“Anne babalarımız bize güvensin!”
5. sınıf öğrencisi Mahir Yılmaz Türk, 7 yaşından beri kendi kendine kod yazıyor ama artık yalnız değil. Mahir, TBD’nin ‘Programlama Çocuk Oyuncağı’ sosyal sorumluluk projesinde yerini aldı bile. Aslen onun biz yetişkinlere öğretecek çok şeyi var!
Bilgisayarda oyun oynarken bu oyunların nasıl yapıldığına dair öncelikle içinde merak duygusu uyandığını söyleyen Mahir Yılmaz Türk, “Acaba bilgisayar denilen bu kutunun içinde ne vardı ki oyun oynayabiliyor, yazı yazabiliyor, resim yapabiliyoruz?” sorusunu sormaktan kendini alamadığını dile getirdi. Türk, “Bu kutunun çalışmasını sağlayan bir şeyler olmalıydı. Bu konu üzerinde kendimce günlük araştırmalar yapmaya başladım. Önceleri kod yazdığımı fark etmedim; kod yazmaya çalışırken bilgisayarı sürekli bozuyordum! Babam da sürekli bilgisayarı yaptırıyordu. Sonra programların olduğunu öğrendim. İzlediğim bir görselde, başlangıç seviyesindeki bir programın yapılış aşamasından esinlenerek, küçük çapta deneme-yanılma yöntemiyle kendi program kodumu yazarak çalıştırmayı başardım. O anki heyecanımı anlatmak çok zor. Programcılığa karşı ilgim ve merak duygum edindiğim her yeni deneyimde katlanarak artıyor. Bir programla belli bir zaman uğraşıp onu çözebildiğimde diğer farklı alanlarda da çözümlere daha kolay eriştiğimi fark ettim. Ortaya gözle görülebilen bir şeyler çıkarttığımda verimli olduğumu düşünüyor, kendime olan saygımın ve güvenimin arttığını hissediyorum. Bilgisayar kursuna gittim; en küçükleri bendim. Böylece temel bilgileri de öğrenmiş oldum, 3 ay sürdü. Araba yarışı yaptık. Kendi web sitemi geliştirdim. İlerde hayalim dünyanın tanıdığı, benim de ayrıca hayranlık duyduğum ünlü programcıların yeteneklerine ulaşabilmek” dedi.
Merakımızın sınırları yok, teknolojiden korkmuyoruz…
“Biz çocuklar, teknolojinin sürekli kendini yenilediği bir dönemde yaşıyoruz. Bu yüzden merakımızın sınırları yok. Ailelerimizin destek ve teşvikleriyle, bizlere sunulacak olan imkânlarla başarabileceğimiz güzel projelerin de sınırları yok. Yeter ki yanlış yönlendirmelerle efendisi olduğumuz teknolojinin ona bağımlı köleleri olmayalım. İçimizdeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkartabilmemiz için öncelikle anne babalarımızın bizden kuşku duymamaları gerekiyor, sınırlamalarını kaldırıp bizleri teşvik etmeleri gerekiyor. Ben bu anlamda şanslıyım, ailem ve öğretmenlerim bana çok yardımcı. Anne babalarımız çocuklarına güvensin, içimizdeki yaratıcı potansiyelin yok olmasına izin vermesinler. Bize kuşkucu davranmasınlar” ifadesini kullanan Mahir, büyüklere “Bizler teknolojiden korkmuyoruz, sizler de korkmayın” şeklinde seslendi.
Bilgisayar laboratuvarında bilgisayar yok!
Bilgisayarla olduğu gibi okulla da arası çok iyi olan Mahir Yılmaz Türk, tüm dersleri çok seviyor. Kitap okumak hayatının çok önemli bir parçası; Jack London hayranı. Ama Mahir’in eğitim sistemiyle ilgili çok ciddi eleştirileri bulunuyor: “5. sınıftayım. Bilgisayar dersinde yazı yazıyoruz! Tahtaya öğretmen yazıyor, biz de defterimize geçiriyoruz. Adı Bilgisayar Dersi! Müfredat çok kötü. Doğrudan ‘Word’, ‘Excel’e giriş yapılıyor. Öncelikle bilgisayarla ilgili mantıki, çalışma prensipleriyle ilgili bilgi verilmeli. Okulda bilgisayar laboratuvarımız var ama içinde bilgisayar yok! Ben kişisel çabamla bilgisayar öğrendim, okulda zaten programlama öğretmiyorlar. Öğretmenimiz ve müdürümüz beni destekliyor ama sistem kötü. Bilişim bu kadar önemliyken süresi sadece haftada bir saat. Aynı şey sanat için de geçerli. Harika resim yapan çocuklar var ama okulda köreliyoruz.”
Ülke ekonomisine katkıda bulunacak şeyler yapmak istiyorum
Bilgisayarla ilk tanıştığında öncelikle beynin yapısını, nasıl çalıştığını araştıran, anatomiyle, uzayla ilgilenen Türk, programlamanın daha başında olduğunu düşünüyor: “İlerde iyi bir programcı olmak istiyorum ama ne yazacağımı tam bilmiyorum. İşletim sistemi, oyun alanında olabilir. İnsanların ilgisini çekecek, ülke ekonomisine katkıda bulunacak şeyler yapmak istiyorum. Üniversitede ne okumak istediğime henüz karar vermedim. Şu anda ‘Java’ üzerine çalışıyorum.
Daha önce ‘Roket Oyunu’ yapmıştım. Şimdi farklı temalarda ‘Çiftlik Oyunu’ yapmak istiyorum. Yönlendirilmeye ihtiyacım var; bana proje verilsin istiyorum. Yaşıtlarımın da bilgisayarla ilgili korkularını yenmelerini arzu ediyorum. Selçuk Hoca (Doç. Dr. Selçuk Özdemir) önderliğindeki ‘Programlama Çocuk Oyuncağı’ projesinde çok şey kazanacağıma inanıyorum. Arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum. İnternette araştırma yapsınlar; ben de öyle öğrendim, önce merak ettim. Bilgisayarı bozmaktan korkmasınlar! Bırakın bilgisayarları bozalım! Mevlüt Dinç’i kendime örnek alıyorum, onun gibi oyunlar yapmak istiyorum. Arkadaşlarımla ekip halinde çalışabilirsek daha yaratıcı olabiliriz çünkü kodlama, resim, oyunun mantığı, algoritması, pazarlaması gibi çok fazla konu var. Aileler lütfen çocuklarına destek olsun, onları kodlamayla tanıştırsınlar.”