Bilişim 500 – Teknoparkların Bilişimdeki Gücü: Devleşen ekosistem, geleceğe yön veriyor!
Bünyesindeki teknoloji firmaları ile Türkiye’nin teknolojik gelişimi açısından büyük önem taşıyan teknoparklarda çalışmalarını yürüten girişimlerin sayısında, Ar-Ge yetkinliklerinde ve inovasyon güçlerinde özellikle son yıllarda büyük bir gelişim var.
Gerek kamunun gerek özel sektörün sunduğu desteklerle kendini ve yaratıcılığını sürekli geliştirme fırsatı bulan girişimler, teknoparklarda konumlanarak maddi destekten mentor danışmanlığına kadar birçok fırsattan da yararlanabiliyor. Gelişen ihtiyaçlar paralelinde teknoparklar da girişimleri desteklemek için artı bir çalışma alanından daha fazlasını sunuyor. Son yıllarda Bilişim 500 araştırmasına katılımlarda teknopark firmaları ürettikleri teknolojiler de bu gelişimin bir kanıtı niteliğinde. Bilişim 500 etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Teknoparkların Bilişimdeki Gücü” başlıklı panel de hem teknoparkların yetkinliğini hem de hedeflerini ele alma fırsatı sundu. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği Başkanı Faruk İnaltekin’in yönettiği panelin katılımcıları ise İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr Attila Dikbaş, Dijitohum Kurucusu Engin Işık, Erciyes Teknopark Genel Müdürü Serhat Dalkılıç, Bilişim Vadisi Ekosistem Geliştirme Ofisi Direktörü Tuba Öztepe ve Gazi Teknopark Genel Müdürü Dr. S. Tuğrul İmer oldu.
Açılışta kısa bir konuşma yapan Faruk İnaltekin, teknoparkların, donanım ve yazılım açısından bilişimde çok önemli bir noktaya geldiğine dikkat çekti. “Teknoparklar ülkemizde bünyesinde 7 bin civarında firmayı barındıran temel girişimcilik yapıları konumundalar” bilgisini veren Faruk İnaltekin, bu 7 bin firmanın yüzde 60-65’ini de yazılım firmalarının oluşturduğuna dikkat çekti. Teknoparklardaki eğilimleri, iyi uygulama örnekleri ve başarıları paydaşlardan dinlenecek bir panelde ilk sözü İTÜ Teknopark’taki çalışmaları anlatan İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Attila Dikbaş aldı. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin tüm sektörlerin odağında olduğunu, yazılımsız hiçbir sektörün bir teknoloji ya da Ar-Ge üretmesinin artık mümkün olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Attila Dikbaş, şunları söyledi:
“Bilişim sektörünü teknoparklardan bağımsız anlamlandıramayız. Hindistan, Çin, Japonya gibi Asya özelinde 260 civarı teknopark incelemiştik. Bunların 38’i tamamen bilişim odaklı ve örnek model teşkil eden akımları yarattılar. Oradaki inisiyatifler, vergi avantajları Türkiye’den biraz daha farklı; ama Türkiye’deki 4691 sayılı kanunun getirmiş olduğu avantajlar da küçümsenecek durumda değil. Özellikle yazılım sektöründeki KDV muafiyeti, gelir ve kurumlar vergisi muafiyetleri sektörün büyümesinde çok etkili faktörler. Bilişim sektörünü anlamlandırırken 2001 yılındaki 4691 sayılı kanunun bir mihenk taşıdır. Dernekleşen, kümeleşen yazılımcıların talepleri, bu taleplere bağlı olarak özellikle Ar-Ge ve yazılım personelindeki eğitim ihtiyaçlarını gideren lisans, yüksek lisans, doktora seviyesindeki programlar tetikleyici rol aldı. MYO’da MEB ile birlikte çalıştığımız durumlar söz konusu. İlkokul ve ilkokul sonrasında kazanılan bir takım alışkanlıkların, yeteneklerin yeşermesi sürecini beklememiz lazım; ama ortaokul aşamasında liseye geçmeden çok büyük değişikliklerin yapılması gerekiyor. Meslek liseleri ile birlikte yazılım, bilişim sektörüne odaklı yeteneklerin artırılması için daha da örgütlenmesi gerekiyor. Sonrasında da üniversitelerin artan ihtiyaçlara bağlı olarak farklı lisans programları yapılandırmaları gerekiyor. Ben, doktoradan sonra dijital tasarım alanına odaklandım. Bu anlamda oradaki değişimi ve gelişimi biliyorum. Ekonomik, yazılım sektörüne özgü politikaların daha anlamlandırılması gerekiyor. Teknoparkların senkron çalışarak ortak bir modelle yazılım sektöründeki kalkınmada bulunmalarını anlamlı buluyorum. Türkiye’de teknoparklar, bilişim sektörünün çok önemli bir paydaşı. Biz de Ar-Ge madenciliği yapıyoruz. Arı Teknopark’ta sağlık bilişimi çok büyümeye başladı. Otomotiv, bir diğer önemli alan. Bu sektörü yaklaşık 3 yıl önce Otomotiv İhracatçıları Birliği ile başlattık. Akıllı şehirler gibi konularda üretilen çıktının, aracın ya da uygulamaları önemsiyoruz. Bilişim Vadisi Fizibilite Raporu kapsamında teknoparklar başta olmak üzere buradaki potansiyeli artırmak için neler yapılabileceğine hep birlikte odaklanmamız gerekiyor.”
“Yeni nesil TGB kavramı ortaya çıktı”
Kurucusu olduğu Dijitohum’u bir ‘danışmanlık firması’ olarak tanımlayan Engin Işık, teknopark odaklı çalışmaları hakkında bilgiler verdi. İş hayatının son 15 yılının Gebze’de geçtiğini söyleyen Engin Işık, çalışmalarındaki gelişimi şöyle anlattı:
“GOSB’nin içerisindeki tüm sanayicilere internet servis sağlayıcılığı, bulut servis sağlayıcılığında yer aldım. Dört ay önce de Dijitohum firmasını kurdum. Dijitohum, ‘yeni nesil OSB’ mottosu ile ortaya çıktı. Ana hedefimiz; OSB ve TGB’lerin teknolojik altyapılar ve stratejiler ile ilgili yeni çalışmalar yapmalarıydı. OSB ve TGB’lerin verecekleri teknoloji hizmetlerini yönetebilecekleri, pazar yeri olarak kullanabilecekleri bir ürün geliştiriyoruz. Dijitohum, 15 yılımızı verdiğimiz OSB, TGB deneyimiyle kuruldu. Ülkenin ürettiği değerler noktasında teknoparklar çok güzel bir konuma geldiler. Türkiye’nin verimliliğe dayalı ekonomiden yenilikçiliğe dayalı ekonomiye geçerken TGB’lerin de sundukları hizmetin güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Firmaların kalkınmasında TGB yöneticilerinin dijital geleceği doğru okumaları ve buna uygun ekosistemler yaratmaları gerek. TGB’ler artık sadece girişimcilere ofis hizmeti veren ve altyapı sunan yerlerden çıkmaya başladılar. TGB, OSB’ler, dijitalleşme yolunda inovatif projeleri ile firmalarını güçlendirerek ‘yeni nesil TGB’ kavramlarına dönüşmeye başladılar. Teknoparkların basit, kolay, ölçeklenebilir bir altyapısı olması, dijital erişilebilirlikte en iyi noktaya gelmeleri lazım. Birçok muafiyetinin dışında orada bir ekosistem olmasından dolayı girişimciler teknoparkları seçiyorlar. Mekandan bağımsız dijital teknoparklar olmamız lazım. Bunu sanal teknopark, sanal kuluçka merkezi gibi kavramlarla da birleştirebiliriz. Özetle TGB’lerimizi, ‘geleceğin TGB’leri’ olmaya hazırlamaya yönelik bir hedefimiz var. Dijitalleşmenin getirdiği dönüşüm ihtiyacı, TGB uygulamalarının da revizyona gitmesini gündemimize getirdi. Bu kapsamda ülkenin, bölgelerin, reel sektörün ihtiyaçlarına yönelik yeni nesil TGB kavramı ortaya çıktı. TGB ve OSB’lerle konuşurken dikkat çekmeye çalıştığım iki konu var. Birincisi, nitelikli insan kaynağımızı yurtdışına kaptırıyoruz. Bu arkadaşların yurtdışına gitmemeleri için çalışmalar yapmamız lazım. İkincisi; pandemi ile birlikte hayatımıza giren uzaktan çalışma kavramının yakın gelecekte duvarsız TGB kavramı ile birlikte entegre olarak girişimcilere hizmet veren yönetim şirketlerinin bu yapılara hazırlanmaları gerekiyor.”
“Anadolu, farklı dinamikler gerektiriyor”
Yaklaşık 12 yıldır teknopark sektörü içinde olduğunu belirterek sözlerine başlayan Erciyes Teknopark Genel Müdürü Serhat Dalkılıç’ın belirttiği gibi, an itibariyle bilişimin girmediği bir teknolojik alan göstermemiz mümkün değil. Teknoparklar olarak yönlendirme faaliyetlerinde bulunmak ise önemli. Serhat Dalkılıç, şöyle devam etti:
“Erciyes Teknopark, 2007 yılında ilk kiracısını aldı. Mevcut yapıda 270’ye yakın firma ile yüzde 100 dolulukta çalışıyoruz. Anadolu, farklı dinamikler gerektiriyor. Büyük şehirlerin oluşturduğu imkanlar, Anadolu’da elinizde olmuyor. Farklı yapılar ortaya koymaya çalıştık. Melek yatırımcı ağını aktif kullanmak gibi farklı dinamikler oluşturuyoruz. Türkiye’de bizim koordinasyonunda olduğumuz 10 melek yatırım var. Kayseri, İstanbul’dan sonra en çok melek yatırımcıya sahip şehir konumunda. Bilişim ve diğer alanlarda yeni kurulan start-up’lar, ihtiyaç duydukları network ve finansman desteği ile birlikte büyümeye çok açık oluyorlar. Mekandan bağımsızlık kapsamında Erciyes Teknopark bünyesinde daha büyük ofislerin oluşturulması, ana merkezin orada devam etmesi ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Teknoparkların şehrin dinamiklerine de etki etmesi gerekiyor. Özellikle Anadolu’da, belirli öğrencileri firmalara yönlendirmek, stajyerken işe başlatıp mezun olduklarında işte çalışmalarını sağlamak adına farklı programlar yönetmeye çalışıyoruz. Nasıl Silikon Vadisi’nin bizden önde olduğunu kabul ederek bir planlama içinde oluyorsak, Türki Cumhuriyetler, Orta Asya’daki ülkelerin de bizden daha geride bir teknolojik altyapı ile bu hizmetleri bizden alabileceklerini öngörmemiz gerekiyor. Girişimcileri yeterince global düşünmeye yönlendiremeyebiliyoruz. Teknoparkların rolü bu işleri alabilmek adına uluslararası organizasyonlara dahil olmak, kendilerini tanıtarak gerekli işbirliği anlaşmaları yapmak.”
“Ekosistem, tüm paydaşları ile büyüyecek”
Bilişim Vadisi’ni ‘çok genç bir Teknopark’ olarak tanımlayan Bilişim Vadisi Ekosistem Geliştirme Ofisi Direktörü Tuba Öztepe, Bilişim Vadisi’ni nasıl konumlandırabileceklerine yönelik çalışma kapsamında tüm paydaşların yer aldığı bir çalıştay düzenlediklerini hatırlattı. “Bilişim ekosistemini tüm paydaşlarla birlikte nasıl geliştirebileceğimizi sorduk ve bir rapor ortaya çıktı” diyen Tuba Öztepe, şöyle devam etti:
“Bu rapor, Bilişim Vadisi resmi sitesinden ulaşılabilir durumda ve bunların ışığında Türkiye Açık Kaynak Platformu’nu kuruyoruz. Burada üç başlığımız var. Birincisi; ülkemizdeki yazılımcı kaynağını ve niteliğini artırmak adına iki yazılım okulu kuruyoruz. Birisi Vadi İstanbul, birisi Bilişim Vadisi’nde. Bu okulların fiziksel kapasitesi toplamda 750 adet; ama okulun kendi kapasitesi 3 binin üzerine çıkacak. Çünkü dönüşümlü bir eğitim söz konusu. İstanbul tarafındaki başvuruları kapattık; ancak Kocaeli tarafındaki başvurularımız açık. 10 dakikalık hafıza oyunu, 2 saatlik bir oyunlaştırılmış algoritma oyununu içeren sınavı geçtiğinizde farklı kurlarda aldığınız puana göre derecelendirilerek okullara gelmeniz sağlanacak. Platform bünyesinde açık kaynak tabanlı yazılımlar üretmeye çalışıyoruz. Sektörün pek çok büyük firması, akademisyenini bir araya getirerek üzerinde mutabık kaldıkları konularda yazılımlar geliştirmeye çalışıyoruz. Bilişim Vadisi Gelişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu kurduk. Bu fona mobilite öncelikli olacak şekilde şirketleşmiş, satışını yapmış, kendi ekibini oluşturmuş herkesi bekliyoruz. Türkiye Otomobilleri Girişim Grubu’nun bölgeye girişi ile birlikte bölgede güzel bir mobilite ekosistemi oluştu. Aselsan’ın sivil ekipleri, Havelsan’ın yapay zeka ekipleri, Ortam Elektronik, TEV Türkiye ile birlikte bir mobilite kümesi oluşturduk. Bu küme ilk faaliyetini, mobilite hızlandırma programı adı altında yaptı. Mobilite sektöründe faaliyet gösteren girişimleri topladık, onları Tier seviyelerine göre ayırdık ve farklı eğitimlerle onların mevcut seviyelerinden üst seviyeye çıkmalarına yönelik eğittik. Mevcut durumda girişimcilerimizi yatırım ofisleri ile görüştürmeye devam ediyoruz. Mobilite tabanlı tarım kümelenmesi ile ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz. 14 Temmuz’da bununla ilgili ilk çalıştayımızı yaptık. Bununla alakalı raporumuzu yayınlayacağız. Sanayide Dijital Dönüşüm projemiz kapsamında bölgemizdeki 3 farklı OSB’nin 15 farklı şirketini ziyarete gittik ve bu şirketlerin dijital dönüşüm haritalarını çıkardık. Bu firmalarımıza karnelerini vererek mevcut durumda bizimle, OSB firmalarıyla eşleştirmelerini yapıyoruz.”
“Bağlantı kurma noktasında teknoparklar önemli”
Gazi Teknopark Genel Müdürü Dr. S. Tuğrul İmer, teknoparkların genelinde bilişim ağırlığına dikkat çekerek sözlerine başladı. “Bu tablonun biraz daha dengeli olması kanaatindeyim. Sanayi, biyoteknoloji gibi firmalarımızın sayılarının artması benim arzum” temennisini dile getiren İmer, şu bilgileri paylaştı:
“Bilim, teknolojiye, teknoloji de sanayiye katkıda bulundu. Dönüşüm birlikte gerçekleşti. BT, bunun daha da hızlanıp yayılmasına olanak tanıyor. Bu noktada otomasyonun belirleyici rolü bulunuyor. ABD, Çin’in de gelişim eğrilerine bakıldığında sanayinin rolü görülüyor. Demir-çelik, makine, uzay sanayi bunun içerisine giriyor. BT de bunu tamamlayacak şekilde ilerliyor. Gelinen noktada internetin gücü, sosyal medya, oyun, siber güvenlik sektörlerini besliyor. Sektörler, birbirlerini doğurarak birbirlerinden ayrışarak kendi sektörlerini oluşturuyor. Türkiye’deki teknoparklar da bilişim firmalarını bünyelerinde barındırıyorlar. Biz de diğer teknoparklar gibi yüzde 100 dolulukla çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak bilişim sektöründeyiz. Dönüşüm kendi kendini besleyen bir mekanizma. Firmalar, teknoparkların içerisinde birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunuyorlar. Kendi tecrübemize dayanarak Ticaret Bakanlığı’nın desteklediği bir ihracat kümesi oluşturmuştuk. Gittiğimiz ülkelerdeki yerel firmalarla çalışmak istedik. Ofis açmak gönüllülük açısından önem arz ediyor; fakat orada temasa geçebileceğiniz yerel danışmanınızın olması daha önemli. Teknoparklar, bu noktadaki network’te kritik bir rol oynuyor ve oynamaya devam edecek.”