Bilişim, sağlık sektörünün hizmetinde
Bu ortak öncelikler, ülke fark etmeksizin, gelişen çözümlerin sağlık sektöründe yerini almasını sağlıyor. PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) ‘Emerging trends in healthcare’ başlıklı araştırmasına göre, sektörde değişimin itici gücü olan belli başlıklar var.
Öncelikle kamu ve özel sektörün sağlık hizmetleri sunumu ve finansmanı arasında bir ‘yeniden dengelenme’ kendini gösteriyor. Yaşam süresi, kronik hastalıklar gibi demografik değişimlere ek olarak, kamu ve özel sektör arasında denge oluşturmak gerektiği açıkça ortada. Bunun için hükümetler maliyetleri kontrol etmek için yeni yöntemler geliştirirken, hekimlik kavramında da farklı bir yapıyı ortaya koymaya çalışıyor. Bu kapsamda yeni ödeme modelleri gelir artışı, kalite ve maliyet azaltımına odaklanacak. Özel sektör ve kamu ortaklıklarının sayısal ve kapsam bazında büyümesi beklenirken, bu da özel sektör için değeri kat be kat artmış küresel bir pazar anlamını taşıyacak.
Paydaşlar giderek artıyor
Bir diğer başlık, sağlık sektörünün sanayileşmesi. Sektörde bağlantılar artıyor ve bu da daha etkili bir yapıyı ortaya koyuyor. Bağlantı olma yapısı, sektörün büyük, pahalı tesislere bağımlılığını azaltacağı gibi, bireylere de sağlık durumlarını kontrol etmede daha büyük bir güç sunacak. Bu yapı ‘hasta odaklı sağlık sistemi’ olarak tanımlanırken, beraberinde farklı sektörlerin de bu pazarda yerini alabilmesine fırsat sağlıyor. Bunun ilk akla gelen örnekleri perakende, telekom, kişisel bakım, seyahat ve turizm sektörleri.
Araştırmada öne çıkan son başlık ise sağlık sektörünün giderek daha fazla ‘doğruluğu baz alan bir sektör’ halini alması. Burada gen odaklı araştırmalar bir ‘devrim’ olarak tanımlanırken, bunun sağlık sektörünü daha hatasız bir yapıya kavuşturduğuna dikkat çekiliyor. Gen haritası konusunda gelişim, bilim ve teknolojide an be an kendini gösteren ilerleme daha fazla kişisel, öngörülebilir ve koruyucu politikaların geliştirilebilmesi demek. Sağlık çözümlerinin giderek daha kişisel hale gelmesi sayesinde bireyler de küçük gruplar halinde segmente edilebilecek ve bu da grupların kendilerine has tedavi süreçlerinin gelişebilmesini sağlayacak.
Teknoloji sektörünün derdi sağlık oluyor
Sağlık sektörünün kendi içindeki değişimde bireysel sağlık cihazlarının kullanımının yaygınlaşmasının da önemli bir payı olacak. Bu noktada sağlık sektörü, BT sektörü ile yakın ve verimli bir işbirliğini hayata geçiriyor ve sektör uzmanlarına göre, ‘giyilebilir sağlık teknolojileri’ şu anda daha emekleme döneminde. Çünkü yapılabileceklerde sınır yok. Yine PwC’nin konuyla ilgili hazırladığı ‘Health wearables: Early days’ araştırması giyilebilir teknolojilerin sağlık sektöründeki yansımalarını içeriyor. Sağlık sektörünün sunduğu potansiyel, teknoloji şirketlerinin giyilebilir teknolojilerde yeniliklerini beraberinde getiriyor. İşte ilk akla gelen örnekler: Beden aktivitesini kaydeden fitness bantları, uyku seyrini takip eden yapıştırılabilir aparatlar, vücut ısı dengesini, kalp ritmini kontrol eden cihazlar…
Sektörel bir ekosistem sağlıkta buluşacak
Tüm bu cihazların ortak özelliği veri üretmesi ve bu üretilen verilerin hem bireyler hem de sağlık kurumları için erişilebilir olması. Özellikle sağlık kurumlarının bu verilere erişebilmesi uzaktan hasta denetimi gibi imkanları, dolayısıyla azalan sağlık bakım maliyetlerini beraberinde getiriyor. Kişisel cihazlarla üretilen veriler sağlık odaklı yükümlülüklerini daha iyi yönetebilmeleri adına sigorta sektörü tarafından da kullanım potansiyeline sahip. İlaç sektörü ise bu veriler ışığında klinik süreçlerde iyileştirme odaklı Ar-Ge çalışmalarına daha rahat odaklanabilir. Bunlar işin ‘sektörel’ tarafı. İşin asıl potansiyel sunan bölümü ise bireysel kullanıcılar. Çünkü birçok kişinin görüşü, giyilebilir teknolojilerin sağlıklarını kayda değer biçimde geliştireceği yönünde.
Söz konusu potansiyel, kurumsal hayatta yankı bulmakta gecikmiyor. 2014 yılında dijital sağlık ve giyilebilir teknoloji konusunda risk sermayesi şirketlerinin yatırımlarında artışa dikkat çekilen PwC araştırmasına göre, bu daha başlangıç. Sonuçta giyilebilir teknolojilerin üretim ve satın alma bedelleri düştükçe, bu teknolojiler ihtiyaçla doğru orantılı olarak daha sofistike bir yapıya kavuştukça, veri kalitesi geliştikçe, uygulamalar çeşitlendikçe bireylerin hayatında vazgeçilmez bir parça olmakla kalmayacak, yukarıda bahsettiğimiz sektörlerin de iş süreçlerinde kaçınılmaz olarak önemli bir paya sahip olacak. Sonuçta giyilebilir akıllı cihazlar dünyası ağır ama emin adımlarla doğuyor ve bu da yeni bir sağlık ekonomisinin, bildiğimizden çok farklı bir sağlık ekosisteminin doğuşunu müjdeliyor.
Gen araştırmaları kişiye özel tedavi sunacak
Sağlık sektörünün önemli bir parçası olan ilaç sektörü, inovasyona en fazla yatırım yapan sektörlerden biri. İlaç sektörünün Ar-Ge’ye ayırdığı kaynak geçtiğimiz yıl 125 milyar dolar seviyelerindeydi. “Sadece Novartis olarak biz yılda 9.6 milyar dolar yatırım yapıyoruz” diyen Novartis Türkiye Ülke Başkanı Güldem Berkman’a göre, bu da Türkiye’nin bu alanda ayırdığı kaynağın yaklaşık 120 katı. Ar-Ge’ye uzay bilimlerinden bile daha fazla yıllık yatırım yapan ilaç sektöründe gelişmeler son derece hızlı oluyor. Berkman’ın da belirttiği gibi, son 20 yılda gelinen noktada artık verem, tüberküloz, cüzzam, çiçek gibi hastalıkların nerdeyse kökünün kazındığını söylemek mümkün. “Geçtiğimiz yıllarda daha geniş kitleleri tedavi eden ilaçlar üzerinde çalışırken, önümüzdeki süreçte kişiye özel tedavilerden bahsetmek mümkün olacak. İnsanların gen haritaları daha 10 yıl öncesinde konu dahi edilmiyorken, bugün genetik özelliklerin kişiye özel hazırlanan tedavilerin temeli olması beklenmekte. İlaç sektörü büyük bir hızla bu yönde gelişmekte” detayını paylaşan Berkman, sektörün BT ekseninde gelişimini şöyle yorumluyor:
“Kişiye özel tedavi hizmetleri yaklaşımı; yeni moleküler verileri ve teşhis yöntemlerini kullanarak ilaçları özel olarak üretmek ve hastalıkları daha iyi yönetebilmek. Aynı hastalığın teşhisi konulmuş iki hasta aynı ilaca farklı tepkiler gösterebilir. Kişiye özel tedavi altında yatan düşünce de bu farklılıkları gen haritası sayesinde moleküler düzeyde değerlendirerek, belirli hasta gruplarının ihtiyaçlarına uygun, özel tedavi yöntemleri geliştirmek. Kişiye özel tedavi alanındaki çalışmalar sayesinde diyabet, alzheimer, kanser ve kalp hastalıkları gibi komplike hastalıklar alanında hastalar alt gruplara ayrılabilir, böylelikle tedavi daha etkin bir hale getirilir.”
Sağlık sektörünün geleceğine bakış
– Bireyler giyilebilir sağlık teknolojilerine karşı ilgisini gösterirken, teknoloji şirketleri de bu ilgiyi ‘satın alması kolay’ cihazlarla destekleme, böylece hem bireyler hem de sağlık sektöründeki iş ortaklarına fayda sağlama peşinde.
– Birçok kişi giyilebilir cihaz için çok para vermek istemediği için ya kamu kanadından kullanım konusunda teşvik edici kararlar çıkacak ya da sigorta şirketleri gibi yapılar bu cihazların kullanımı karşılığında bireylere destek vaadinde bulunacak.
– Bu cihazları kullanan kişiler, sağlık verilerinin sosyal medya platformlarında paylaşılabilir olmasına, bu verilerin aile bireyleri ve arkadaşlarca görülebilmesine pek sıcak bakmıyor. Bu nedenle bu cihazların kullanımı için farklı sosyal medya stratejilerinin geliştirilmesi şart.
– Kullanıcıların aklındaki soru işaretlerinden biri veri gizliliği olsa da, sağlık sektörünün kendi verilerini diğer tüm paydaşlardan daha iyi koruyacağına yönelik inanç sağlam. Bu güveni sürekli kılmak için bu teknolojinin paydaşı olan tüm sektör ve şirketler bireysel sağlık verisinin nerede, nasıl kullanıldığına dair şeffaf olmak, bu şeffaflığı sürekli kılmak zorunda.
İlaç sektörü için yeni bir dönem
Güvenli ve daha etkili ilaç arayışı, farmako-ekonomideki gelişmeler ve artan klinik araştırmalar, kişiye özel tedavilerin geliştirilmesi için itici güç oluyor. Üzerinde en çok çalışılan kişiye özel tedavilerin AIDS, ağrı, hormon replasmanı, hipertansiyon, şizofreni, astım ve depresyon alanlarında olduğu da biliniyor. Örneğin, gelişen teknoloji sayesinde ilacın hasta üzerindeki etkisini takip etmek mümkün. Novartis Türkiye Ülke Başkanı Güldem Berkman’ın dikkat çektiği diğer bir örnek ise çipli ilaçlar. Sindirilebilir çipli ilaçlar ile doktorun hastanın tedaviye yanıtını takip etmesi mümkün. Şu anda akıllı telefonlar, GPS gibi uzaktan takip yöntemleri de araştırılıyor. “Bugün 5 bin dolardan daha az bir maliyetle tüm gen haritasını çıkartabilir hale geldik. Hatta kimi durumlarda bu rakam bin doların altına inebiliyor. Burada en dikkat çekici husus, maliyetten ziyade gösterilen hızlı gelişim” diyen Güldem Berkman, sektörel gelişime dair umut veren şu detayları paylaşıyor:
“Gelecek 10 yılda özellikle kişiye özel tedavi, hasta uyumu ve hastayı uzaktan takip etme konusunda büyük gelişmeler olacağı öngörülüyor. İlaç endüstrisi için yeni bir döneme tanıklık ediliyor. Geçtiğimiz ay Novartis bünyesinde yeni bir Hücre ve Gen Tedavileri Bölümü açıldı. Sektör artık ilaç üretmekten ziyade, tedavi seçenekleri geliştiren bir yapıya doğru yöneliyor. Bu da çok yüksek bir teknoloji gerektiriyor. Novartis olarak özellikle T-Hücre tedavisi dediğimiz bir yöntemle hastaların kanını alıp, işleyip, vücutlarına geri yerleştiriyoruz. Kanserli hücrelerle hastanın kendi hücresi savaşıyor ve kanseri yeniyor. Kanseri bir zaman sonra kronik bir hastalık gibi yönetmek mümkün olabilecek. Göz sağlığı alanında Google işbirliği ile giyilebilir teknoloji konusunda önemli bir adım attık. Akıllı lens teknolojisiyle öncelikle göz sağlığında iki alana odaklanmayı hedefliyoruz. İlk uygulama alanı diyabet hastaları. Gözyaşı sıvısında ölçüm yapacak ve mobil bir cihaz ile kablosuz bağlantı kuracak şekilde tasarlanmış ‘akıllı kontakt lens’ yoluyla vücuttaki glukoz seviyesi sürekli ölçülerek diyabetlilerin hastalıklarını yönetmelerine yardımcı olmayı hedefliyoruz. Presbiyop, yani yaşlılığa bağlı yakını görememe sorunu ise bu teknolojinin kullanılacağı diğer alan. Gözlüksüz okuyamayan presbiyopili hastalar için geliştirilecek ‘akıllı lens’, refraktif katarakt tedavisi kapsamında adapte olabilen bir kontakt lens ya da intraoküler lens yoluyla gözün yakındaki nesnelere doğal ve otomatik odaklanmasının sağlanması hedefleniyor. Adapte olabilen görüş düzeltme yeteneği ile göze görme yeteneğinin geri kazandırılabilmesi mümkün olabilecek. Bu tedavilerin hastalara ulaştırılabilmesi için Türkiye'nin önceliklerini iyi belirlemesi, yeni ürünlerin hastalara sunulabileceği etkin bir sistem geliştirmesi olumlu olur.”