Amerika Kupası ABD’de
Yat yarışından ziyade, ileri teknolojik tekneler arasında yenilikçiliği başarıya dönüştürme yarışı haline gelen Amerika Kupası’nı yine ABD Oracle teknesi kazandı. Bundan önceki 2010 yarışı da Oracle’ındı. Yeni Zelanda’nın Emirates teknesi, yarışma boyunca önde olmasına rağmen, neredeyse “son dakikada” Oracle öne geçti. Yarışmayı 9-8 kazandı.
Bizi burada ilgilendiren, “şu kazandı, bu kaybetti” değil, kural gereği yüzde 100 birbirinin aynı inşa edilen teknelerden nasıl olup da birinin, 8-1 yenikken, 9-8 öne geçebildiği?
İleri teknoloji, ikisinde de vardı. İkisi de inovasyonun şahıydı. Oracle kurucusu Larry Ellison’un, teknesine 100 milyon Dolar harcadığı her yerde yazıldı, çizildi. Her halde bu fiyat Yeni Zelanda için de doğrudur?
Yarışmada fark yaratan, bizim gibi teknoloji fetişisti diyarlarda hemen akla gelen faktörler değildi: İnsanlardı…
Yani, evet, her iki tekneyi de “insanlar” yönetiyordu. Ama burada önemli olan, insanların teknolojiyi kullanma becerisi arasındaki farktı. Oracle, yenilmek ve elenmek üzereyken bir süper denizciyi işin başına atadı: “Sir” ünvanlı Ben Ainslie, 1996-2012’de dört kez Altın Olimpiyat Madalyası almış, başka madalyalı başarıları da olan bir sporcuydu.
Giden kimdi? John Kostecki, Oracle’a 2010 yarışını Sevilla’da kazandıran taktisyendi. İleri teknolojiyi Sevilla’da kupa başarısına dönüştüren bu kişi, daha ileri teknolojiyi 2013’te kupaya dönüştüremedi. Aradan geçen 3 yılda tekneler daha acaip süper teknolojik olmuş, “insansı boyutları” her anlamda aşmıştı. İleri teknolojiyle “fayda yaratmak” için, bunu yaratacak beceriye sahip insan eli, aklı, fikri şarttı: Kostecki, Ainslie’ye yenildi.