Avrupa şimdi de sayısal tek pazara gidiyor
Avrupa Komisyonu, 2010 yılı Mayıs ayında duyurduğu “Dijital Ajanda” ile, Avrupa Birliği’nin (AB) ekonomik olarak büyümesini ve sayısal dünyanın sunduğu fırsatlar ve sağladığı faydaların toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasını hedefledi. Yapılan araştırmalara göre; Avrupa’nın son 15 yıldaki büyümesinin yarısı, bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün sunduğu kolaylıkların kullanılması yoluyla başarıldı ve bu eğilimin hızlanarak artacağı öngörülüyor.
Bu kapsamda; Dijital Ajanda’da eyleme geçirilmesinde 7 öncelik alanından biri de Dijital Tek Pazar’ın oluşturulması olarak belirlendi. Dijital Tek Pazar, tüm AB üye ülkelerinin internet ekonomisinin faydalarından yararlanabilmesi için, 28 ülke arasında bulunan birtakım ticari engellerin kaldırılması, bu sayede Avrupa’da 20 sene önce oluşturulan sınırlar arası birleşik ticaret pazarının sayısal platforma taşınması anlamına gelmektedir. 2015 yılına kadar, Avrupa’da Dijital Tek Pazar’ın tam anlamıyla hayata geçirilmesi hedeflenmektedir.
Dijital Tek Pazar’ın oluşturulması gerektiren nedenler
AB genelinde Dijital Tek Pazar’ın sosyal kalkınma açısından da kilit bir unsur olarak görülüyor. 2020 Stratejisi kapsamındaki tesis edilecek Dijital Tek Pazar sayesinde;
• Rekabetin artacağı, fiyatların düşeceği
• Girişimcilik ve yenilikçiliğin artacağı, iş ve işçilerin hareketliliğinin artacağı, teknolojinin dönüşümünün kolaylaşacağı
• Kamu kaynaklarına ulaşım kolaylaşınca yeni fırsatların ortaya çıkacağı
• Katma değeri yüksek yeni iş imkanlarının doğmasına katkı yapılacağı
• Bilgi toplumuna ve sürdürülebilir bir dünyaya dönüşmenin ivmeleneceği,
• Bilgi ve iletişim teknolojilerinin daha fazla kullanılacağı varsayılmaktadır.
Kişilerin gündelik hayatlarını devam ettirmek için internetin vazgeçilmez hale gelmesiyle birlikte, hem sayısal katılım ve becerilere yönelik etkili politikaların oluşturulması, hem de ağ üzerinden etkin katılımın teşvik edilmesi AB için kaçınılmaz hale geldi. Bunun yanısıra, tüketiciler de dijital dünyanın sunduğu tüm olanaklardan istifade etme, yüksek hızda internet kullanma ve yeni nesil erişim imkanlarına sahip olma noktasında çok istekli görünüyor. Bu kapsamda Dijital Tek Pazar, AB genelinde uyumlaştırılmış yasal düzenlemeler çerçevesinde herkes tarafından erişilebilen ve kullanılabilen bir alan olarak tanımlanıyor.
Ancak, fikri ve sınai haklardaki yasaların, kural ve düzenlemelerin siber dünyanın karmaşık yapısı için beklentileri karşılayamaması, güven ve birlikte iş yapmada yaşanan sıkıntılar ve hızlı geniş bant altyapısı ile dijital kapasitelerdeki eksiklikler AB’yi yetersiz bir dijital tek pazara götürmektedir. Bundan dolayı AB; çevrimiçi teknoloji ve hizmetlerin ülke ve pazar sınırlamasına imkan vermeyecek şekilde uyumlaştırıldığı, sınır ötesi ticaretin teşvik edildiği, çevrimiçi hizmet ve uygulamalar ile dijital altyapıya yatırımın özendirildiği, teknik anlamda tüm gelişmelerin ve yeteneklerin uygulanmasına imkan veren bir dijital tek pazarla ortaya konan somut hedeflerle:
• 2015’te nüfusun yüzde 20’si sınır ötesi çevrimiçi alışveriş yapabilmelidir,
• 2015’te toplam alışverişin yüzde 50’si çevrimiçi işlemlerle gerçekleştirilmelidir,
• 2015’te düzenli internet kullanım oranı yüzde 75’e çıkarılmalıdır,
• 2015 yılında halihazırda yüzde 30 olan hiç internet kullanmamış kişi oranı yüzde 15’e indirilmelidir,
• 2015’te nüfusun yüzde 50’si kamu hizmetlerini çevrimiçi alacak duruma gelmiş olmalı ve kamu alımlarının tamamına çevrimiçi erişim sağlanmalıdır,
• İhtilafların çevrimiçi çözülme süreçleri geliştirilmelidir.
Avrupa Birliği’ne göre tüm bu hedeflere ulaşabilmek için; yasal düzenlemelerin uyumlu hale getirilmesi ve yasal düzenlemelere çevrimiçi erişimin artırılması, elektronik ödeme ve faturalandırmanın kolaylaştırılması, dijital haberleşme hizmetlerindeki telif hakları ile lisans ve izin işlemlerinin basitleştirilmesi gerekmektedir.
Dijital Tek Pazar’ın telekomünikasyon açısından önemi
Avrupa’nın telekomünikasyon sektörü hala 28 ayrı telekom pazarına bölünmüş ve kendine ait düzenlemelere tabi durumdadır. Bu durum, gerek bireysel kullanıcılar, gerek KOBİ’ler için sunulan hizmetlerin sadece yerel hizmetlerle sınırlı kalmasına yol açıyor. Sonuçta birden fazla Avrupa ülkesinde faaliyette bulunan operatörler için operasyonlarını Avrupa’nın her yerinde istenildiği gibi hizmet sağlayacak şekilde yönetememeleri anlamı ortaya çıkmaktadır.
Sayısal iletişim sektöründe tek bir pazarın oluşturulmasının Avrupa ekonomisine yıllık 110 milyar avroluk bir katkı sağlayacağı hesap ediliyor. Bilişim teknolojileri ve telekomünikasyon sektöründeki bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini öngören Avrupa Komisyonu, 28 Şubat 2012’de “E-iletişim için içsel bir pazar yaratmanın adımları” başlıklı bir çalışma yayınladı.
Uluslararası akademisyenler ve uzmanlar tarafından hazırlanan raporda karşılaşılan zorlukları aşmak için 3 alanda politikalar oluşturulması önerilmektedir:
1. Düzenlemelerdeki bölünmüşlüğün azaltılması: Sözleşme sürelerinde ortak kurallar, faturaların şeffaflaştırılması, vb.
2. Avrupa standartlaştırılmasının artması: Avrupa’nın her yerinde e-sağlık, e-enerji ve e-mobilite gibi alanlarda hizmet kalitesini güvence altına almak için ortak standartların belirlenmesi,
3. AB düzeyinde ulusal telekom operatörlerinin faaliyetlerinin koordinasyonunun artırılması.
Dijital Tek Pazar’ın Türkiye açısından önemi
Avrupa Birliği’nde ilk kez Tek Pazar fikri ortaya atılalı 20 yıldan fazla bir zaman oldu. 1992’de imzalanan Tek Pazar Programı malların, insanların ve sermayenin serbestçe dolaşmasını öngörüyordu. 2002’de ortak paraya yani Avro’ya geçildi. 2007 tarihinden itibaren hizmet alımında da sınırlar kaldırıldı. Şimdi sıra dördüncü dalgaya geldi ve bilginin ve çevrimiçi bilişim hizmetlerinin serbestçe dolaşması gündeme alındı.
Türkiye, bilindiği gibi 1 Ocak 1996’da AB ile arasında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasını yürürlüğe koydu. Anlaşmanın verdiği haklar ile mal ve sermaye serbestçe dolaşabiliyor. Ne var ki; insanların serbestçe dolaşması anlaşma kapsamının dışında olduğu gibi, Avro-Zone’un da dışında duruyor.
1992’de Tek Pazarın üye ülkelere getireceği avantajlar sıralanırken, rekabetin güçleneceği, daha ucuza, daha kaliteli ürün elde etmenin mümkün olacağı, inovasyon ve üretkenlik arttıkça, Avrupa genelinde işsizliğe çare olacağına vurgu yapılmıştı. 2013 yılında bu kez Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nde rekabetin güçleneceği, daha kaliteli servislere daha ucuz fiyatlarla sahip olunabileceği ve işsizliğe çare bulunabileceğinden bahsediliyor.
Sonuç olarak, Gümrük Birliği’nde olduğu gibi, Dijital Tek Pazar’da da Türkiye’nin özel bir anlaşma ile sisteme dahil olacağı varsayımını dikkate almak gerekir. Ancak bunun için regülasyon ile ilgili mevzuat uyumlu hale getirilmelidir. Uyumlu hale getirilene dek geçen zaman içerisinde AB Dijital Tek Pazar’ın kendi içindeki rekabet üstünlüğünün Türkiye’yi zora sokmaması için gelişmeler yakından izlenmeli, tedbirler zamanında alınmalı, rekabet üstünlüğü kazanabilecek alanlar takip edilmelidir.