Adımlar giderek hız kazanacak
Bilişim Zirvesi kapsamında düzenlenen “Türkiye Endüstri 4.0’a Hazır Mı? Endüstri 4.0 ile Nasıl Çıkış Yakalayabiliriz?” başlıklı paneli ACMENA Teknoloji Yönetim ve Yatırım Hizmetleri Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Suat Baysan yönetti. Panelistler ise Siemens Türkiye İcra Kurulu Üyesi ve Dijital Fabrikalar Divizyon Direktörü Ali Rıza Ersoy, Siemens PL Türkiye Kanal Müdürü Alper Başer, Boğaziçi Üniversitesi – YBS Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Sencer, Arçelik IoT Ar-Ge Takım Lideri Deniz Kaya, Bosch Sanayi ve Ticaret IoT ve Sanayi 4.0 Koordinatörü Mustafa Ayhan, Boğaziçi Yazılım Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Özgür Şenel ve Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof. Dr. Şener Oktik oldu.
“Türkiye Endüstri 4.0’a hazır mı, insan gücü, mali kaynaklarıyla ve eğitimle hazır mı, eğer hazırsak veya bir yol haritamız varsa, Endüstri 4.0 çıkış yolu olabilir mi?” sorusunu katılımcılara yönelten Suat Baysan’ın ardından ilk sözü Ali Rıza Ersoy aldı. “Önümüzdeki haftalarda Türkiye'nin platformu ve Türkiye'nin yol haritası açıklanacak” diyerek, şu ana kadar kendilerine başvuran şirket sayısının 10 civarında olduğunu söyleyen Ali Rıza Ersoy, şöyle devam etti:
“Biz bunu altı ay içinde varsayıyorduk, ama altı ay önce oldu. Endüstri 4 konulu dersler konuldu. Eminim ki önümüzdeki öğretim döneminde bu sayı 40’a ulaşacak. Şirketler öğrenmeye çalışıyorlar. Burdur Sanayi Odası, Endüstri 4.0 kursları düzenlemeye başladı. Kocaeli Belediyesi de Endüstri 4.0 laboratuvarını kurdu. Geçen hafta bir günde benim takip edebildiğim 6 aktivite vardı. Bu bir kurtuluş olabilir mi? Büyük bir heyecan duyabiliriz bu konuda. Eğer Türkiye orta gelir tuzağından çıkabilirse aslında başarılıyız ve biz daha hızlı büyüyebiliyoruz. Almanya gibi devasa ekonominin büyümesi daha zor.”
Endüstri 4.0 uyumu bir tercih değil gereklilik
Endüstri 4.0 konusunda bir farkındalık yaratıldığını belirten Alper Başer, “Bu Türkiye için bir çıkış olabilir mi sorusuna gelecek olursak, elbette olabilir. Bu kaçırılmaması gereken büyük bir fırsat bizim için” dedi. “Avrupa’da belli bir esnekliğe sahip bir firma ile ona iş yapan Türkiye'deki sağlayıcılığı düşünelim” örneği ile aynı esnekliği sağlayamayan bir firmanın bu ekosistem içine dahil olmasının gerekliliğine dikkat çeken Alper Başer, şu yorumu yaptı:
“Tüm yapısını müşteriden ve son kullanıcıdan gelen talepler doğrultusunda özelleştirebilme yeteneğine sahip olabilmeli ve bunun için de şimdiden bu adımı atabilmeli. Bundan yaklaşık 1,5-2 ay önce Amberg’deki örnek fabrikamıza gezi düzenledik. Tamamen 4.0 çalışan, ürün tasarımından üretim aşamalarına kadar seri özelleştirme ve seri kişiselleştirme konseptini uygulayan fabrikalardan biri. 24 saat için müşteriden gelen talebi müşterisine teslim edebilen esnekliğe sahip bir üretim trendi var ve Endüstri 4.0 pratiklerini uygulayarak, standart otomasyon altyapısına nazar aynı metrekareye ve aynı çalışana sahip olmasına rağmen, üretimini 7-8 kat artırabilmiş. Buradaki maliyetlerle standart üretimleri takip ederek baş edebilmek mümkün değil. Dolayısıyla bu bizim için bir soru değil, bir gereklilik. Bunu yakalamayacak olan işletmeler yok olmaya mahkûm olacak. Kamu tarafında farkındalık oluştu ve bu güzel. Akademik tarafta da farkındalık oluştu ama içini doldurmamız gerek. Kavga etmekten ve tartışmaktan önce çalışmak doğru yoldur.”
Üniversite ve iş dünyasının işbirliği kritik öneme sahip
Akademisyenler açısından bakıldığında Endüstri 4.0’ın büyük önem kazandığına değinen Prof. Dr. Aslı Sencer, “Akıllı entegrenin temelinde internet var ve bunların içinde sensörler girince olay değişecek” yorumunu yaptı. Aslında olayı değiştiren unsurun temel prensipleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sencer, şu bilgileri verdi:
“Analitik yöntemlerin kullanılmasını biz akademisyenler akıldaki derecelendirmede görüyor, daha akıllı sistemleri istiyoruz. Öyle ki artık kullanıcı yerine geçen sistemlerden bahsediyoruz. Şu an ERP sistemi var. Ben üniversitede öğrenciyken de robotlar vardı. Bunların temelinde bu akıl sistemlerini, analitik yöntemleri, yapay zekayı, veri analitiğini kast ediyoruz. Bu bir hedef ve henüz gerçekleşmedi. Bu, şimdiye kadarki devrimlerin içinde en ilginç olanı. Herkes hedefe koşuyor, peki Türkiye olarak biz neredeyiz? Biraz araştırma yapıp çeşitli raporlara ulaştım. Gördüğüm en değerlisi de TÜSİAD’ın Mart 2016’da yayınladığı rapora göre, en önemli getirisi üretkenlikte. Bunun üretime yansıması yıllık üretimde yüzde 3 artış, yıllık 200 milyar TL’leri bulan artış. Bu şekilde düşünürseniz, aldığınız çok büyük ve bu bir motivasyon. Peki biz bu arayı nasıl kapatırız. Çok fazla eksiklerimiz var. Bana çok güvenilir veri geliyor. Ancak bunları araştırmalarımızda kullanmaya çalıştığımızda, veriyi temizlemek 3-5 ay alıyor. İşin aklını ne kadar kullanıyoruz, benim orada şüphem var. Çok akıllı sistem yok, özlediğimiz sistem var ama bunlar beklediğimiz oranda gerçekleşmedi. Ben isterim ki Türkiye'de olsun. Bu ancak o noktada üniversite ve sektörün birlikte çalışmasıyla olur. Tezlerimizi oluşturuyoruz. Herkesin burada yapacak işi var ve Türkiye'nin bu çıkışta önemli adımlar atabilmesi için olmazsa olmazı üniversite ve iş sektörü.”
Cihazların bağları, sorunları çözebilmeli
“Endüstri 4.0, kavramda anlaşmayı gerektiren silik bir tanım” diyerek sözlerine başlayan Deniz Kaya, “Ne zaman ki ben kendi kariyerimi nesnelerin internetine kaydırdım, bu benim için önemli bir hamleydi” örneğini veren Deniz Kaya, kendi kariyer kararı ışığında farkındalığı şöyle anlattı:
“Birçok bireyle bir araya geldiğimizde maalesef şunları gördük: ‘Hani işte düğmeye basıyorsun da işte iki tane cihazı birbirine bağladığınızda basitçe bir network, bu problem yıllar önce çözülmüştü.’ Oysa bugün IoT dediğimizde fark yaratan, daha önce olmayan şey ve ilişkilerin doğru bir şekilde ele alınabilmesi söz konusu. Arçelik’in IoT müşterilerinin neler beklediği ile ilgili araştırmalar yaptırmıştık. Hepsinde şu sonuç çıkıyor: IoT gelecekse cihazlar akıllansın ama bu akıl ‘iletişim’ değil. Yani birbirine mesaj gönderebiliyor olması insanların çok da ilgisini çekmiyor. İnsanlar cihazların kullanıcıları adına bazı dertleri çözmesini bekliyor. Endüstri 4.0 ile başarılması gerekense anlık üretilen hızlı, çeşitli, büyük miktardaki verinin doğru şekilde analiz edilerek anlamlı iş çıktılarına dönüştürülebilmesi. Robotlar, bir takım farklı iletişim teknolojilerinin birlikte kullanılması ve tabi ki güvenlik devreye giriyor. Çin'de üretilen bir takım kameraların güvenlik açığından faydalanılmasıyla interneti kullanamadık. Bu tip güvenlik problemlerini fabrikalarda yaşamak çok daha ciddi sonuçlar doğuracaktır. Robot teknolojileri konusunda dünyada çok iyi bir yerde olmayabiliriz ama Türkiye, Endüstri 4.0’dan faydalanabilecek mi? Doğrusu faydalanmaya başladı bile. Ben iyimserim. Biliyoruz ki birçok yeni hat, bant veya fabrika kurulumunda artık bu yeni paradigma hayata geçiriliyor. Bu, yapmazsak zor günler yaşayacağımız bir durum. Bu kapsamda Arçelik’in girişimleri var ve Endüstri 4.0’ı hayata geçiriyor Arçelik. Dolayısıyla cevabımız evet, Endüstri 4.0’dan Türkiye faydalanıyor, ama bu çıkış yolu mudur bilmiyorum.”
Deneyimi paylaşmak sürece değer katacak
“Endüstri 4.0’a baktığımız zaman Türkiye'nin kaçışı yok. Halihazırda nimetlerinden faydalanıyor muyuz, evet” tespiti ile sözlerine başlayan Mustafa Ayhan, stok alanlarının azaltılması, verimliliğin arttırılması gibi fabrikalarındaki dönüşüme dikkat çekti. Önemli noktalardan birinin Endüstri 4.0’a ülke olarak hazırlanılması olduğunu, bu noktada zaten çeşitli STK’larda çalışmalar olduğuna değinen Mustafa Ayhan, şu bilgileri verdi:
“Organizasyonun da kendi yol haritasını hazırlaması bir gereklilik, ama ‘bunu nasıl yapacağım?’ diye organizasyondan çok soru geliyor. Türkiye'de bunu aşmamız gereken konu olarak görüyorum. Ekosistem içinde birbirimizden faydalanmayı beceremiyoruz. Birçok organizasyon, tekerleği tekrar tekrar keşfediyor. Bunu yapıyorsunuz, ama yanınızdaki firma da yapıyor diğerleri de. Bunları konuşuyor, ‘Ne yapıyoruz, nerelerde hangi sonuçları elde ettik?’ sorularına yanıtları paylaşarak diğer Türk şirketlerine bunu aktarıyor olmamız lazım. Bir diğeri de insan boyutu. Endüstri 4.0 boyutu karanlık fabrikalara mı götürecek? Biz Bosch olarak insanı ortaya oturuyoruz. Bugün kas gücünden faydalandığımızdan, yarın bu farklı yetkinlikler nelerdir, bunların üzerinde çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Aslında bugün hala otomasyonu çok fazla konuştuğumuz kanısındayım. Aslında biz analitikler yaptıktan sonra bu analizlerle bu verimlilik gelecek. Bugün yaptığımız altyapı yatırımları genellikle otomasyona yönelik. Teknoloji boyutunda avantajımız var. Dolayısıyla önümüzdeki teknoloji kullanımına yatkın bu toplumun yeni teknolojilere kolaylıkla adapte olabileceğini düşünüyorum. Her fırsat bulduğumuzda bence nasıl yaptığımızı anlatalım, KOBİ’lere ve daha küçük işletmelere aktaralım. Bu sayede Türkiye için olumlu ve güzel bir oluşum yakalayabilelim.”
KOBİ’lerin uyumunu sağlamak öncelik olmalı
Özgür Şenel, sunumunda konuya üretici tarafından baktı. “26 yıldır üretim sektöründe bir şirket olarak üretim sektörünü iyi anladığımızı düşünüyoruz” diyen Özgür Şenel, tüketici tercih ve beklentilerini sağlamak kadar, bunları bu küreselleşmiş ortamda nasıl yapmak gerektiğinin de önemine işaret etti. Müşterilerin yeni taleplerini karşılamak için tek alternatifin yeni teknolojileri, en önemlisi de yeni bilişim teknolojilerini kullanmak gerektiğini söyleyen Özgür Şenel, şöyle devam etti: “Yapmıyorsam, zaman içinde yok olacak bir firmayım. Endüstri 4.0 olmazsa olmaz. Büyükler kolayca geçebilecek, ama Türkiye'de orta boy firmalar, Anadolu Kaplanları dediğimiz üretmeye gönül vermiş insanlar var. Gerçekten neyin, ne zaman yapılması gerektiği konusunda hepsinin bir fikri var. Daha iyi yetişmiş, daha kalifiye elemanlara yatırım yapmak zorundalar. Üretim sektörü çok zor, kâr marjlarının düştüğü, zorlanan bir sektör. Hepsi bunu biliyor. Endüstri 4.0’ın birden fazla bacağı var. Küresel baskı çok fazla. Türkiye'de biraz da sektörel bakmak lazım. Otomotiv, lider sektörlerimizden bir tanesi. Merkezden gelen baskılardan dolayı aşama aşama geçiyorlar. Onların yan sanayi de geliyor. Otomotiv fabrikası geldiği zaman ve belli bir altyapıya sahip olduğu için Endüstri 4.0’a geçmeleri ve adapte etmeleri çok daha kolay oluyor. Endüstri 4.0’ın Türkiye'de ilk uygulanacağı otomotivdir, ikincisi de en çok zorlanacak sektör tekstil sektörü. Tekstilde otomasyon çok az. İplik ve dokuma fabrikaları makinalardan dolayı otomasyona sahip, diğerleri ise ağırlıklı işçiye dayanan sektörler. Bu sektör yaşamak istiyorsa, kesinlikle yapı değiştirmeli. Küçük firmaların bu tür teknolojilere adapte olması çok daha zor. Asıl alttan gelen firmaların bu yeni teknolojilere adapte olması lazım. Bizim gibi firmaların yapması gereken, onların bütününü gösterip resim içindeki nerelerden, hangi aşamalardan başlamaları gerektiğini anlatmak. Bu aşamaların önceliğini anlatıp, ona göre uygulamaları gerekir. Çözümler artık küreselleşti. Buradaki küçük sanayinin en büyük dezavantajı yetişmiş eleman. Üniversitelerle işbirliğine girmeleri, üniversitelerin de bu konuda yetişmiş elemanlarını istihdam etmeleri lazım. Aksi taktirde, KOBİ dediğimiz orta boy kesim, teknoloji baskısından dolayı yaşayamaz hale gelecek. Yapılması gereken, bu işin o kısmını hızlı ele almak, bir yerinden başlamasını sağlamak.”
İK’ya gerekli değeri vermeliyiz
Bir üretim şirket olarak taştan topraktan Türkiye'ye değer ürettiklerini, bunu yaparken Endüstri 4.0 kavramına farklı baktıklarını söyleyen Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof. Dr. Şener Oktik, öncelikle İnovasyon 4.0 ile yola çıkmak gerektiğine işaret etti. “Endüstri 4.0, Fabrika 4.0, Ekonomi 4.0, İnovasyon 4.0 deyin, hepsinin ortak bölenlerini tartışıyoruz artık” diyen Prof. Dr. Şener Oktik, şöyle devam etti:
“Açık inovasyonla fikirlerin paylaşılması, büyük veri tabanı, verilerin iletişimi, robotla insan, insanla robot bunların verimli çalışması bizi bir yerlere götürecek. Bugün Şişecam aslında adımlarını attı. Şişecam’da üretimlerin hepsinde cam, bu fırınların her bir verisi, hangi fırının neresinden ne kadar ürün verimliliği arttırmaya veya hangi ürünün ne kadar kusurla üretildiği gibi bütün veriler bir veri tabanında toplanmakta ve gerekli düzeltmeler yapılmakta. Aynı şekilde, şişe üretilirken kalıp sürekli yağlanır. Şu anda bunları robotlar yapıyor. Ne zaman yağlanması gerektiği biliniyor ve robot devreye giriyor. Devreye girmezse öbür robot devreye giriyor. Bütün mesele, bunların yapılacağı yarıçaplar. Artık KOBİ’ler de yavaş yavaş buraya adımlar atmalı. Şişecam örneğinde insansız araçlarla malzemeleri stoklamaya taşıyoruz. Endüstri 4.0 bizim düşüncemizle Fabrika 4.0 ayağı. İnovasyon 4.0 onu ileriye taşıyacak ve insan kaynağının yetiştirilmesi Şişecam'ın çok önemli bir politikası. Örneğin cam bilimi ve teknolojisi alanında Şişecam; yeteri kadar insan kaynağı bulamadığından dolayı sanayi- üniversite ortak lisans başlatmayı başardı. Bu yıl 6 öğrenci yetiştirdik. Bunun çoğalması lazım. O makinecinin yine eğitim sistemi içinde, yükseköğretimde kendine çok daha yararlı insan haline getirilmesini sağlamak lazım. Üniversiteler kendi başına bunu yaparak gidemez. Sanayicinin üniversitelere yaklaşması gerek. Öyle haldeyiz ki, hep birbirimize bakıyoruz ama ortaya gelip tokalaşma fırsatı daha yakalanamadı. Bence ne konuşursak konuşalım, her şeyin merkezine insanı koymalıyız. Eğer buna inanmıyorsak, bunun başarılması mümkün değil.”