Gedik Yatırım CIO’su Bülent Parlakol: “BULUTA SICAK BAKIYORUZ”
“Özellikle pandemi ile birlikte tüm sektörler için bir zorunluluk haline gelen dijital dönüşüm ve şirketlerin bunu sağlayacak dijital yeteneklerine iki açıdan bakmak lazım. Birincisi kendi çalışanları için, ikincisi müşterileri için dijital yetenekler. Günümüzde tüm şirketler her ikisini gözetmek durumunda.
Eskiden olur mu olmaz mı diye tartışılan evden çalışma günümüzün vazgeçilmez bir rutini oldu. Hemen hemen tüm şirketler uzaktan ya da ağırlıklı olarak hibrit çalışma modelleri kurguladılar. Bir yandan da hem çalışma hayatımızda hem de günlük hayatımızın diğer tüm alanlarında dijital dünyaya açık ve teknolojiyi kesintisiz kullanmaya alışkın bir toplum haline geldik. Kullanıcıların dijital hizmet alma ve dijital deneyimden beklentileri üst seviyede. Bir e-ticaret sitesinden ürün alırken karşılaştıkları güzel bir hizmet modelini ya da kullanıcı deneyimini bambaşka sektörlerde, örneğin hisse senedi alırken de beklemeye başladılar. Hal böyle olunca, sektör bağımsız tüm şirketler var olabilmek için dijitalleşmek ve dijital dünyadaki kullanıcı beklentilerini karşılamak durumunda artık. Bu doğrultuda başta mobil internet olmak üzere hızlı iletişim altyapıları üzerine kurgulanan birçok yeni iş modeli, özellikle yapay zeka ve öğrenen algoritmalar oyunun kuralını değiştiriyor.
Elbette şirketler açısından verimlilik ve maliyetler de önemini asla yitirmiyor. Bu noktada özellikle Software as a Service ya da Platform as a Service modelleri ile bulut yaklaşımı ön plana çıkıyor. Farklı dijital yeteneklerin kazanılması için her işletme kendisi tekerleği yeniden keşfetmek yerine bulut çözümlere yönelmeyi daha uygun buluyor. Şirketlerin bünyesindeki ERP, CRM, BPM, İnsan Kaynakları ya da Yardım Masası gibi birçok temel uygulama artık bulut sistemler üzerinden kolayca kullanılabiliyor. Bu yaklaşımın en temel faydası daha düşük maliyet ve işgücü ile daha güncel hizmetlerin satın alınabilmesi anlamında ortaya çıkıyor. Bulut teknolojileri günümüzde kurulum, bakım ve destek maliyetlerinin minimuma indiği, makul ücretlerle hızlı ve kesintisiz servis alınabilen yapılar haline geldi. Özellikle rekabet avantajı açısından nispeten daha az etkili bazı arka ofis uygulamalarını düşündüğümüzde, şirketlerin bu platformlar üzerinden ortak akıl ile eş zamanlı fayda sağladıklarını da görebiliyoruz.
Elbette bulut teknolojileri dediğimizde çok fazla avantajın yanı sıra bazı riskler de gündeme geliyor. Bunların en başında güvenlik, yüksek erişilebilirlik ve kesintisiz hizmet alma gibi konular geliyor. Ve tabi ki regülasyon. Tüm sektörler için geçerli Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun yanı sıra, özellikle yasal otorite tarafından regüle edilen bankacılık, sigortacılık ve sermaye piyasaları gibi finansal sektörlerde uyulması gereken katı kurallar var. Biz de Gedik Yatırım’da regülasyonların, iş modelimizin ve risk algımızın izin verdiği ölçüde bulut hizmetlerini kullanmayı tercih ediyoruz.
Yatırım dünyası bildiğiniz üzere kesintisiz ve yüksek hızlı hizmet modeli üzerinde kurgulanması gereken bir yapı. Borsa’ya iletilen emirlerin herhangi bir gecikme olmadan yerine ulaşması bizim işimizin temelini oluşturuyor. Olası sunucu ve ağ kesintileri ya da uygulama kaynaklı problemler için tolerans eşiğimiz çok düşük. Bu nedenle de özellikle emir iletim sistemleri tarafında kendi veri merkezimizde ve kendi kontrolümüz altındaki on-premise yapıları tercih ediyoruz. Ancak şirket genelinde kullandığımız diğer uygulamalar için bulut çözümlerine oldukça sıcak bakıyoruz. Yurtiçinde konumlanmış ve güvenliği belgelenmiş veri merkezleri üzerinden mümkün olduğunca faydalanmak üzere bir stratejimiz var. Bu kapsamda halihazırda iş akış yönetimi ve insan kaynakları tarafında bulut tabanlı projeleri hayata geçirmek üzere çalışıyoruz.
Son olarak; bulut teknolojilerinin dünyadaki gelişimine baktığımızda, batıda regülasyonun önden gittiğini ve şirketleri bu teknolojilere yönlendirdiğini, Türkiye’de ise durumun biraz daha tersine olduğunu görüyoruz. Şirketler bulut teknolojilerine daha yatkın ve istekli olmalarına rağmen regülasyon kısıtlayıcı olabiliyor. Yakın gelecekte umuyorum ki ülke genelinde verimlilik adına bu alanda daha dengeli bir yapı kurgulanacaktır.”