Afete karşı M2M?
BBC televizyonu, 4 gün üstüste Hawaii’deki Kiluauea yanardağından naklen yaptığı birer saatlik canlı yayınlarla dünyadaki bazı önemli yanardağlarını “yerinden” tanıttı. Volkan ve deprem araştırmalarındaki yenilikleri aktardı.
BBC, bir “medyatik” jeoloji profesörü ve doğa programlarıyla tanınan bir kadın sunucuyla yaptığı bu yayında, bazı başka dağlara da, başka jeologları yine tv ekipleriyle gönderdi.
Yanardağ faaliyetini izlemek, deprem tahmininden daha kolay. Dağdan çıkan zehirli gazlar ölçülebiliyor. Patlama öncesindeki depremler izlenebiliyor. Kraterin içinden sürekli web yayını bile mümkün.
Örneğin, Napoli’nin komşusu Vezüv, 1944’den beri sessiz. Ama hareketsiz değil. Bilim adamları dağ yamacındaki çok sayıdaki duyargayı 24/7 izleyerek sismik hareketliliğin nicelik ve niteliğini tahmine çalışıyor.
Tehdit altında başka şehirler de var: Nisan’da faaliyete geçen Popocatepeti yakınında 25 milyon nüfuslu Mexico City. Ekvator’da Tungurahua, başkent Quito’nun yakınında. Japonya’da Sakurajima, tıpkı Vezüv gibi, körfezin karşısındaki Kagaşima’ya tehdit. Karaibler’de Martinique Adası’nda Pelée, adanın en büyük şehri Saint Pierre’in tepesinde. 1902 patlamasında şehir Pompey gibi kül altında kaldı. 30 bin kişi öldü.
Yanardağ izlemekle depremi izlemek arasında benzerlik var. Ama depremin öngörülmesi daha zor.
Nihayet İstanbul için de, Marmara içine denizaltı deprem istasyonları, denizaltı elektromanyetik istasyonları ve ilk kez denizaltı GPS istasyonları kurulacak. Bunlar 5 yıl boyunca ölçümler yapılacak. 5.4 milyon avroya mal olacak projenin finansmanını, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı ve Japon Bilim ve Teknik Ajansı sağlıyor.
Büyük deprem beklenen Kaliforniya’daysa, deprem başlarken, şehirlerdeki “gömülü elektronik sistemlere” otomatik uyarı yapacak bir sistem geliştiriliyor. Kuzey Kaliforniya Sismik Ağı’nda halen 412 ölçüm merkezi, 924 kanaldan veriyi 24/7 boyunca University of California/Berkeley’deki merkeze iletiyor.
Tam da bu noktada, M2M (Şeylerin İnterneti) uygulamasının deprem açısından ne kadar yaşamsal önemde olduğu anlaşılıyor. Deprem/volkan faaliyetini gözleyecek duyargalar arasındaki iletişimin otomatik sağlanmasıyla, gerçek bir tehditin ortaya çıkmaya başladığı, daha kolay saptanabilecek.
Bu duyargaların, “birbirleriye” iletişime geçerek bulgularını “merkezle” paylaşmaları için ise daha ileri bir teknolojiyi ve daha yoğun üniversite-sanayi işbirliklerini bekleyeceğiz. (Ülkemizde değil tabii!)