Birlikte hareket ruhumuzda yok!
2010 yılı sonlarında başarıyla yürüttüğüm Kaspersky ülke müdürlüğü görevimde sıkıntılar çıkmaya başlamıştı. 2011 yılında da istifa ederek ayrıldım. Bu sürecin birçok nedeni vardı ama beni hala rahatsız eden bir konunun detaylarını tartışmak lazım.
O yıllarda bilişim dünyasının doğuya bakan penceresinde iki önemli nokta vardı. Yakın gelecekte batı-doğu hub noktası oluşturma potansiyeline sahip şehirler İstanbul ve Dubai idi.
Bu tatlı rekabeti hem markaların tavrında hem de sahibi olunan fuarlarda görmek mümkündü. 2010 yılına kadar başarıyla gelen ama sonraki yıllarda hızlı bir çöküş yaşayan Cebit ile o dönemde de bir miktar önde olan Gitex arasında kıyasıya bir rekabet vardı. Markalar birini seçemiyor ve genellikle ikisine birden katılıyorlardı. Cebit maalesef bir ortağının ayrılması ve sonraki sürecin başarısız yürütülmesi nedeniyle her yıl zayıfladı, sergi alanları azaldı, katılımcıların da ilgisini kazanamadı ve kapandı gitti. Cebit fuarı, ülkemiz ve sektörümüz için çok önemli bir kayıptır ve hala benzeri yerine koyulamamıştır. Buna karşılık Gitex, Covid salgını olsa da bu yıl Aralık ayında onlarca firmanın katılımıyla keyifli bir şekilde devam ediyor.
Cebit kapandı diye üzülenler olmuştur elbette ama kapanmaması için gereken destek verildi mi? Hayır, sektörümüz son derece ilgisiz kaldığı gibi bir de “İnternet varken fuar da neymiş” gibi asılsız ve gerçek dışı söylemlerle bunu normalleştirdi. Kaybın farkına bile varılmadı. Kamu tarafından verilen destek varsa bilmiyorum ama çok etkili olmadığı belli oldu. Herkes unuttu, geçti gitti.
Gelelim benim marka ile yaşadığım soruna. Kurulduğundan itibaren merkeze bağlı çalışmış İstanbul ofisini Dubai’ye bağlamak istediler. Şiddetle karşı çıktım ve akabinde taraflar arasında gerilim başladı. Sonraki süreçlerde bir sürü yeni konu eklense de kıvılcım bu konudan çıktı. Bence İstanbul hem coğrafi şartları hem de sosyal yapısı ile çok daha stratejik ve önemliydi Dubai’ye göre. Eğer doğuya açılan bir kapı olacaksa, bu Dubai değil, İstanbul olmalıydı.
O dönemde çalıştığımız firmalara ve dostlara bunu anlatmaya çalıştım. Yüzeysel olarak haklı bulsalar da kimse destek sağlamadı. Bu görüşü ne bir STK ne bir sektör firması destekledi. Sonrasında Kaspersky ve birçok marka merkezini Dubai olarak seçmeye başladı. Şimdi tabloya baktığımızda çok fazla sayıda firmanın merkezinin Dubai’de olduğunu görüyoruz. Halbuki organize bir mücadele ile bu aşılabilirdi, ilgiyi kentimize çekebilirdik.
Elbette kamunun uyguladığı regülasyonlar ve hepimizin markalara yaklaşımı da önemli. Bu konuda kişisel fikrim çok hataların yapıldığı ve yapılmaya devam ettiği yönünde. Hepimizin gönlünde yatan yerli ve milli ürün oluşumlarını desteklerken uluslararası ekosisteme sahip markaları kötüleyerek onların işlerini zorlaştırmanın bize hiçbir faydası olmaz, işte böyle büyük zararları olur. Kamu tarafındaki bilişim ile ilgili yetkilileri bu hatanın en büyük payına sahip gibi. Evet her konuda yerli ve milli ürünlerimiz olsun hatta öncelik de onlarda olsun ama uluslararası markaları kaçırmayalım, korkutmayalım, beraberce ülke için çalışalım.
Ne zararı var ki diyenleri görüyorum, yazmaya çalışayım
- Bir kere istihdamın çoğu Dubai’ye kaydı,
- Dubai ülkemize gelebilecek yatırımlar için çok daha cazip gözüktü,
- Teknoloji üretim merkezlerini de seçerken İstanbul yerine Dubai tercih edildi,
- Ülkemizi merkez seçecek markaların eğitime, ekonomiye ve sosyal yaşantıya verecekleri destekler azaldı.
Bir kere daha gördük ki, biz toplu hareket edemiyoruz. Bireysel hareketlerle çıkabilecek fırsatları kollarken toplu halde kazanabileceklerimizi gözden çıkarabiliyoruz. Haklı davamda bana destek olmayanlar, markanın yanında yer aldı ve bizden sonra adeta ürünlerini satmak için birbirleriyle yarıştı. Kaybeden ülke oldu, bilişim sektörümüz oldu. Şimdi hangi markayı sorsak, merkezinin Dubai’de olduğunu öğreniyoruz.
Birçok marka ülkemizde teknoloji üretmiyor, kadroları her geçen gün azalıyor, akademiye verdikleri destekler zayıflıyor. Halen devam edilenleri kaçırmayalım, arttıralım. Hiçbir şey için geç değildir. Her konuda el ele vererek daha sağlıklı adımlar atabiliriz. Burada en büyük görev bilişim sektörü derneklerine düşüyor. Hepsi bir yerinden tutarsa hedefimize ulaşırız. Ben inandım, siz de inanın.
Yazdım…