Tablo 3 saat sürüyor
Yenilikçilik, her kavramı değiştirdiği için, mevcut sözcükler, yeni anlamları karşılayamıyor. Amerikanca, hemen yeni sözcükler icat etmeye uygun. O kültürü izlemeye programlı kültürler (örneğin biz) hemen benimsemeye hazırız. O kadar ki, bunlara Türkçe karşılık uydurmaya gerek bile görülmeden basına giriveriyor.
Ama yenilikçiliği ve komşu konuları Türkçe ifade etmek için çaba harcayanlar da var. Örneğin, “Sürdürülebilirlik” karşılığında şu yeni öneriler kulağa önce tuhaf gelse de, pekala Türkçe sözcükler işte: Durmayaşat. Yaşatışmak. Daimiyet (Bkz: Meral Tamer, Milliyet, 07.07).
“Convergence” karşılığında yöndeşim, kesişim, ve nihayet yakınsama sözcükleri yoktan var edilmedi mi?
Yenilikçiliğin, yaşama kattığı yeni kavramlar ve sözcükler kadar, yüzyıllardır aynı şekilde “anlaşılan” sözcükleri değiştirme gücü de var artık.
Yazının başlığındaki “Tablo 3 saat sürüyor” ne demek? Tablo, “sürer” mi? Tabloya “bakarsın,” geçersin. Ve zaten bir tabloya 3 saat bakılır mı?
Evet… Eğer o tablo sayısal ve hareketliyse… “Başından sonuna kadar” üç saat sürüyorsa…
İngiliz karı-koca sayısal sanatçılar Rob ve Nick Carter, bir Rönesans tablosunu sayısallaştırdılar:
Hollanda’nın 1600’ler ressamı Ambrosius Bosschaert’in (“Yaşlı” diye bilinen) 1618 tarihli tablosu: Duvar Oyuğundaki Vazoda Çiçekler.
Carter’lar, bu tabloda birbirinden cazip çiçeklerin her birini piksel piksel böldüler. Çiçeklerin sayısal haritasını çıkarttılar. Sonra, bu piksellerin her birini tek tek yeniden renklendirecek bir yazılım kurdular.
Yeniden boyamadaki amaç? Vazodaki çiçeklerin bulunduğu ortam, gün doğumundan gün batımı ve geceye kadar renk değiştirecek. Işığın geliş açısı ve gücü değişecek. Bu değişimi izleyiciye günün her anı için gösterecekler. Gün dediysek, biraz hızlı bir gün: 3 saat, işte “bir” gün.
Senaryo icabı, sabah güneş doğarken vazodaki çiçeklerin görünümüyle, öğle görünümü farklı. Çünkü sabah ve öğle ışığı farklı. Öğle olduğunda tablo, tam da Ambrosius’un orijinal renklerinde. Daha sonra renkler farklılaşıyor. Akşama doğru gidiyoruz.
Ha…bu arada, Rob & Nick, çiçeklerin etrafında uçuşan minik sinek, arı, kelebek de katmış tabloya – şıklık olsun diye. Sabah erkenden, çiçeklere çiğ bile eklemişler. Damlacıklar, süzülüp çiçekten vazonun dibine düşüyor. Yine sabah, arka planda pus var, öğlene doğru hava açıyor.
Gece olduğunda tabloda “reset” durumu. Ressamın gerçek eserine “geri dönüş.” Bir nevi fabrika ayarı.
Rob & Nick, bu işi kendi başlarına yapmadı. Onların yenilikçiliğini teknik olarak hayata geçiren şirket MPC, “Pi’nin Yaşamı” filmindeki görsel efektleri de yapıp Oscar’ı kapan…