Bilişimde kadın istihdamı artmalı
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Şahin: “Sürdürülebilir büyüme, ancak kadınların iş ve sosyal hayatta olması ile mümkün olabilir.”
İçinde bulunduğumuz dönem, normların sürekli olarak değiştiği, bizim de değişen bu normlara adapte olmamız gereken bir dönem. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin bunu, “Değişen ve dönüşen bu dönemde çok daha yeniliklere açık, farklı çalışma metotlarını da prensip olarak benimseyebilen, bunun “öğren-unut-yeniden öğren” yolculuğu olduğuna inanıyorum” sözleri ile tanımladı. Dell Türkiye sponsorluğunda düzenlenen 30′ with CxO etkinliğine konuk olan Meltem Bakiler Şahin’e göre, normlar değiştikçe, teknolojinin hayatımıza girme şekli, bunları kullanma yöntemlerimiz ve ekiplerle etkileşimimiz, müşterilerle ilişkilerimiz değişip dönüşüyor. Dijitalleşme hayatımızın çok önemli bir yerinde olmakla birlikte insanoğlu olarak yüz yüze alışverişi çok istiyoruz. “Sosyal ve psikolojik ihtiyaçları da ele alan yaklaşımı beraber göreceğimizi düşünüyorum” beklentisini dile getiren Meltem Bakiler Şahin, BThaber gazetesi editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı:
Türkiye’de farklı şirketlerde üst düzey yönetici olarak görev aldınız. Süreç içerisinde kadın yöneticilerin benimsenmesi nasıl bir gelişim sergiledi?
20 yıldır teknoloji sektöründe çalışıyorum. Ne yazık ki bazı işler erkek işi olarak algılanıyor. Teknoloji sektörü de bunlardan bir tanesi. Teknoloji sektöründe kadın çalışan oranı yüzde 10 civarında. Benim de içerisinde olduğum Teknolojide Kadın Derneği olarak bu istihdamın artması adına çalışıyoruz. Burada önemli olan, teknolojiyi tüketen bir toplumdan teknolojiyi üreten bir topluma nasıl dönüşüleceği. Bu noktada farklılaşmak kadın, erkek hepimize fayda katacak. Kadınların liderlik becerilerinin burada ön plana çıktığını gözlemliyorum. Bilim dünyasında uluslararası çapta başarılara imza atan kadınlar var. Sürdürülebilir büyümenin ve toplumsal dönüşümün ancak kadınların iş ve sosyal hayatta olması ile mümkün olabileceğini düşünüyorum. Gelişme var; ama olması gereken yerden çok uzaktayız. Ben kimya mühendisiyim. Geçtiğimiz haftalarda da özellikle kadınlar için kutlanan bir mühendislik günü vardı. Herhangi bir meslek, cinsiyet ayrımcılığı ile anıldığında özellikle kadınlar bu meslekten uzaklaşabiliyorlar. Birbirimize destek olarak çeşitliliği masaya getireceğiz.
Dell Technologies, 2030 hedefleri doğrultusunda sürdürülebilirlik, kapsayıcılık başta olmak üzere BM inisiyatifleri adına özellikle kız çocukları için sistem çalışmaları yürütüyor. Vodafone Türkiye olarak bu kapsamda gerçekleştirdiğiniz projelerden bahsedebilir misiniz?
Türkiye Vodafone Vakfı’nda Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışıyorum. Cinsiyet eşitliği, teknolojide üreten bir topluma nasıl dönüşeceğimiz bakış açısıyla Habitat Derneği ile başlattığımız “Yarını Kodlayanlar” projemiz var. 2016’dan bu yana 81 ilde 130 binin üzerinde çocuğa ulaştık. Önümüzdeki dönemde 70 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. Hayalimiz; en gelişmiş il merkezlerinden en ücra köşelere dek hiçbir çocuğun geride kalmaması. Türkiye Vodafone Vakfı’nda tamamen kadınlara özel gerçekleştirdiğimiz dijital okuryazarlık eğitimleri var. Bu eğitimler kapsamında kendi işlerini e-ticaret üzerine taşımak isteyen kadınlar, bizi de Türkiye’ye daha çok yatırım yapmak anlamında cesaretlendiriyor. Kimsenin geride kalmasını istemiyoruz. Toplumun tüketen bir toplum olmasının yanı sıra üreten bir toplum olmasına katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu etkilerin kalıcı olması bizim için çok önemli. Birçok çocuğun hayallerinin de değiştiğini, teknolojiyi, geleceği, robotları daha farklı bir bakış açısıyla hayal ettiklerini görüyoruz. Ben de Türkiye Vodafone Vakfı’nda gönüllü öğretmenlerden bir tanesiyim. Biz bir eğitimden geçiyoruz ve şirketimiz bizi belirli günlerde izinli sayıyor. Vodafone’da bu tip bir çalışan iznini, gönüllü bir çalışmaya kullanmak çok tatmin edici bir duygu.
Ekip yönetimi, iş süreçleri yönetimi kapsamında nasıl bir strateji ile ilerliyorsunuz?
Başarılı bir liderliğin temelinde kararlılık, azim ve takım oyuncusu olmanın yattığına inanıyorum. Profesyonel hayata geçtiğimden bu yana karşılaştığım hiçbir şeyi bir sorun olarak nitelendirmedim. Konuları azim ve kararlılıkla birlikte ele aldım. Pandemi de bunlardan biri oldu. Bir yönetici olarak fark yaratabildiğim alanlar; merak, öğrenme isteği, takım yönetimi ve güçlü değişim yönetimi oldu. Kabına sığmayarak risk almanın, içinden geçenleri ortaya koymanın önemine inanıyorum. Etraflıca düşünülmüş, cesaretle harmanlanmış ve doğru zamanda atılmış adımlar hayatımızı değiştirebiliyor. İçinde bulunduğumuz değişim ve dönüşümlere bu şekilde yaklaştığımızda fırsatlara ortam oluştuğunu gözlemleyebiliyorum. İyi bir lider olmanın bir diğer yönü de; her bireyin bir tanecik olduğuna inanmak. Burada önemli olan ekibinizdeki herkesi ‘aynı masanın etrafında yer alan kişiler’ olarak görüp önyargıları bir kenara bırakarak, bunun sunduğu çeşitli avantajlara odaklanmak. Katıldığım bir etkinlikte iş hayatı ile aile hayatını birlikte yönetmenin zor olup olmadığı soruldu. “Bir baba olsaydım bu soruyu bana sorar mıydınız?” dedim. İnsanın kimlikleri, sorumlulukları mutlaka var. Hepimizin eşit olduğuna kendimiz inandığımız zaman farklı perspektifteki konuların ortadan kalktığına inanıyorum. İş yaşamında kadınların “tek kadın olma” hedefleri kapsamında “kraliçe” sendromu var. Tam tersi bir düşüncem var. Kadınların iş hayatında hemcinslerine destek olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu dayanışma hayatta “ben” değil, “biz” dayanışmasının güçlü olmasını beraberinde getiriyor. Girdiğim her oluşumda takım ruhu ile nasıl başarılı olunacağına ilişkin bir anlayışla ilerlemeye devam ediyorum.
Nasıl bir zaman stratejiniz var? Öncelikleriniz neler?
Zaman yönetiminde hepsini bir arada yapabilenlerden değilim. İlk iki önceliğim ailem ve işim, kendi sağlığım. Arkadaşlarım daha limitli. Diğer konulara daha az zaman ayırabiliyorum. Bunlar dönemsel olarak değişebiliyor. Örneğin; pandemide sporu hayatıma katabildim, daha etkin bir zaman yönetimi yapabildim. Ben, özel hayatı da bir takım oyunu olarak görüyorum. Aileme dönemsel olarak ihtiyaçlarımı, yapmak zorunda olduklarımı söylüyorum. Annem, babam, eşim olmak üzere birlikte paylaştığımız bir aile hayatımız var. Sorumlulukların sadece annede, kadında olduğu bir ailede yaşamıyorum. İki tane oğlum var. Bu, bana hayatın dengede gitme imkanını gözleme fırsatı veriyor. “Oksijen maskesi” adında bir sendrom var. İnsanın önce kendisi iyi olacak, sonrasında etrafına yardım edecek. Kendi gelişimim, yapabileceklerim, hem de ailemi, iş hayatımı planlı olarak ele almaya çalışıyorum. Evde herkes uyurken sabah kalkıp spor yapmak gibi bazı püf noktalarım da var.
Daha fazla boş vaktiniz olsaydı neler yapmak isterdiniz?
Ben mükemmel annelik rolünden vazgeçtim. Üzerimden attığım bu sıfat, çok da rahatlatıcı oldu. Ailece birlikte olmak çok önemli ve onlarla birlikte olmaya özen gösteriyorum. Teknolojiye meraklı bir insanım. 3D yazıcıdan kodlamaya farklı teknolojileri öğrenmeyi seviyorum. FOMO’yu azaltmak için okumaya çalışıyorum, radarlarım hep açık, ters mentoring denen şekilde genç arkadaşlarımdan öğreniyorum. Daha fazla zamanım olsa yine çok okumaya, öğrenmeye çalışırım. İnternet üzerinden eğitim almak çok kolay. Sanat çok iyi olduğum bir alan değildir. Modern sanat konusunda son dönemde bir eğitim aldım. Kullandığım bir uygulama var. Günlük olarak sanat eserleri tanıtıyor. Farklı konularda bilgi sahibi olup bunları harmanlamak çok büyük bir fark yaratıyor.
Sizce Z nesli neler değiştirecek?
Her bir neslin bir vizyonu olduğunu gözlemliyoruz. Daha fazla toplumun dönüşümüne etki edecek bir nesil olabileceğini düşünüyorum. Oğlumun biri 3, diğeri 5 yaşında. Onlardan da gözlemleyebiliyorum. Ben ne getirirse getirsin çeşitliliğin önemli olduğuna inananlardanım. Masanın etrafında onların çok daha aktif bir şekilde rol aldığını gözlemleyebiliyoruz. Hem kodlama eğitimlerinde hem çocukların belirli robotlarla ilgilendikleri eğitimlerde bunun örneklerini görüyoruz. Bugüne dek olmayan çözümleri de çocuk meraklarıyla bir araya getirebiliyorlar. O eğitim sürecinde bizim de kapattığımız kapıları biraz daha açarak masalarda daha fazla çocuklara söz verdiğimiz bir hayata geçiş söz konusu.