Bilişim Sektörü Nereye Doğru Genişliyor? Sağlıklı bir Büyüme mi yoksa obezite mi?
YAZAN: Ömer EKİNCİ
Şu anda okumakta olduğunuz gazetenin paydaşı olduğu sektör, Bilişim Sektörü. Onlarca alt kırılımıyla beraber koca bir ekosistem.
Peki bu ekosistem nereye doğru genişliyor? Neye dönüşüyor? Nasıl büyüyor? Sağlıklı bir büyüme mi yoksa obezite mi?
Bilişim sektöründe geçirdiğim 20 sene bu sektörün ve birçok alt kırılımının geçirdiği evrime şahit olma şansı verdi. Elbette benden çok daha uzun süre şahitlik eden büyüklerim var, onlar da tahmin ediyorum ki katılacaklardır bu yazıya.
“Sektör nasıl büyüyor’dan önce “Bir sektör nasıl büyür?” sorusuna cevap bulalım.
Sektöre giren insan kaynağı yeni mezun ya da stajyer şeklinde oluyor. Okulda iyi bir eğitim almışsa sektöre giren kişi, elde var bir. Ama eğitim dünyamızın başarı oranı, Pisa testi gibi birtakım sınavlardaki halimiz, ahvalimiz ortada. Demek ki elde yok bir.
Peki, yeni mezun ya da stajyeri aldık, eğitimi çok iyi değildi ama yetiştirmeye karar verdik. Gerçek anlamda yetişene kadar sabredebilen genç sayısı çok değil, daha hızlı para kazandıran, daha pratik, daha kolay ve konfor alanı sağlayan işlere kaçırmak mümkün. Sözgelimi bu dönem malumunuz moto-kurye olmak çok revaçta. 10 – 12 bin lira kazanıyorum diyen kuryeler ve onların peşinde koşan gençler. Yetiştirdiğimiz gençlerin bir kısmını burada kaybediyoruz.
Bir kısmı gitti, biz kalanlarla devam edelim. Edelim de bir de madalyonun öbür yüzü var. Gençler yetişmiyor da piyasanın mevcut oyuncuları ne kadar motive insan yetiştirmeye. Ya da motive olanların ne kadarı insan yetiştirme becerisine, donanımına sahip? Hani bazı şirketler için “Okul Gibi” deriz. Sektör oyuncularının kaçı okul gibi? İşte burada da bir miktar gencimizi kaybediyoruz. Kendilerinden dolayı değil yetiştiren, daha doğrusu yetiştiremeyen sektör oyuncuları yüzünden.
Yola devam edelim. Kalanlar artık belli bir seviyeye ulaştı. Artık profesyoneller. Bu profesyonellerin bir kısmı çalıştıkları şirketlerde emekli olana kadar çalışacak. Onlar sektörün emektarları olacaklar. Karınca misali yükünü taşıyacaklar. Ve bilişim sektörünün gizli kahramanı bana göre onlar.
Bir de diğer kısmı var o profesyonellerin. Belli bir süre deneyim elde edip kendi işini kurmak isteyenler, onlar da girişimciler.
Peki girişimci ruhlu bir profesyonel bir şirketten nasıl ayrılır? Sektörümüzde nasıl ayrılıyor. Piyasa oyuncuları nasıl oluşuyor?
İtiraf edelim, ayrılışlar çoğunlukla kavgayla oluyor. Yüz binlerce rekabet davası adliye arşivlerinde gününü bekliyor.
Ayrılanlar şirket kurduğunda ayrı problem, var olan oyunculardan birinde işe girerse, yani rakibe giderse ayrı problem. Ama realite bu mu? Evet bu.
İşte kafamızı kurcalaması gereken soru bu. Madem ayrılışlar böyle sancılı, böyle problemli, o zaman sağlıklı bir sektör yapısı nasıl kurulacak?
Birbiriyle kavgalı rakiplerin oluşturduğu bir sektör eski Roma kolezyumlarındaki gladyotörleri çağrıştırmıyor mu size de? “Kazan – Kazan” şeklinde olması gereken felsefe ‘Yaşamak için öldür’e nasıl evrilebiliyor?
Çalıştığı şirketten ayrılıp doğrudan rakibe giden, “Rakibinizin tüm müşterileri datası elimde” diyen bir oyuncunun olması ayrı kötü, bunu yadırgamayan, tam tersi bunu fırsat gibi gören rakiplerin bu nahoş duruma zemin hazırlaması ayrı garabet.
Peki Ömer Ekinci, bunca tespiti neden yaptın? Zaten bildiğimiz şeyleri bize neden tekrar okuttun?
Dostlar, elbette önerim var. Dediğim gibi sektörde geçen 20 yılın haricinde bir de dededen beri Ahilik teşkilatının içinde bulunan, usta-çırak kültürü ile yetişmiş biri olarak, enteresandır, iş dünyasında yaşadığım birçok problemin çözümünü de yüzlerce yıllık bu kadim iş kültüründe buldum: Ahilik sisteminde.
Ahilik modelinde loncalar vardır bildiğiniz gibi, bizim şu andaki meslek örgütlerimiz gibi. O sektörün her bir oyuncusu o loncanın üyesidir.
Loncalardan, ahilik modelinden bugüne neler uyarlanabilir mesela. Biraz üzerine çalışalım isterseniz.
Örneğin sektör oyuncularından birinin bir çalışanı işten etik dışı bir biçimde, çalıştığı işletmeye zarar vererek ayrılıp bir başka işletmeye başvurursa Ahilik sisteminin yazılı olmayan kurallarına göre yeni işletme o çalışanı işe almamalıdır.. Çalışan yeni işletmesine, eski işletmesinden icazet / onay / referans mektubu götürmek zorunda olmalıdır.. Ayrıca yeni işletme, eski işyeriyle görüşüp mutlaka rızasını alır. Bu herkesi koruyan, çalışanı da ayrıldığı işletmeye zarar vermeden, o işletmenin rızasını alarak ayrılmaya zorlayan bir kural olabilir.
Hemen yükselen sesleri duyar gibiyim, peki işletmeler çalışanlara haksız yere kötü referans oluyorsa, kariyerine kast ediyorsa, önünü kesiyorsa? Aynı şekilde çalışan da işletmeyi loncaya şikayet etme hakkına sahip olmalı. Çift taraflı bir kontrol sözkonusu.
Bir başka kural,
Sektöre giriş.
Bir girişimci bir sektöre oyuncu olarak girmek istediğinde öyle işyeri ruhsatı alıp, sabah erken kalkıp giremeyecek. Giriş bariyeri düşük olsun, yüksek olsun, hiç fark etmez, özellikle teknik arka planı olan, bir bilgi-birikim gerektiren mesleklerde sektöre girmek isteyen oyuncu en az 2, en çok 4 referans göstermek zorunda olmalı. Eğer daha önce çalıştığı ve o sektörden olan bir eski işvereni kişiye kefilse, o halde iki kefil, iki referans yeterli olacaktır. Eğer eski işvereni kefil ve referans değilse kişinin yine önünü kesmiyoruz, ama bu kez sektörden en az dört oyuncunun bu kişiye kefil olması gerekiyor. Bu da az önce söylediğimiz gibi, eski işverenin hırsına yenik düşüp eski çalışanının önünü kesmesini engelliyor.
Sadece sektörden referans yetmeyecek. Daha önceki işletmesinde iken çalıştığı, hizmet verdiği en az üç müşteriden de referans mektubu alması gerekecek girişimcinin. Bütün bunlarla loncaya başvurup, o durumda işletmesini kurabilecek.
Üzerine çalışılması gereken konular, biraz düşünmek ve sizleri de düşündürmek istedim.
Serbest piyasa demek herkesin her istediğini yapabilmesi demek değil. Sistemi öyle kurgulamalıyız ki iyi ile kötüyü doğrudan ayıklayabilsin.
Biz Türklerin çok sevdiği bir alışkanlığı var malum, çekirdek çitlemek. İşte o çekirdeklerin dolusu ile kabuğu birbirine karıştığında ayıklamanın basit bir yolu vardır. Üflersiniz, içi boş olanlar uçar, dolu olanlar kalır. Bu basit teknikle dakikalarca elle ayıklamaya gerek kalmadan saniyeler içinde ayrıştırmayı sağlarsınız.
İşini doğru yapmak isteyen, işini o güne kadar da doğru yapmış olanları korumamak, işini eksik, gedik yapanlara destek olmaktır, onları yüreklendirmektir.