ACTA geliyor ACTA!
SOPA-PIPA mezeydi. Şimdi ana yemek geliyor. Epeydir fırında kısık ateşte pişiyordu. Fırında olduğu için gözlerden uzaktaydı. Ama artık masaya gelme zamanı. ABD ve Japonya’nın “devlet düzeyinde” girişimiyle hazırlanan ACTA (Anti-Counterfeiting Trade Agreement=Sahtekarlığa Karşı Ticaret Sözleşmesi) bazı ülkeler tarafından imzalandı bile: Japonya, Avustralya, Kanada, Fas, Yeni Zelanda, Singapur, Güney Kore, Polonya.
Ve tabii ABD… Ama durum bir tuhaf. Başkan Obama, sözleşmeyi kongreye sunmadan imzaladı. Belli ki, yangından mal kaçırmak söz konusu olduğunda, dünyanın en örgütlü ve kurumsal demokrasisinde bile işler böyle antin kuntin yürüyebiliyor? Ama “orada” anayasal denge kurumlarından bolca var. Eninde sonunda Obama’nın ACTA’sı bir yerlere takılır. O sistemde bu mümkün. Şimdiden, 75 hukuk profaesörü bu sözleşmenin anayasaya aykırı olduğunu açıkladı. Obama bir hukukçu olarak (ki, eşi de hukukçu) ACTA’nın sorunlu bir metin olduğunu nasıl anlamaz? Hayret.
• Avrupa Birliği de ACTA’yı kabul edince, ACTA Raportörü Kader Arif (Avrupa Parlamentosu’nda Cezayir asıllı Fransız üye) konunun “yeterince tartışılmadığını” söyleyerek görevinden 26 Ocak’ta istifa etti. ACTA’yı Avrupa Parlamentosu ele alacak daha.
• Polonya Hükümeti ACTA’yı onaylayınca parlamentoda tartışma çıktı. Bazı üyeler, yüzlerine Anonymous maskeleri tutarak durumu protesto etti.
ACTA’ya bu kadar tepki, şuna: SOPA-PIPA gibi Amerikan ürünlerine benzemiyor. Tamamen küresel boyutta bir internet denetimi anlamına geliyor. Sahtekarlık ile korsanlığı aynı kefeye koyarak, içinden çıkılmaz hukuki bir kargaşa yaratıyor. Uluslararası bir sözleşme olduğu ve başını ABD çektiği için böyle bir sözleşmeye (hele internette her türlü sansüre gayet hevesli) diğer ülkelerin çekimser kalması düşünülemeyecek.