Algılama hatamız
40 tane şehrimiz Avrupa Kültür Başkenti (!) yapılsa dahi YouTube yasağımız sayesinde, “Türkiye, interneti sansürleyen ülke” diye tanınacağımızı, internetten sorumlu bakan önemsiyor mu?
Basın yayın düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veren ülke ve kültürlerde Türkiye hakkında oluşan “anti demokratik, baskıcı, sansürcü, haşin ve hoyrat” algısını gidermeye (yoksul bütçemizden) kaç yüz milyon dolar da harcasak işe yaramayacağını önemsiyor mu?
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü AGİT’in, resmi raporunda Türkiye’de sansürlenen site sayısının 4 bine yaklaştığı yazıldı. Sorumlu bakanın buna yanıtı gayet düz: “Yasal düzenleme yapılması gerekiyor.”
Bu yasal düzenlemeyi galiba Jüpiter’den gelecek bir ekip yapacak da onların gelmesini bekliyoruz!
Niye böyleyiz? Aslında sorunun yanıtlarından biri, bu sayfanın sağ tarafında gizli: Kendi içimize kapanığız. Liberal ekonomiyi ve küreselleşmeyi benimsiyor gözüksek de, bunu sadece para uğruna yapıyoruz. Kürselleşmenin sosyal ve kültürel gereklerine aldırış etmiyoruz. Hakkımızda iyi düşünsünler diye reklam yapıyoruz ama reklamın arkası Hollywood dekoru gibi boş. Türkiye, bütün tanıtım çabalarına rağmen sadece ucuz deniz güneş kum tarih olarak biliniyor. Eh, bu kadarı Tunus’ta da var.
AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Miklos Haraszti, Türkiye ziyaretinden sonra Viyana’da mikrofonlara şöyle dedi ve dünyada Türkiye’yle ilgilenenler duydu bunu: “Çocuk pornografisi gibi zararlı içeriği engellemek gerekir ama Türkiye’de yasa, bunun yerine topyekun engelleme getirerek bilgiye erişimi de engelliyor.”