Birlikten kuvvet doğar!
Ekonomik dalgalanmanın dinmesinin ardından önünü daha net görmeye başlayan şirketler, fırsatları değerlendirmek için kolları sıvadı, satın alma ve birleşme ataklarına hız verdi. Bu atak, BT sektöründe de yılın ilk haftalarında gücünü göstererek, 2011 yılının hareketli geçeceğinin işaretini verdi.
Dünya ekonomisinde daha fazla canlılığın görülmesinin beklendiği 2011 yılında, tüm sektörlerde şirket satın alma ve birleşmelerinin hız kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Bundan BT sektörünün de payını alması bekleniyor. Birçok BT şirketi; kriz öncesinde, kriz sürecinde ve sonrasında bu yönde hamlelerini pek yavaşlatmadı.
Bağımsız bir yatırım bankası ve satın alma-birleşme danışmanlık şirketi olan, bu başlıklarda özellikle uluslararası BT hizmetlerine, yazılım ve dijital medya sektörlerine odaklanan Generation Equity Advisors’ın Şubat 2011 tarihli araştırması da, bu yılın hareketli geçeceğini gösteriyor. Araştırmaya göre, uluslararası bazda iş süreçlerinde dış kaynak kullanımında (BPO) ve BT hizmetleri pazarında satın alma ve birleşmeler büyük artış gösterecek. Bu artışta başı çekmesi beklenen coğrafyalar ise araştırmada Güney Amerika ülkeleri olarak öne çıkıyor. İş süreçlerinde dış kaynak kullanımının ve BT hizmetlerinin satın alma ve birleşmeler açısından 2011 ve 2012 yıllarını son derece hareketli geçirmesi, hatta bu konuda resesyon öncesi işlem seviyelerinin bile üstüne çıkılması beklentisine dikkat çekiliyor.
İnternet ve mobilin yadsınamaz gücü
Ernst & Young Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Müşfik Cantekinler’e göre, 2011 yılında hem global hem de yerel bazda şirket satın alma ve birleşmelerinde artış bekleniyor. Hatta yılın ilk aylarındaki işlem gerçekleşme haberleri bunu onaylar nitelikte. Cantekinler, satın alma ve birleşme dalgasında Türkiye’nin potansiyelini şu sözlerle anlattı:
“Hareketli bir yıl bekliyoruz. İşlem hacmi, özelleştirme işlemlerinin yılın ikinci yarısına kayacak olması nedeniyle, bu işlemlerin tamamlanmasına bağlı olarak, 2010 yılı seviyesinin altında kalabilir. Özellikle orta boy şirketlere hem stratejik yatırımcı, hem de Private Equity ilgisinin sürdüğünü, yürütülen kimi görüşmelerin bu yıl tamamlanabileceğini öngörüyoruz.”
Bu eğilim içinde BT sektörü şirketlerinin de payının artması bekleniyor. Ernst & Young M&A Direktörü Senem Başyurt, uluslararası anlamda BT sektöründe dengelerin çok hızlı değiştiğine dikkat çekti. Küreselleşmenin en hızlı olduğu bu alanda, oyun planlarının da uluslararası ölçekte olmasının gerekliliğine dikkat çeken Başyurt, “Tüm iş kolları için internet ve mobil servisleri kullanma gereği de artıyor” dedi ve buna örnek olarak, bankaların Facebook ve Twitter’a ortak olma konusundaki istekliliklerini gösterdi.
Ama bu uluslararası hareketlilik beklentisine karşılık, Türkiye’de süreç biraz daha yavaş ilerleyecek ve bazı şirketlerle sınırlı kalacak gibi görünüyor. Bu tabloyu Başyurt, “Türkiye’de bu konuda henüz uluslararası ölçekte bir şirketimizin bulunmaması nedeniyle, hareketlilik üç ana telekom grubunun, yani Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone’un yatırımlarına endeksli olarak ilerliyor” sözleriyle açıkladı.
Birleşmeden bahsederken, madalyonun diğer yüzünde ise grup şirketlerinin ayrılması var. Bunun ilk akla gelen güncel örneği, Motorola Solutions ve Motorola Mobility. Müşfik Cantekinler, “Koç ve Sabancı grupları kendileri için ana işkollarını belirleyip, bunların dışında kalan iştiraklerini elden çıkarma sürecini hemen hemen tamamladı” örneğini verdi. Cantekinler son olarak grup şirketlerinin bölünmesinin ise ancak belli bir hacme hem de uluslararası ölçekte erişimin ardından mümkün olduğu bilgisini verdi.
Türkiye BT pazarında satın alma ve birleşmelerde yılın ilk büyük adımı, Arena’nın yüzde 49,40 oranındaki hissesini alan Redington Gulf’ın hamlesi oldu. Redington Gulf Genel Müdürü Raj Shankar, bu kararı almalarını sağlayan süreci ve stratejilerini şöyle anlattı:
“Bizi, özellikle gelişmekte olan pazarların tedarik zinciri yöneticisi olarak tanımlıyorum. Hindistan, Ortadoğu ve Afrika’nın bir bölümünün ardından, şimdi de Türkiye’de yerimizi aldık. Türkiye hep vizyonumuzun bir parçasıydı. Türkiye, bizim için bir ‘ilk’ oldu ve Arena’nın hisselerini alarak Türkiye pazarında inorganik büyüme adımını attık. Türkiye pazarının bu yapısını göz önüne alarak 2010 yılında bu yolda adımlarımızı atmaya başladık. Ama bu fikir, aslında 2007’den beri aklımızdaydı. Bizim çalışmalarımız dört temele dayanıyor. Birincisi; tedarik. İkincisi lojistik ve depolama. Üçüncüsü finansal hizmetler. Sonuncusu ise satış sonrası destek hizmetleri. bizim için bir köprü olmasını hedefliyoruz.”