İnsan hakları verilmez, alınır!
İnternet, blog alanı, sosyal medya, yurttaş gazeteciliği, siyasal, ekonomik, kültürel ve gündelik hayatımızda giderek daha belirleyici bir rol oynuyor. İfade, haber alma, bilgi edinme, gösteri özgürlükleri ve mahremiyet, kişisel verilerin korunması hakları boşuna temel insan hakları olarak belirlenmemiş. Bu hakları kullanmadan insani bütünlüğünüze sahip çıkamazsınız. İşte bu yüzden özgür, açık ve tarafsız bir internete erişim özgürlüğü de 3. kuşak insan hakkı olarak kabul edilmiş durumda. Çünkü artık internet bu temel hakların kullanımının asli bir parçası.
Devletler ve şirketlerin internet özgürlüğüne, sosyal medyanın benzersiz etkileşim ve bilgi akışı yeteneğine saldırmasının nedeni de bu ilişki zaten. Devletlerin giderek gözetim ve denetim devletlerine erilmesi, şirketlerin yeni askeri-endüstriyel kompleksler kurarak küresel gözetim ve denetim sektörünü payandalaması da bu yüzden. Çünkü internet ve sosyal medyanın bireylere açtığı katılım, denetim, örgütlenme ve etkide bulunma imkanları iktidar odaklarını ölesiye korkutuyor. PRISM, X-KEYSCORE gibi son NSA skandalları; Windows 8’in arka kapıları; Facebook’un mahremiyet düşmanlığı ve devletlerle geliştirdiği şaibeli işbirliği; Google’ın e-posta mahremiyetini hiçe sayması; Lavabit, Silent Circle gibi güvenli ve şifreli e-posta hizmetlerine FBI saldırıları; Türkiye’de Phorm, DPI, FinFisher, Blue Coat, ISS’lere hukuksuz dinleme dayatmaları gibi mahremiyet ihlalleri bu korkunun ifadeleri…
Osman Coşkunoğlu, BThaber’de önemli bir yazı yayınladı: “Snowden’in sızıntıları bilgi çağı turnusol kağıdı oldu” (http://goo.gl/An2G5t). NSA skandalıyla dünya ayağa kalkarken Türkiye’de yetkililerin sessizliğine dikkat çekip bir adım ötesine geçiyor Coşkunoğlu ve Türkiye’deki mahremiyet ihlalleriyle ilgili bilgi edinme hakkı kapsamında soracağı soruların takipçisi olacağını dile getiriyor. Ama özellikle şu saptamasını konuyla ilgili her kurum, kuruluş ve bireyin ciddiye alması gerekir: “Mahremiyet ihlalleri karşısında medyanın, kanaat önderlerinin ve STK’ların önümüzdeki günlerdeki duruşu demokrasi ve çağdaşlık anlayışlarının önemli bir göstergesi olacaktır.”
İnsan haklarının soyut kavramlar olmaktan çıktığı olağanüstü zamanlar yaşıyoruz ve hakların verilmediğini, ancak alındığını hatırlamanın tam zamanı.