Avrupa’da inovasyonda kim aya, kim yaya
Ar-Ge’de başarıyı yakalamak için elde edilen ürün ve servislerin pazarlanabilmesi yani inovasyona dönüşmesi gerekir. Ar-Ge harcamalarının sonucunda ne kadar başarı elde ediliyor sorusuna detaylı yanıt verebilecek önemli bir doküman bu konuda ışık tutuyor. Avrupa İnovasyon Politikaları Girişimi (Innovation Policy Initiative), PRO INNO Europe 2000 yılından bu yana Avrupa’da ulusal ve bölgesel inovasyon çalışmalarını analiz edip, kıyaslama tabloları hazırlayarak inovasyonla ilgili performans göstergeleri içeren raporlar yayınlıyor. Dokuzuncusu geçtiğimiz Mart ayında kamuoyunun görüşüne sunulan Avrupa İnovasyon Puan Cetveli (European Innovation Scoreboard, EIS, www.proinno-europe.eu) 2009 hazırlanırken Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (UNU-MERIT), Sussex Üniversitesi, Londra Üniversitesi, Urbino Üniversitesi ve Leiden Üniversitesi bilimsel katkılarıyla destek oldular.
Raporda, AB (Avrupa Birliği) Lizbon Sözleşmesi’ne uygun kriterlerde 27 AB üyesi ülkenin değerlerinden başka, üye olmayan Hırvatistan, Sırbistan İzlanda, Norveç ve İsviçre’nin yanı sıra Türkiye’nin değerleri de masaya yatırılıp analiz edildi. 2008’de yayınlanan raporda kullanılan 29 ölçüte sadık kalınan 2009 Raporu’nda 27 AB üyesi ülke 4 ana gruba alınarak inceleniyor.
Danimarka, Finlandiya, Almanya İsveç ve İngiltere İnovasyon Liderleri (Innovation Leaders) olarak adlandırılabilecek 1. Grup içerisinde yer alıyorlar. Bu ülkelerdeki inovasyon değerleri ortalamaları AB genel ortalamasının çok üzerinde bulunuyor. Ancak geçmiş yılların verileriyle karşılaştırıldığında Almanya ve Finlandiya inovasyon değerlerini daha yukarılara taşırken, Danimarka ve İngiltere’de aşağı doğru bir düşüş kaydediliyor.
2. Grupta yer alan Avusturya, Belçika, Kıbrıs, Estonya, Fransa, İrlanda, Lüksemburg, Hollanda ve Slovenya’da inovasyon başarımı AB ortalamasının hemen üzerinde ya da AB ortalaması kadar. Bu ülkelerin bulunduğu grup İnovasyon Takipçileri (Innovation Followers) olarak adlandırılıyor. Kıbrıs, Estonya ve Slovenya’da 2008 yılı değerlerine göre bir açık ilerleme gözleniyor.
Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Litvanya, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya ve İspanya’nın yer aldığı Ortalama İnovasyoncular (Moderate Innovators) Grubu 2009 yılında AB ortalamasının altında bir inovasyon başarısına imza atabildi.
Son, yani 4. Gruptaki Bulgaristan, Letonya ve Romanya ise Hızı Yakalayan Ülkeler (Catching-up Countries) olarak nitelendiriliyor. Türkiye de bu grubun içinde kalıyor. Bu ülkelerin başarısı da AB ortalamasının altında olmakla beraber ortalama ile aralarındaki mesafeyi kapatmak için iyi bir performans gösterdikleri anlaşılıyor. Hatta en yüksek hızla arayı kapatma yolunda ilerleyen iki ülkeden birisi Bulgaristan, diğeri ise Romanya.
Başarı tesadüf değil
Kendi gruplarında değerlendirildiklerinde, Finlandiya ve Almanya İnovasyon Liderleri arasında en yüksek başarıyı yakalayan ülkeler. Kıbrıs, Estonya ve Slovenya İnovasyon Takipçileri arasında en hızlı ilerleme kaydedenler. Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Malta ve Portekiz ortalama inovasyoncuların en hızlıları. Yukarıda da değinildiği gibi Bulgaristan ve Romanya yalnız Hızı Yakalayan Ülkeler kategorisinde değil, tüm 27 ülke arasında da en hızlı inovasyon büyümesi yaşayan iki ülke.
Son beş yıl dikkate alındığında, sürekli olarak ve dikkati çekecek biçimde inovasyonda büyüme gösteren ülkeler Estonya ve Kıbrıs. Bu iki ülke daha 2008 raporuna kadar AB ortalamasının altında iken üzerine çıkmayı başardılar. Özellikle Kıbrıs’ta gözlemlenen bu başarının arkasında finansal ve idari teşvikler, girişimciliğe olan ilgi ve kamu-özel sektör bağlantıları önemli rol oynuyar. Estonya’daki başarı daha çok yatırıma yönelik ilgi ve teşviklerden kaynaklanıyor.
AB üyesi 27 ülkenin tümü ele alındığında bir konuda ortak bir başarı gözlemleniyor. Nüfus artmasa da, üniversitelerin fen bilimleri, mühendislik, sosyal ve beşeri bilimler ile ilgili bölümlerinden mezun olanların sayısı her yıl daha fazlalaşıyor. İlk yatırım için başlangıç sermayesi bulma, özel koşullarda kredi alma, genişbant erişim altyapısına sahip olma, markalaşma, tasarıma verilen önem, harcamalarda teknolojiye verilen öncelik gibi konularda gözle görülen iyileştirmeler inovasyonda başarı olarak geri dönüyor. Bu durum, son yıllarda yaşanan finansal krizin inovasyon üzerindeki olumsuz etkilerini de azaltabiliyor.
Avrupa’daki inovasyon, Amerika ya da Japonya’yı yakalayabilir mi?
Avrupa İnovasyon Puan Cetveli 2009’da AB üyesi 27 ülkenin performansı ABD ve Japonya’nınkiler ile de karşılaştırılıyor. Buradan çıkan ilginç bir sonuç, Amerika ile aradaki mesafesin yıllar içerisinde kapatılmasına karşın, Japonya ile olan mesafenin hep sabit kaldığını gösteriyor. Değişmeyen ise her iki ülkeyle kıyaslandığında da Avrupa’nın hala katedeceği bir hayli mesafenin olduğu gerçeği. Kapatılamayan bu mesafenin nereden kaynaklandığı incelendiğinde dört temel konu ortaya çıkıyor. Uluslararası patent edinme, kamu-özel sektör bağlantıları, her bin kişiye düşen araştırmacı sayısı ve Ar-Ge’ye yapılan harcama konularında AB üyesi ülkeler, ABD ve Japonya’nın hayli gerisinde kalıyor.
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan BRIC ülkelerindeki inovasyon performansı AB ülkelerindeki inovasyon performansından daha kötü durumda. Özellikle Brezilya ve Hindistan’daki inovasyon büyüklükleri diğer ikisinin de arkasından geliyor. Çin ile Hindistan karşılaştırıldığında, veriler Çin’in açık ara önde olduğunu gösteriyor. Bu verilerden Çin’in yakın bir gelecekte AB ortalamasını yakalayacağı, hatta geçeceği tahmin edilebilir.
Türkiye’nin inovasyonda neyi eksik?
Araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, inovasyon ile küreselleşme arasında doğrudan bir ilişki var. İnovasyonda ne kadar başarı yakalanırsa, küreselleşmede de o kadar hamle yapılabiliyor. İçine kapanmak yerine dışa açılmak mümkün olabiliyor. Raporda yer alan bu ve buna benzer önemli gerçeklerden yola çıkarak, Türkiye’nin en büyük eksikliğinin yetişmiş insan kaynağında olduğu görülüyor. Ar-Ge konusunda hedefler belirleyip, Cumhuriyetin 100. yılına, bir başka deyişle 2023 yılına dek Ar-Ge’ye ulusal gelirden ayrılan payı yüzde 2,5 mertebesine çıkarmayı hedefleyen Türkiye’nin, Ar-Ge’nin yanı sıra inovasyon hedeflerinin de olması gerekir. Yukarıda ana hatlarıyla içeriği özetlenmeye çalışılan raporlardaki veriler dikkatle incelendiğinde, çevremizdeki Bulgaristan, Romanya, Güney Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelerin inovasyon konusunda belirli bir hız eğilimi yakaladıklarını görüyoruz. İnovasyon çıktısı yeterli olmayan Ar-Ge projeleri bilimsel makale yayınlamaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Elbette her Ar-Ge projesinin inovasyona dönüşmesi beklenemez. Ancak inovasyonda büyüme ve küreselleşmeyi yakalayabilmesi, en azından çarkın kendini besleyebilmesi için Ar-Ge projelerinden para kazanmak, yani onları inovatif ürün ve servislere dönüştürmek yolunda doğru stratejilerin saptanması, bu konuda cesaretlendirici teşvikler ve idari uygulamalarla yatırımcıların yolunun açılması ve kamu-özel sektör ve üniversite üçgenindeki işbirliklerinin özendirilmesi ile Türkiye de hak ettiği başarıya ulaşacaktır.
mustafa.aykut@turktelekom.com.tr