Ankara Fen Lisesi ve Dershaneler
2. Dünya Savaşı sonrası ülkeler arasında bir teknoloji yarışı başlar. Savaştan büyük yara alan Almanya ve Japonya gibi ülkeler, orta öğretim çağından itibaren bilim ve teknolojiyi daha iyi öğreten programlar oluşturur.
Türkiye'de de 1950'li yıllardan itibaren bu düşünce oluşmaya başlar. 1962 yılında üstün nitelikli öğrencileri kabul edecek parasız yatılı bir bilim lisesi açılması konusu gündeme gelir.
Konuyla ilgili olarak hazırlanan raporda, Türkiye’ nin çağdaş düzeye gelmesi için üstün yetenekli önder kişilere büyük ihtiyacı olduğu, ancak bu öğrenci grubunun çok ihmal edildiği ve bu gruba hitap edecek öğretim programının geliştirilmediği açıkça ifade edilir. Raporda Fen Lisesi kurulması ile, fen alanında üstün niteliklere sahip çocukların eğitimi için özel fırsatlar doğacağı, endüstri ve yüksek öğrenim için bilim adamları ve araştırmacılar yetiştirilmesi sağlanacağı belirtilir.
Milli Eğitim Bakanlığı’ nın değişik kademe ve komisyonlarında tartışılan konu, 1963 yılında Fen Lisesi Projesi olarak hayata geçirilir. Projeye Milli Eğitim Bakanlığı, Ford Vakfı, ODTÜ ve AID (Milletlerarası Kalkınma Teşkilatı) katılır.
23 Ekim 1963 tarihinde fiili olarak başlayan projenin Ankara’ daki Üniversiteler ve ABD’ den Florida State University tarafından yürütülmesi öngörülür.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve ODTÜ’ den seçilen 10 öğretim üyesinin katılımıyla Fen Lisesi Danışma Kurulu oluşturulur. Bu kurul tarafından Matematik, Kimya, Fizik ve Biyoloji derslerini okutacak 30 fen dersi öğretmeni seçilir, özel eğitime tabi tutulur ve yurt dışına eğitime gönderilir. Özel ders programları hazırlanır.
Diğer taraftan Ankara’ nın Balgat sırtlarında, ODTÜ arazisi içinde tahsis edilen bölgede ODTÜ’ nün ünlü mimarı Behruz Çinici tarafından projendirilen yerleşkenin ilk bölümünün inşaatı ile laboratuvarlarının hazırlanması hızla gerçekleştirilir . Okul 1964 sonbaharında ilk öğrencilerini kabul eder.
Milli Eğitim Bakanlığı Test ve Araştırma Bürosu’ nun yaptığı sınavla 96 öğrenci seçilir ve Ankara Fen lisesi eğitim ve öğretim çalışmasına resmen başlar.
Okulun kuruluşunda o yılların ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş’ ın büyük katkıları olur. Kurdaş’ ın özel ilişkileri ile okulun laboratuvarlarına muazzam malzeme ve ekipman yardımı sağlanır.
Bu muhteşem okula 1965 yılında girmek şansına nail oldum. 10.000 öğrencinin katıldığı özel sınav sonucu seçilen 96 öğrenciden biri olmak çok güzel bir duyguydu. Okul mükemmel, kız ve erkek yatakhaneleri çok kullanışlı, laboratuvarlarımız olağanüstü donanımlıydı. Doğrudan deneyler yaparak öğretilen fen dersleri, bizlere düşünmeyi ve sonuca ulaşmayı öğretiyordu.
Son derece eğitimli olan öğretmenlerimiz, elektronik gibi müfredata yeni eklenen konuları ve okula yeni gelen donanımı bizlerle beraber öğrenmekten gocunmuyordu. Yabancı dil eğitimi verilen laboratuvarların Türkiye’ de örneği yoktu.
Herşey okulun amacına uygun bilim adamlarını yetiştirmeye yönelikti. Ama sonrasında ne oldu?
Okuldan mezun olacağımız 1968 yılında, dünyaca ünlü Fizikçi ve Matematikçi Feza Gürsey, ODTÜ Fizik bölümünü tanıtmaya ve bizleri fizikçi olmaya davet etmek için okulumuza geldi. İkinci Dünya savaşı sonrasında Japonya’ nın yaptığı atılımda fizik ve matematik bilimlerinin nasıl önem taşıdığını anlattı.
Fen Lisesi Projesi kapsamında zaten hepimiz bilim adamı olmaya hazırdık. Ama bir arkadaşımızın sorusu herşeyi değiştirdi. “Hocam pekiyi ama bu Fizikçi dediğiniz kişi kaç para kazanır?” sorusuna rahmetli Gürsey “Tabii ki bir Elektrik Mühendisi kadar kazanamaz.” cevabını verdi. Sonuçta o yıl 94 mezunun 56 tanesi ODTÜ Elektrik Bölümüne kaydını yaptırdı.
Sonraki yıllarda da benzeri yönlenmeler oldu. Türkiye’ nin üniversite öğretim üyelerine gereken önemi göstermemesi, mezunları endüstriye yönlendirdi. Yurtdışına epey kaçış oldu.
Sonraki yıllarda tamamen Milli Eğitim Bakanlığı yönetimine bırakılan Fen Lisesi Projesi’ ne ilgi azalmaya, okulun mezunlarına ve öğretmenlerine gösterdiği önem yok olmaya başladı. Titizlikle seçilen fen öğretmenleri teker teker okuldan ayrılıp Ankara’ daki dershanelere geçtiler. Onların başarısı için çalışmaya başladılar. Bizler aldığımız eğitimin kalitesi nedeniyle, dershaneye gitmemiştik. Hatta ODTÜ’ ye girmenin nasılsa garanti olduğu inancıyla diğer üniversitelerin giriş sınavlarına bile girmemiştik.
Bugünlerde çok tartışılan dershanelerin gerekli olup olmadığı konusundaki en güzel örnek Fen Lisesi Projesidir. Okullarda verilen kaliteli eğitimin öğrencilere kazandırdığı güven ve sonucunda elde edilen başarıyı, Ankara Fen Lisesi mezunları yıllarca gösterdi. En üst sıralarda girdikleri üniversitelerdeki eğitimleri sırasında gösterdikleri üstün başarılar, bilim ve teknoloji alanlarında aldıkları ulusal ve uluslararası ödüller yanında gerek kamu ve gerekse özel kuruluşlarda önemli görevler üstlendiler. Bugün çevrenizdeki başarılı şirketlerin sahip ve üst yöneticilerine bakınız, Ankara Fen Lisesi mezunlarını göreceksiniz.
Dershanelerin kapatılıp okul yapılmasını düşünen yöneticilerimize önerim, 1960’ lardaki Fen Lisesi Projesi çalışmasını günümüze uygun şekilde tekrar hayata geçirmeleri ve kapanacak dershanelerin kesinlikle bilim adamı yetiştiren Fen Liseleri olabilmeleri için gerekli desteği sağlamaları olacaktır.
Kapanan dershanelerde Matematik, Kimya, Fizik ve Biyoloji derslerini öğreten nitelikli öğretmenlerimizin olduğuna eminim. Yeni heyecan ve yönlendirme ile Türkiye’ yi daha ileri konumlara taşıyacak üstün nitelikli nesillerin eğitimi sağlanabilecektir.