Teknokentler özdeğerlendirme yapmak zorunda
Hacettepe Üniversitesi Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Akgündüz, güçlü oldukları sağlık sektörünün yanı sıra, otomotiv, savunma, tarım ve ziraat gibi konulardaki iddialarını da dile getirdi.
Türkiye’deki teknokent geçmişine bakıldığında; Hacettepe Üniversitesi Teknokent’in belirli bir olgunlukta, ilk kurulan teknokentlerden olduğunu kaydeden ve kendisini hiç yeterli görmediği için uzun vade hedeflerini hep taze, sıcak tutmuş bir teknokent olduğunun altını çizen Yusuf Akgündüz, dört ayrı yerde teknoloji geliştirme bölgesine ait alanları olduğunu kaydetti. Akgündüz, “Toplam alanımız 2 milyon 700 bin metre kare. Bir tanesi Beytepe içerisinde. Polatlı’da Polatlı Belediyesi’yle ortak yürüttümüz enterasan hedefler, gelişmeler var; o alanla ilgili de tercihimiz oluşacak. İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde bizim kuluçka merkezi olarak kullandığımız; şirketlerimizin yer aldığı ayrı bir yerimiz bulunuyor ve Sıhhıye yerleşke alanı içinde de yerimiz mevcut. 166 çalışma ortağımız var. Yazılım şirketleri çoğunlukta olmasına rağmen, son 4-5 yılda eşitliğin daha da artarak yaşandığı bir teknokent” açıklamasında bulundu.
Sektör çeşitliliği yaratmak çok önemli
Hacettepe Teknokent’in öncelikli olarak şirketleriyle birlikte büyümeyi ve yürümeyi hedeflediğini aktaran Yusuf Akgündüz, teknokent yönetiminin hedefinde de bunların olduğunu kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknokent Yönetim AŞ’nin bir icra şirketi aracılığıyla işin parçası olacağı 10’a yakın şirketimiz var. Bunların içinde; sağlık, ilaç, elektrikli otomobil şirketleri bulunuyor ki hali hazırda kurulmuş; projesi devam eden, kimisi kazanca geçmiş şirketler. Yönetim, bir taraftan belirlenen güçlü paydaşlarla bareber başrol oyuncusu olmak istiyor, diğer taraftan da yönetimin içerisinde olduğu sektör çeşitliliği yaratmaya çalışıyor. Örneğin, savunma sanayinde şirketlerin dönüşü, talebi o kadar enterasan ki; bunun neticesinde bugün için burada 5 bin metrekarelik kompleks inşaatını planlıyoruz.”
Şirketlerimizin ticaretini çoğaltırken niteliğini de artırmalıyız
Akgündüz, diğer yandan teknokentlerin işin parçası olması hedefinin önemini vurgulayarak teknokentlerin şirketleri de geliştirebilmesi gerektiğini ve daha nitelikli paydaşları buraya çekmenin yollarını araştırdıklarını söyledi ve “Buradaki şirketlerin ticaret gelişimlerini sağlayacak finans kuruluşlarıyla temastayız. Ücretsiz dışkaynak hizmeti verecek şirketlerle sıcak iletişim bizim için çok önemli. Amacımız hem şirketleri büyütmek, hem de şirketlerimizin ticaretini çoğaltırken niteliğini de artırmak. Böylece şirketler de büyüyecek, daha nitelikli hizmet verecek, daha nitelikli çalışanları istihdam etmek zorunda kalacak” dedi.
Özgün yerli otomobil projemiz bulunuyor
Sağlık teknokenti olmanın Hacettepe’nin temel hedefleri arasında sayan Yusuf Akgündüz, “Bunun içerisinde; hastane hizmetleri, ilaç üretimi, eğitim projeleri var. Hacettepe çok güçlü bu konuda. Savunma sanayi ile ilgili de bizi tercih eden şirketlerin ihtiyaçlarının buradan karşılanmasına yönelik bilim adamlarının iştiraki çok önemli. Yazılım konusundaysa kendi işinde ‘tek, yegâne’ olan şirketler bulunuyor. Otomotiv; Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu stratejik bir konudur. Otomotiv Mühendisiliği, Hacettepe içerisinde bir bölüm. Çok nitelikli hocalarımızın içinde yer aldığı özgün yerli otomobil projemiz var. Çok ciddi destek görüyor ve yurtdışından da bu çalışma takip ediliyor. Bir yıl sonra bu konuyla ilgili çok daha farklı noktaları konuşacağız” yorumunu yaptı. Mobil iletişimin öneminin de altını çizen Akgündüz, Hacettepe Teknokent’teki sektörlerle ilgili bilgi vermeye şöyle devam etti: “Her biri Türkiyemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak konular. Eminim ki bu kararlılık ve bu çalışma temposu, belirlenen rotada bizim başarıya ulaşacağımız hissini veriyor. Özellikle sağlık konusunda yurtdışından çalışmalarımızı izleyen şirketlerin varlığı, bu konuda ne kadar ciddiye alındığımızı gösteriyor ki bu da bizi daha da şevklendiriyor, heyecanlandırıyor. 166 şirket, ağırlı olarak; yazılım, elektronik haberleşme, otomotiv, sağlık, savunma sanayi, coğrafi bilgi sistemleri, gömülü yazılım ve donanım, buna bilgisayar teknolojileri diyebiliriz ki tüm bunlar bunlar majör başlıklar. Diğer yandan, aslında Hacettepe’nin öncelikleri arasında görünmese de, yakın zamanda ciddi katkıları olacak, tarım ve ziraatla ilgili iki büyük paydaşla görüşüyoruz. Her biri kendi bünyesinde tek, benzersiz, ilham verici konu başlıklarımızdan ürüne dönüşmüş olanlar arasında; suni doku, suni kemik de bulunuyor.
Yapmak istediğimiz ülkeye gerçekten ne katacak?
Yusuf Akgündüz, teknokentlerin özdeğerlendirme yapmak zorunda olduğunun altını çizerek “Biz gerçekten ne yapıyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Bunu önce sorgulamamız gerek. Yapmak istediğimiz ülkeye gerçekten ne katacak? Ekoçevre de nasıl bir sosyal eksikliği giderecek? Baştan bunu planlamazsak 10 yılın sonunda, hep daha azla yetinmek zorunda kalırız. Diğer yandan, teknokent şirketlerinin da özdeğerlendirmede bulunması gerek. ‘Biz artık hazır ürün satmayacağız, biz artık fikrin ürüne dönüşme süreçlerinin parçası olmak istiyoruz” diye baktıklarında ihtiyaç duydukları alanlar burada mevcut. Teknoparklar arasındaki işbirliğinde de; birbirimizi hangi konularda tamamlayacağız bakış açısıyla bakmamız gerek. Örneğin; biz uçak yaparken diğer teknokent simülasyon programı yapmalı. Birbirimizi desteklemeliyiz. Fiziki; markalaşmış ürün yaratmazsak, kitabi olarak kalır. Model oluşturulmalı. Birlikte; biz Türkiye’nin ilk ekobinasını yapıyoruz demeliyiz; tüm bileşenlerini teknokentlerdeki şirketlerin bilgi birikimiyle gerçekleştirebilmeliyiz. Atacağımız her adımın gerçekten önce ülkemize, bölgemize, mensubu bulunduğumuz kuruma ve kurum paydaşlarına katkı sağlaması gerekiyor. Bu bahsettiğim yapıyı hep sıcak tutarsak; emeğin, çabanın, zamanın, paranın, en az kayıpla en yüksek verimlilikle kullanıldığı çok daha kısa yollu tanımlanmış; projeler, ürünler ortaya çıkar. Bizler de daha mutlu vatandaşlar oluruz” şeklinde sözlerini tamamladı.