Bilişim sektörünün gizli rakipleri!
Cumhurbaşkanlığının son açıklamasına göre kamu bünyesindeki sigorta ve bireysel emeklilik şirketleri birleştirilerek Türkiye Hayat ve Emeklilik şirketi ismiyle yeni yapısına kavuştu. Bu yapıyla Vakıfbank, Ziraat Bankası ve Halkbank emeklilik ve hayat sigortaları şirketleri, bu çatı şirketin altına girdi. Hayırlısı olsun.
24 Ağustos verilerine göre Türkiye Hayat ve Emeklilik şirketi 1.8 milyon katılımcı ile sektörün en büyüğü konumuna geldi. Onu 1 milyonu aşkın katılımcı ile Anadolu Hayat Emeklilik ile Garanti Emeklilik ve Hayat şirketleri izliyor. Fon tutarı açısından değerlendirildiğinde bir fark ortaya çıkıyor, Birinci Avivasa Emeklilik ve Hayat fon tutarı 23 milyar 463 milyon TL, İkinci Anadolu Hayat ve Emeklilik 22 milyar 873 milyon TL, az farkla da üçüncü Türkiye Emeklilik ve Hayat şirketinin fon tutarı 22 milyar 868 milyon TL olarak sıralanıyorlar.
Sigorta şirketlerini ve detaylı yapılarını bilemem ama şunu açıkça görebiliyorum, artık ülkemizde en büyük sigorta şirketi olma yönünde hareket eden bir kamu emeklilik ve sigorta şirketimiz var, Türkiye Hayat ve Emeklilik şirketi. Diğer sigorta şirketlerine Allah kolaylık versin.
Bizi ilgilendiren kısmı sigorta şirketleri değil. Bilişim sektöründeki kamu kurumlarının tedarikçi şirketler doğurarak bir anlamda birleşmesi. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın emriyle kurulan kamu şirketleri günümüzde artık ilk kuruluş amaçlarından belki de çok uzakta birer bilişim şirketi oldu. Savunma sanayi gibi önemli ve kritik amaçlarla kurulduğunu tahmin ettiğim bu şirketler, günümüzde içlerinde bilişim alım, satım ve üretim yapan birer dev haline geldi. Üstelik bu hem donanım hem yazılım hem de hizmet olarak gittikçe de artıyor. Bugün bir devlet kurumu alım yapacak olsa, ilk tercihi haliyle bu büyüyen dev kamu kurumları oluyor. Özel sektörün bu dev kamu şirketleri ile rekabet etme şansı her geçen gün de azalıyor. Kamu gibi önemli bir müşteri kaynağını ya kaybediyor ya da kar marjlarından çok fedakarlık etmeye mecbur kalıyor.
Son 10-15 yılda gelişen diğer rekabetçi yapı banka ve finans kuruluşlarında oluşmaya başladı. Nerdeyse her banka kendi teknoloji firmasını kurdu, donanım, yazılım ve hizmet alımlarını buralardan yapıyor. Yüksek alım gücü, bankanın yine aynı güce sahip bu teknoloji firmalarına da aktarılıyor elbette. Sektör firmalarımızın bu finans kuruluşlarının alım gücü karşısında kar marjları eriyor. Hizmet ve yazılımları da bu teknoloji firmaları finans kuruluşuna sunuyor olunca sektör firmalarının fazla şansı kalmıyor.
Yazmaya çalıştığım üç olayın birbirinden farkı var mı? Var tabi, biri sigorta sektörü, biri kamu, biri de bankalar…
Bilişim 500 Araştırma sonuçlarına göre; 500 şirketin toplam cirosu 133 milyar TL’ye ulaştı. 25 şirketin yüzde 100’ün üzerinde büyüme gösterdiği şirketler arasında en yüksek büyüme oranı yüzde 344 olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılına göre Bilişim 500 şirketlerinin toplam geliri TL bazında yüzde 11 büyümüştür. Şimdi dikkat, bu gelir USD bazında yüzde 6 küçülmüştür.
Son 5 yılın Türk Lirası performansına bakarsak Bilişim 500 gelirleri 2014 yılından 2019 yılına yüzde 57 büyümüştür. Can alıcı kısma geliyorum, Sektörümüz dolar bazında son 5 yılda yüzde 25 daralmıştır.
Bu daralmanın nedenlerini incelersek elbette tek sonuç bu yeni rakipler değildir. Fakat etkisinin de olduğu bir gerçektir.
Birkaç tespitimi yazmak isterim.
- Yazılımcı açığı gittikçe büyümektedir. Ülkemizde çok ciddi yazılımcı açığı vardır.
- 2023’ü Bilişim Ülkesi olarak hedefleyen ülkemizin okullarında bilgisayar dersleri hala hem yeterli hem de zorunlu değildir.
- Yeni nesil genç bilişimciler çok başarılı projeler geliştirmektedir fakat ilk yatırım ya da destek aldıklarında yurtdışına çıkmaktadırlar
- Devletin bilişim için ayırdığı destekler her geçen gün artmakla beraber bu desteklere ulaşmanın zorlu yolları nedeniyle başvuru sayıları yeterli sayıya ulaşamamaktadır. “Nasılsa bize vermezler” kanısı halen çok yaygındır
- Kar marjlarının düşmesi ve sektörün küçülmesi nedeniyle yabancı şirketler ofislerini kapatmakta veya çalışan sayısını azaltmaktadır.
- Basın, pazarlama ve iletişimin önemi bilişim sektörünün çok küçük kesimi tarafından bilinmekle beraber büyük bölümünün hedefinden çok uzaktır.
- Mevcut STK’lar üyelerinden yeterli desteği görmedikleri için bu sorunlara çözüm üretmekte zorlanmakta ya da üretmeye çalışanlar dikkate alınmamaktadır.
- Salgın döneminde bilişim sektörüne özel destek alınamamıştır.
- Kamu bilgi işlem dairelerinde kadrolar yüzlerle ifade edilen sayılara ulaşmış, kendi yazılımlarını kendileri üretir duruma gelmişlerdir. Hatta kendi siber güvenlik ekiplerini kurma yolunu seçmişlerdir. Bu da sektör firmaları zorlayarak kendini geliştirememelerine neden olurken kamu kurumları da bu yapılaşmalarına rağmen uzman olmadıkları konularda zayıf kalmaktadırlar.
- -Bilişim öğretmenlerimiz online eğitime geçilen bu dönemde çok önemli görev üslenebilirler, atamalarını bekliyorlar.
Bir başka yazımızda yapılması gerekenleri kendi penceremden aktaracağım.
Bu vesile ile birkaç bilgiyi daha paylaşayım: Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 30’u bir yatırımcı arayışındadır. Yatırımcı arayan şirketlerin yarıdan fazlası Türkiye merkezli üreticidir ve 16.590 kişiyi bünyelerinde istihdam etmektedirler. Yatırım arayan şirketlerin toplam cirosu ise 5,8 milyar TL’ye ulaşmıştır.
Araştırmaya bilgi veren şirketlerin yüzde 47’si ihracat gerçekleştirmektedir. En yaygın ihracat Avrupa ülkelerine yapılmaktadır. Avrupa ülkelerini sırası ile Ortadoğu, Afrika ülkeleri ve KKTC takip etmektedir.
Yazdım…