Alttan verir samanı, üstten tüter dumanı
70’li yıllarda Türk halkına pizza sevdirmeye çalıştı global markalar. Ne yaptılarsa olmadı, Türkler illa lahmacun dedi. Sonra birden her yerde pizza markaları görmeye başladık, herkes pizzacı oldu. Nasıl mı? Herkes pizza seven 4 kaplumbağa karakterini bilir. Sinemalarda oynayan filmlerle çocukların aklına kazınan pizzalar, o neslin ergen yaşlara gelmesi ile hayatımızda bolca bir yer kazandı, biz de halkça pizza sever olduk. Bizim evde de bolca tercih edilir. Sonra gelsin kilolar, hemen arkasından da diyet programları, ilaçları, ameliyatlar.
Peki kahve kültürü? Evet, tahmin ettiğiniz gibi Amerikan filmlerinde yakışıklı jön ile güzel bayan konuşurken ellerinde hep kahve vardı. Savaşı kazanan komutanın da başarılı iş adımının da… Şimdi her köşebaşında Amerikan kahvesi dükkanları var.
Bunun gibi birçok şeyi saymak mümkün, ama şimdiki konu Z kuşağı ve sonrası için yapılan tanımlamalar. Ne diyorlar bir bakalım…
– Bu kuşak aynı anda tel, tablet ve tv ile ilgilenebilir ve anca öyle öğrenebilir: Yani diyorlar ki, çocuğunuza sadece laptop almakla sınırlı kalmayın, tablet de alın, mobil telefon da, mp3 çalar filan ne varsa.
– Bu kuşak otoriteye karşı: Yani diyorlar ki, bu yeni nesillere boşuna solculuk, milliyetçilik, devletçilik gibi kavramlar yüklemeye çalışmayın, bırakın, biz onlara ne yapacaklarını internet üzerinden söyleriz.
– Bu kuşak teknolojiye doğdu: Yani diyor ki, ona sokak oyunları, geleneksel ve milli eğlenceler öğretmeyin, biz onları teknoloji ile uyutacağız.
Ben de kapıldım bu rüzgara yakın zamana kadar. Şimdi tam karşısındayım. Çünkü çocuklara dikkatli baktığımda gördüğüm foto farklı.
Çocuklar öğretildiğinde sokak oyunlarına bayılıyor, belli yaşa kadar ellerine mobil telefon, tablet vs vermezsen de oluyor, hala anne baba sözü dinliyor. Dinlemeyenler de her dönem olduğu gibi biraz daha özgür ve sıradışı tipleri ortaya çıkarıyor. Bu 60’larda da vardı, eskiden de. Yeni bir şey değil. Kaldı ki otoriteye karşı bu gençlik, nasıl oluyor da kendilerine garip liderler seçerek Amerika ve Avrupa’da aşırı ve sapkın milliyetçilik, ırkçılık gibi akımlar doğuruyor son günlerde.
Özetle demek istediğim şudur: Egemen güçler dünyayı istedikleri gibi yönetebilmek için her zaman istedikleri fikirleri empoze ederler. Etmekte zorlanırlarsa bilinçaltımıza sokarlar. O da olmadı mı, siyaset başlar. Savaş çıkarırlar, darbeler yaratırlar, salgın hastalıklar için mikrop üretirler. Amaç hep ürettiklerini bizlere satmaktır.
‘Ne yapmalı?’nın cevabı basit: Kültürümüze sahip çıkıp, ortaya atılan sahte teorileri kendi süzgecimizden geçirmeden kabul etmeyelim. Peki çözüm olacak mı? Hayır, yine onların dediği olacak. Sonra birileri gelip ‘sen hatalıydın, bilmeden yazdın, onlar haklıydı’ diyecek.
Güvenli mutlu günler dilerim