla aran iyi ama bu toplantı öyle bir toplantı ki sonucunda sen ya da arkadaşın için terfi kararı verilecek, ne yaparsın?
Bu örnekler artırılabilir. Sevgili okur şu an bunun iş ile ne ilgisi var, bu tüm hayat için geçerlidir diyorsan haklısın, ben değil demedim kiJ. Evet tüm hayat ile ilgili bir şey söyledim ancak iş hayatı da özel hayat gibi zamanımızın çoğunu aldığından seçimler konusu iş hayatı için de incelenmelidir.
Biliyorsun sevgili okur ben asla seni başkalarının önünde zor durumda bırakmam. Seni sana bırakırım ve şu anda da senden tek istediğim yukarıdaki olayları iyice hissederek cevaplarını kendine verir misin? O şeyleri yaşasan ne yapardın? Eminim bu soruların cevapları kalabalık ortamlarda çok erdemli olacaktır ama ben direkt olarak sana soruyorum. Biz bizeyiz denir ya hani öyle değil “sen senesin”, ne yapardın? Hem madem bu kadar erdem içeren davranışları sergiliyorduk o zaman neden ortamın bozulmasından şikayet ediyoruz ki ya da neden kendimizi sürekli bir yerlerden gelecek tehditlere karşı güvensiz hissediyoruz?
Şu cevaplar geliyor mu içinden?
“Zaten cebimden para çıkmadı patron kaybetti bu proje de zaten çamura saplandı başka iş arayım en iyisi”.
“Yöneticimdir nihayetinde boşver suyuna gideyim, şimdi atar matar, nereden iş bulacağım bu ortamda? Hem baya da ısrarcı haklıdır kesin”.
“Ooooo fena sıkıştırdı arkadaşı aman bana sıçramasın zaten konunun benimle de ilgisi yok neme lazım bana da sinirlenir şimdi.”
“Hoppaaa işte düştün elimeee. Hayatta girmem buraya, kıvransın. O terfiyi alayım da görJ”
Tanımı eksik bırakmıştık yukarıda. İçinde bulunulan şartlar, deneyimler, ruh halimiz seçimlerimize etki edebilir ancak hepimizin buluştuğu ortak noktadaki doğruyu bulmamıza yetmez. Bir yer var içimizde çoğumuzun farkında olmadığı ya da farkında olsak bile gidip keşfedemediğimiz. En zor şartlarda bile ne deneyimlediysek deneyimleyelim kendisini gösteren bir şey. Doğruyu bilen, söyleyen ancak çoğunluğumuzun susturduğu bir şey.
Bir futbol maçında ikili mücadeleyi kazanmış bir futbolcu gole gidiyor ve rakibini 3-4 adım geçmişken yani kendisi ile hiç ilgisi yokken rakibi kendi kendine sakatlanıyor ve topallamaya başlıyor. Düşün ki sensin o gole giden futbolcu, faul yok, kural ihlali yok tertemiz gole gidiyorsun, durur musun? Durdu izlediğim maçta gole giden futbolcu ve rakibinin yanına geldi yardım etti. Ne durdurdu onu? Peki başka soru “durmasa şaşırır mıydık”?
Ahlak der kimisi, kimisi erdem kimisi vicdan ve bugünlerde okuduğum kitap ise buna öz insan diyor. Seçimlerimizi diğer tüm şartlar varken ve hala çok kuvvetliyken belirleyen en önemli unsur “öz insan”. İşte bu ayırıyor insanları diğerlerinden. Çoğu keşfedememişken özünü keşfeden bir avuç insan ne yaptığını biliyor, içi rahat bir şekilde kararını veriyor.
Öz insanını keşfedenler; bir amacım var diyor örneğin başladığım işi bitiririm ve ben yaptığım işe saygı duyarım diyor. Bir haksızlık varsa kim olursa olsun itiraz edebilirim çünkü doğruyu savunurum diyor ve belki de en önemlisi haksızlık bana değil kime yapılırsa yapılsın kabul etmem diyor, kimsenin anlık zayıflığından faydalanmam bana ne yapmış olursa olsun diyor.
Kısa ve anlık zaferler belki hilelerle kazanılabilir ancak uzun vadeli ve kalıcı zaferler sadece doğruları yapmakla başarılabilir. İçimizde bize doğruları söyleyen bir “öz” var o “özü” bulup söylediklerini uyguladığımız sürece kalıcı zaferleri kazanabiliriz. En önemlisi de kendimizi kabul edebiliriz.