Akıllı yaşam yolunda yerel yönetimler
Çağdaş uygarlık nasıl yakalanır? Bu sorunun en kesin ve kısa yanıtını, ”Akıl ve bilimle” diyerek verebilirsiniz…
Geçtiğimiz son altı yılda katıldığım “Eve Kadar Fiber Konseyi-FTTH Council” toplantılarının açılış konuşmalarında yer alan tüm belediye başkanlarından duyduğum ve sonraki yıllarda söylenenlerin birebir gerçekleştirildiğini gördüğüm gelişmeleri kısaca anlatmak istiyorum.
Çarpıcı bir örnek olarak Hollanda’nın güneyinde ve Eindhoven kentine çok yakın Nuenen kasabasında olanlarla başlamak uygun olacak. Nuenen, bilişim alanındaki bu atılımından önce, Vincent van Gogh’un eviyle ünlenmiş 25.000 nüfuslu ve 8.000 haneli mütevazı bir kasabaydı.
Öngörülen geliştirme çalışmaları önce “Birbirine Yardım-Helpt Elkander” sloganıyla başlatıldı. “Uçurumu Kapa-Close the Gap 2003” söylemiyle somutlaştırılan hedef ve ardından -yapılacak teknolojik gelişmeler- “Bizim Ağımız-Ons Net 2004” olarak adlandırıldı. Amaç; genişbantın tüm halka sunulabilmesi için 100 Mbps’ye kadar geliştirilebilmesine imkân tanıyacak ama öncelikle 10 Mbps verilebilecek yapının gerçekleştirilmesiydi.
Belediye başkanı Willem Ligtvoe, düzenlediği kampanyayla talebelerin desteğini de alarak tüm ailelere el ilanlarıyla ulaştı. Teklifi; her eve getirilecek fiber optik altyapı üzerinden genişbant sağlanacağı, ses, veri ve televizyon yayınlarının (3’lü hizmet-3ple Play) hizmete sunulacağıydı. Bunun için, ilerideki kullanım bedelinden düşülmek üzere sadece 90 avro peşin ödeme isteniyordu. Sonradan yapılan açıklamalara göre konut başı maliyet 800 avro civarındaydı. Kampanyaya ilgi çok büyük oldu ve proje çok kısa bir sürede hayata geçirildi. Bu olay, benzeri diğer projeler için standart özelliği kazandı ve ardından Almere’de başlangıç olarak 70 bin konutu kapsayan (daha sonra proje 240 bin konut olarak revize edildi) proje hayata geçirildi. Bunu da Amsterdam takip etti. Bugün bu altyapılar üzerinden 252 farklı hizmet sunulabiliyor!
Benzer ve hatta daha geliştirilmiş uygulamaları Lizbon, Kopenhag, Münih, Londra, Cenevre ve kısa zaman önce Stockholm’de gördüm. Bu nedenle kaleme aldığım son FTTH Konseyi yazısında İsveç Enerji ve İletişim Bakanı Anna-Karin Hatt’ın sözlerini özetle aktarmıştım. Konuşmanın daha geniş bir özetini paylaşmak, bizim de üstünde kafa yormamız gereken ana amacın anlaşılmasına yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
“2009 yılında İsveç Hükümeti genişbant (Broadband) stratejisini benimseyip hayata geçirdi. Bu stratejinin benimsenmesindeki amaç meskenlerimiz ve işyerlerimizin yüzde 90’ının 2020 yılına kadar saniyede en az 100 MB/s hızında erişime sahip olabilmesidir. Bu amaca ulaşabilmek için izlenecek kilit strateji talep ve piyasa odaklı bir yaklaşım oluşturmaktır. Ancak bununla aynı derecede önemli olan bir diğer husus da piyasa uzmanlarının yatırım adına ilgi duymadıkları kırsal kesimlerde kamu kaynakları sağlayacak olmamızdır. Bu stratejiden ötürü, seyrek nüfuslu bölgelerimizde sağlanacak kamu kaynaklarının halka tanıtılabilmesi adına, bugün İsveç’in birçok bölgesinde küçük çaplı “Köylere Fiber” organizasyonları düzenlemekteyiz.
Dünyada internet yönetiminin devlet odaklı olmasını isteyen ülkeler olduğunu biliyorum. Çünkü biliyoruz ki bizim alışkın olduğumuz ve bazen hakkımız olarak gördüğümüz internet herkes tarafından takdir edilmemektedir. Aslına bakılırsa bizlere ait serbest internetin birtakım ve oldukça güçlü düşmanları bulunmaktadır. Artık interneti bir hak olarak göremiyoruz. Bu hususta bizimle aynı görüşü paylaşan ortaklarımızla bu konuyu müzakere etmemiz ve dünya genelinde bizimle nispeten daha az hemfikir olan meslektaşlarımıza da ellerimizi uzatmamız ve temas kurmamız gerekmektedir.
Serbest internet demokrasi, ticaret ve yeni arkadaşlıklar için fantastik bir araçtır. Yıllar boyunca internetin çok faydasını gördük ve internet her birimize, hepimize çok şey verdi. Şimdi hepimizin interneti bildiğimiz ve olmasını istediğimiz haliyle muhafaza etmek adına neler yapabileceğimizi düşünme ve mütalaa etme zamanıdır. Zaman ödeşme zamanıdır”…
Demokratikleşme ve ilerleme adına bu sözlere ekleyebileceğimiz daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. O sebeple konumuza dönüp devam edelim.
Amaç başlangıçta Sayısal Uçurumun (Digital Divide) kapatılması olsa da teknolojideki gelişmeler bugün bize şehir ve kasabalarda yaşayan vatandaşlarımız için; çalışma hayatını kolaylaştırıp verimi artıran ve yeni iş yaratma imkânları sunan “Akıllı Ağ -Smart Grid” teknolojilerinin hayata geçirilmesi olarak netleşti. Bu hedefe ilerlerken Akıllı Şehirlerin ve Akıllı Evlerin (Smart Cities-Smart Homes) oluşturulması için koşullar Enerji, Ulaşım ve Bilişim üçlüsünün ayrılmaz bütünlüğünden söz ediliyordu. Oysa son gelişmeler çok daha fazla unsurun rol alması gerektiğini ortaya koydu. Bu unsurları listelemek gerekirse başlıcaları:
– Akıllı enerji üretimi ve tasarrufu (Gelecekteki enerji sistem otomasyonu -IEC 61850)
– Akıllı hareketlilik
– Akıllı ekonomi
– Akıllı yaşam
– Bilişim teknolojilerinde ekonomi
– Akıllı ortam
– Akıllı yönetişim
– Yaşam standardı
– Akıllı toplum…
Akıllı Ağ/Akıllı Şehir kavramlarının standartlarını oluşturmak adına Sistem Değerleme Grubu (IEC SEG-1) çalışmalarını büyük bir hızla sürdürüyor.
Ülkemizde bugünlerde uygulamaya geçirileceği duyurulan bir belediye çalışmasını eklemekte “örnek” olması amacıyla büyük yarar görüyorum. Söz konusu belediye, ENoLL (Yaşam Laboratuvarları Avrupa Ağı) üyesi oldu. Yenileşim fikirlerinin hayata geçirilmesi için oluşturulan bu organizasyona daha çok belediyenin katılmasında -gelişmenin yurt çapında yayılması açısından- büyük yarar var. Belediyelerdeki bilişim bölümlerinin bu konu üzerinde çalışmaları gerekiyor.
Yukarıda listelenen/anlatılan uygulama ve yeniliklerin gerçekleştirilmesinde en büyük görev “Yerel Yönetimlere” düşüyor. Ve bu deyim kanunda böyle yazmasa da “belli bir coğrafi alan üzerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğe ve refaha ilişkin yerel hizmetleri genel yetkiyle, kendi sorumluluğu doğrultusunda yerine getiren, işleyişinde açıklığı, şeffaflığı çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini hayata geçiren, etkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk, demokratik bir kuruluştur. yetkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk, demokratik bir kuruluştur” şeklinde tarif ediliyor!!!
Ancak, Anayasamızın 127. Maddesine göre devletin belediyeler üzerindeki vesayeti, bu tarz gelişmelerin gerçekleştirilmesini siyasal amaçlarla yavaşlatıp kısır bir döngü içinde zaman kaybına yol açarak ülkenin geleceğine bir çeşit ipotek koyuyor.
Buna ek olarak ortaya koymalıyız ki;
“Yetenek Açığı” 2013 Araştırmasında TÜİK, işsizlik oranını yüzde 10,5 olarak belirtirken Türkiye’deki işverenlerin yüzde 58’i yetenekli işgücü bulamadığını açıklıyor!
ManpowerGroup 2013 Yetenek Açığı Raporu dünyadaki işverenlerin yüzde 35’inin yetenekli işgücü bulmakta zorlandığını ortaya koyuyor. Bu oran küresel krizin başlangıcından bu yana en yüksek oran olarak kaydediliyor. Türkiye ise yüzde 58 ile dünyada en fazla yetenek açığı olan dördüncü ülke olmasıyla dikkat çekiyor. Türkiye’deki işverenler en çok mühendis, kalifiye işçi, satış temsilcisi, muhasebe ve finans personeli pozisyonlarında yetenek açığı ile karşı karşıyalar.
Bilişim alanında zaman kaybetmeden büyük atılımlar yapmak istiyoruz. Ama nasıl?
Tıp camiasında kullanılan “Rigor Mortis” kavramını bilmem duydunuz mu? Ölünün katı hale gelmesi demektir. İşletmelerde ise; değişimi veya dönüşümü zamanında yapamamak anlamına gelir. Belirtileri; rekabet gücünün zayıflaması, geçmişte yapılanlarla övünme, yönetici ve çalışanların değişime direnç gösterme düzeyidir. Bu tarz tüm direnişlere, olumsuzluklara rağmen gelişme sürüyor ve bilişim, inanılmaz bir hızla ilerliyorsa bu ölüm katılığına gerek var mı?!
Ve biliniyor ki, gelişmenin temel ilacı aksaksız bir altyapı üzerinden genişbant imkânı sağlanmış bir ülke, Türkiyemiz. Yeterli bir bilişim altyapısının sağlayacağı gelişim ve iş olanakları o denli çok ki listelemekle hayal gücümüze sınır koymanın âlemi yok.
Son söz
– Ülkemize öncelikle yüksek standartlı, demokratik, her alanda gelişme sağlayacak düşünce ve oluşumları kucaklayan iyi yetişmiş yöneticiler gerekiyor… İyi eğitimden geçmiş, yeniliği iyi anlamış belediye başkanlarına ve onların seçip istihdam edeceği yetkin bilişim uzmanlarına ihtiyaç var…
– Belediyelerde bilişim organizasyonu ve istihdam edilmesi gereken bilişim uzmanları başarıda belirleyici olacaklardır…
– Belediyelerin üniversitelerle derinlikli işbirliği sağlaması büyük önem arz ediyor…
– Vergi salıp kendi kaynaklarını üretemeyen bir belediye nasıl başarılı olup hizmetlerini geliştirebilir?
Saygıdeğer yazar Paolo Coelho “Sadece güneşli günlerde yürürsen istediğin yere varamazsın” demişti. Gördüğünüz gibi yürünecek yol, aşılacak engeller çok fazla. Ama ümidimizi kaybetmek için sebep aramamalı, inandığımız ve bildiğimiz doğruları sabır ve inatla anlatmamız gerekiyor. Unutulmamalı ki bilgi paylaşımla büyür ve biz gelişiriz.