Beni Türk bilişimcilerine emanet ediniz
Her şeyin başı sağlık. Sağlık olmadan hiçbir şeyin kıymeti yok der büyüklerimiz. Bir ülkede sağlıklı ve genç nesil ne kadar çok ise o ülke de refah seviyesi o kadar yüksektir. Ortalama yaşam süresinin uzun olması o ülkenin gelişmişliği ile doğru orantılı. “Bir ülke hakkında hızlı fikir sahibi olmak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” cümlesini ilk duyduğumdan beri çok doğru bulmuşumdur.
Geçtiğimiz hafta çok sevdiğim bir büyüğümüzü kaybettik. Çok zor şartlarda Anadolu’nun birçok ilinde diyar diyar gezmiş, iki üniversite bitirmiş, kendi çabasıyla altı dil öğrenmiş,
Türk ve Hint kültürü sevdalısı bir büyüğümüzdü. Yaşına rağmen sürekli öğrenmek ve öğretmek için can atan bir yapısı vardı. Kendisinden çok şey öğrenmiştim. Ruhu şad olsun.
Hastalığı çağımızın en büyük hastalığı idi. Ancak maalesef tıp çaresizdi. Tıp neden çaresiz kalır? Elinde yeterince donanım ve bu donanımı kullanacak bilgi ve birikim yoksa çaresiz kalabilir. Birer ay aralıklarla gidilen iki farklı doktor aynı ağızdan aynı yanlışı söyleyebilir mi? Bu ihtimal çok düşük. Ama cihazlar ve tahliller onları yanıltıyordu.
Bu cihazları daha etkin daha duyarlı hale getirmek için sanırım bilişim dünyasının önünde çok büyük bir iş ve açık var. Bu açık insanlık için atılabilecek en büyük adımlardan bir tanesi olabilir. Türk hekimlerimiz çok başarılı. Ancak tıp artık sadece hekim ile olmuyor. Elektronik cihazlar olmadan kim ne yapabiliyor artık? Röntgen, MR, tahliller… Hepsi tıp bilişimi ve elektroniği ürünü değil mi? Bu ürünler nedeniyle kaç tıp anabilim dalı var lütfen düşünün.
Ulu Önder Atatürk rahatsızlığı sırasında yurtdışında tedaviyi istememiş ve hastanelerin baş köşesinde yazan o en güzel sözlerinden birini söylemişti. “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” Ben küçük bir ekleme yapmak istiyorum. Beni Türk hekimleri yanında Türk bilişimcilerine de emanet ediniz. Çünkü artık hekimlerimiz ellerinde ihtiyaç duydukları en iyi cihazlar ve yazılımlar varken en büyük hastalıkların önüne geçebilirler.