Veri ışınlama
Geçen ay, Leicester Üniversitesi fizik bölümü öğrencilerinin bir makalesi bilim bloglarında sıkça geçti: Bir insanı yerden uzay gemisine radyo dalgaları ile ışınlamak için gereken enerjiyi bir trilyon reaktör ancak üretebilecekti. Öğrencilerin bu ilginç çalışması bir yana, dünyanın etki katsayısı en yüksek bilimsel dergilerinden Nature’ın 15 Ağustos sayısında, bir “veri ışınlama” deneyi yayınlandı. Zürih Teknik Üniversitesi’nde (ETH) araştırmacılar, bir elektronik devrenin iki köşesi arasında veri ışınlamayı başardı.
Devrelerde veri taşıyan elektromanyetik sinyal darbeleridir. Bunlar bakır kabloda ışık hızının yaklaşık yarısında ilerler. Havada ya da uzayda ise ışık hızının yüzde 99’una yaklaşır. 1935’de Einstein’ın Podolsky ve Rosen ile yayınladığı kuantum mekaniği teorisinde, kuantum seviyesinde birbirine dolaşan (entanglement) iki parçacıktan birinin hali değiştiğinde, diğerinin de evrenin öbür ucunda da bile olsa “anında” değişeceği sonucu çıkmış, Einstein buna “uzaktan ürpertici etki” adını vermişti. İlerleyen yıllarda, bu teorik bulgunun pratikte de geçerli olduğu defalarca gösterildi. Rekor ise, geçen sene Kanarya adalarının ikisi arasında (143 Km) iki fotonun dolaşık durumunu kullanarak veri ışınlama.
ETH’de ise fotonlar değil elektronlar dolaşık duruma getirilip, katı haldeki bir yonga üzerinde 6 mm uzaklaştırıldı ve 10,000 kuantum biti (kubit) veri ışınlandı. Kuantum dolaşıklığı ile veri ışınlamayı elektronik devrelere taşıyan bu çalışmanın devamında iki ayrı yonga üretip aralarında veri ışınlamayı deneyeceklerini açıklıyorlar.
Veri ışınlamayı önemli kılan belki de en kritik uygulama uzayda iletişim. Radyo dalgaları ile Dünya ile Mars arasında dahi iletişim, 22 dakikaya varan gecikmeye uğruyor. Birgün Mars ile Dünya arasında “telefon konuşması” yapılacaksa, bu ancak veri ışınlama ile olabilir.
Bitirirken Nature’ın aynı sayısının editoryal yazısında Türkiye’deki bazı gelişmelerin konu edildiğini belirtmek isterim. Yazıda, Darwin sansürü, evrimsel biyoloji araştırmalarının desteklenmemesi gibi olayların, TÜBA ve TÜBİTAK’da siyasi kadrolaşmaya işaret ettiği, Türk devletinin, bilimi de başörtüsü gibi “siyasi oyuncak” yapmaması gerektiği ifade edilmiş.