Birleşik Krallık Hükümeti Sanayi Stratejisini Açıkladı
“İktidardaki, sağ, yani neo-liberal görüşteki] Muhafazakar Parti çevrelerinde [devletin ekonomiye müdahalesi demek olan] sanayi politikasından söz etmek bile sapkınlıktır” diye yazmıştı Temmuz 2016’da The Economist (http://econ.st/2G2kkuH). Ama, bir sanayi politikasının da artık gerekli olduğunu belirtmişti. Nitekim, 16 ay boyunca toplumda tüm paydaşlarla tartışıldıktan sonra, 27 Kasım 2017’de, 254 sayfalık “Industrial Strategy: Building a Britain fit for the Future,” (http://bit.ly/2BiveJp) Başbakan Theresa May tarafından açıklandı. Dokümanın sonunda 223 kaynakça listesi olduğunu da eklemeliyim.
Konuya geniş yer veren sağ eğilimli Financial Times gazetesi (http://on.ft.com/2EZwYte), bir de “Bu Sanayi Politikası bir dönüm noktasıdır (breakthrough moment)” başlıklı ve “bu hükümete şapka çıkartılır” diyen bir görüş de yayımladı (http://on.ft.com/2DX7Vri). Sol eğilimli The Guardian gazetesi de sanayi politikasını “hurra, bakan değiştikçe değişmeyecek bir strateji var artık ama sadece iyi niyet yetmez, hükümetin hesap verebilirliği önemli” diye ihtiyatlı bir beğeni ile karşıladı (http://bit.ly/2F0x4B0). Açıklanan sanayi stratejisi için “kusurları, noksanları olsa da, iyi haber” diyen bir görüş de yayımladı (http://bit.ly/2BhRD9u).
Bazı eleştirilere karşın, hem sağ hem de sol görüşe de hitap eden sanayi politikası dokümanının en başında, bunun “hem sanayide verimliliği hem de tüm Birleşik Krallık halkının gelir düzeyini artıracak” bir strateji olduğu belirtilmiş. Sanayi politikası ile dönüştürülecek ekonomi vizyonu, şu beş temel kavram ile tanımlanıyor:
- Fikirler: Dünyanın en yenilikçi ekonomisi
- İnsan: Kaliteli işlerde istihdam ve herkes için çok daha fazla kazanma gücü
- Altyapı: Ülkenin altyapısında önemli iyileştirme
- İş ortamı: İş kurmak ve büyütmek için en iyi ortam
- Mekanlar: Ülkenin her köşesinin mamur ve refah içinde yaşanılabilir olması
Bu temel kavramlar üzerine inşa edilmiş olmasa da, ülkemizde de sürekli iyi niyetli bir takım amaçlar açıklanır, bazı – genellikle gerçekçi olmayan abartılı – hedefler konur. Fakat, ülkemizde hala göremediklerimiz arasında önde gelen dört farkı belirteyim.
Birincisi, kamu, iş dünyası, akademi ve STK’larla beraber hazırlanan stratejinin, yine ayni paydaşların katılımıyla yürütülecek olması. Dolayısıyla, uygulama süreci şeffaf ve izlenebilir olacak.
İkincisi, zorlu işlerin başına, veri ve yapay zekayı koymuş olmaları (s.14). Strateji belgesinde, baştan sona çok geniş yer veriliyor bu iki alanda somut olarak gerçekleştirileceklere ve diğer sektörlerle etkileşimlerine. Örneğin, Veri Etiği ve İnovasyon Merkezi kurularak, yapay zeka ve veri teknolojilerinde güvenli, etik ve çığır açan buluşlar için ortam hazırlanacak (s. 159).
Üçüncüsü, hedefler yeri geldikçe diğer ülkelere göreceli olarak belirtiliyor. Örneğin, verimlilikte (s. 20), araştırma ortamı (s. 59) ve Ar-Ge harcamalarında (s. 62) önündeki ülkelerle kendini karşılaştırarak, göreceli olarak öne geçmek için ne yapılması gerektiği üzerinde durmuşlar.
Dördüncüsü, analizleriyle, neden-sonuç ilişkileriyle, nereden nereye nasıl gidileceğinin somut yöntemleriyle, çok doyurucu ve tutarlı bir strateji belgesi var önümüzde. Ülkemiz adına imrendim.