ANLAMLI DİLEKLERİN ANLAMSIZLAŞMASI
ULUSAL
Bir yıl önce, bugünlerde BThaber’in 750. sayısı için 2009 yılının son yazımı yazıyordum: “2010 Dilekleri” yakından izlediğim bilişim ve telekom sektörünün dileklerini toparlamış, yazımda onları listeliyordum. Bir siyasetçi olarak, TBMM ve hükümet platformlarında bunların takipçisi olmaktı niyetim. Görevim de bu zaten.
Benim “2010 Dilekleri” yazım yayımlandıktan iki hafta sonra, BThaber’in 752. sayısında Özgür Uçkan’ın adeta yanıt niteliğindeki “2010 Yılı Temenniler Yılı Olmasın!” başlıklı yazısı çıktı. Her zaman ilgiyle ve bilgilenerek okuduğum Uçkan’ın bu yazısını daha da yoğun bir dikkatle okudum. Gerçekleşmemiş beklentiler içeren önceki 161 yazısının yılgınlığı ile başlayan yazı, 2010 için şartlı bir umut ile bitiyor. Şart şu: temenniyle kalınmasın, hareket edilsin.
Nitekim, benim “2010 Dilekleri” listem, geçen sene bu vakitler ne durumdaysa, şimdi de hemen hemen o durumda! Atalet öylesine yoğun, ülke gündemi öylesine dolu ki, sektörün sözcüsü olarak ortaya koyduğum dilek listesine sıra bir türlü gelmiyor.
Taze bir örnekle durumu açıklayayım. Daha birkaç gün önce, 20 Aralık günü, TÜSİAD ve TBV’nin her yıl düzenlediği, en başarılı e-Devlet uygulamalarının seçildiği “8. eTR Ödül Töreni”ne katıldım. Gerçekten, gayet başarılı sistemler geliştirilmiş. Finalist sistemlerden bir tanesini geliştirenler içerisinde, ODTÜ’de yıllar önce dersimi almış bir öğrencimin olması da ayrı bir mutluluk verdi bana.
Başarılı eDevlet sistemleri geliştirilmesi yeni bir olay değil. Zeki, donanımlı ve yaratıcı öğrenciler yetiştiren üniversitelerimiz olduğunu da biliyorum. Ama, ortada bir gerçek daha var… BM’nin eDevlet “karne”sinde Türkiye 183 ülke içerisinde 69. sırada; oysa, 2003 yılında 173 ülke içerisinde 49. sıradaydık. IBM ve Economist’in benzer bir “karne”sinde (önceleri “e-hazırlıklılık” sonra “dijital ekonomi” denen bir endeks) 70 ülke içerisinde 43. sıradayız; oysa, 2003’te 60 ülke içerisinde 40. sıradaydık.
İşte yıllardır tekrarladığım, uluslararası sıralamalarda yerlerde süründüğümüz gerçeğini söylerken artık kendimi, ismini hatırlayamadığım bir filmdeki rolüyle, Steve Martin gibi hissetmeye başladım. O filmde Martin, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bir TV kanalının hava raporunu sunan kişi rolünü oynuyor. Yıllık iznini kullanacağı sıra, yerine başka bir sunucu bulamıyorlar. Bunun üzerine, Martin de izne çıkmadan önce her gün gösterilecek hava raporunu önceden kaydediyor: Güneşli ve 72 derece F (22 derece C). Kaliforniya’da iklim nasıl hemen hemen hiç değişmiyorsa, bilişim ve telekom sektörlerinde ülkemizin uluslararası konumu ile ilgili durum da öylesine değişmeyen bir atalet içerisinde.
Sadece ülkemizin uluslararası konumu değil, sekiz yıldır kendimi içinde bulduğum şu monoton diyalog da değişmiyor: Birileri sürekli “Önemli gelişmelere imza attık, şuradan buraya geldik” diyor, karşısında ben de sürekli “Doğru da, aynı sürede dünyanın diğer birçok ülkesinde de önemli gelişmeler oldu ve uluslararası sıralamalardaki konumumuz iyileşmedi” diyorum. Müthiş bir atalet! Sıkıcı ve giderek anlamsızlaşan monoton bir diyalog! İşte bu ortamda, en anlamlı dilekler ve beklentiler bile anlamsızlaşıyor.
“Nedense 2010 ile ilgili içimde iyi hisler var” diyordu Uçkan o yazısının sonlarına doğru. Yaklaşık dörtte biri anayasa değişikliğine harcanmış olan 2010’un sonunda, şimdi ne
düşünüyor bilmiyorum. Ben bu yazımda 2011 için dileklerimi yazmayacağım, birkaç ay sonra, çok daha farklı bir ortamda, “şunlar şunlar yapılacak” diye yazacağımı umuyorum.
2010 yılı içinde benim dilek listem gerçekleşmedi; ama, bilişim ve telekom alanında hiçbir şey olmadı değil. Bir olanı yazayım,
iyi mi kötü mü okuyucu karar versin.
Bakanlar kurulundan çıkmış, ama, ısrarlarımıza rağmen yıllardır
TBMM gündemine giremeyen
“Kişisel Verilerin Korunması”
üzerine kanun tasarısı hala kenarda bekliyor. Ama, anayasamıza kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir maddenin eklenmesine halkımız “Evet” dedi.
KÜRESEL
4G BULUT
Bilişim ve telekom konularında atalete teslim olmamış, monoton diyaloglara kapılmamış iddialı ülkelerin 2011 yılında gündemlerinde en sıcak konunun, 4G Bulut olacağını tahmin ediyorum.
Geçen hafta Paris Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada AB “Bilgi Teknolojileri Bakanı” ve Dijital Avrupa projesi başkan yardımcısı Neelie Kroes, Bulut’un sayısal Avrupa’nın omurgasını oluşturmasını beklediğini açıkladı. Bulut konusunda en önemli sorunun da veri güvenliği olduğunu belirtti. Bulut bilişimdeki sıkı yarışmada, rekabet üstünlüğünün güvenlik alanında yattığını vurguladı.
Birbiriyle çelişen mobil ve web teknolojilerini buluşturan kavram olarak 4G Bulut ortaya çıktı. Burada, içerik konusunu web üstlenirken, genişbant mobil de ağ kapasitesini sağlıyor. InfoSync’de çıkan bir yazıya göre (http://www.infosyncworld.com/reviews/cell-phones/4g-cloud/11608.html), Birleşmiş Milletler ilginç bir girişimle 4G Bulut konusunda ülkelere “tehlike” uyarısında bulundu!
Bu arada 4G ile ilgili önemli bir diğer gelişme de, ITU’nun (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği) Aralık başında açıkladığı 4G tanımıdır. Önceleri sadece LTE Advanced veya WiMAX2 ile uyumlu olanlara 4G teknolojisi denilebilirdi. ITU’nun yeni açıklamasına göre, normal LTE ve WiMAX teknolojileri, hatta genel olarak “gelişmiş 3G teknolojisi,” 4G etiketi taşıyabilecek.
Genişbant mobil teknolojisi ile bulut bilişim buluşması iddialı ülke ve şirketler için önemli fırsatlar sunacağa benzer.