Biyoteknoloji sektörü stratejik adımlarla ilerliyor
Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY (Ernst&Young), ABD ve Avrupa’daki halka açık şirket gelirleri, finansman, birleşme ve satın alma faaliyetleri, ortaklıklar, ürün onayları gibi faktörlerin özet bir görünümünü ele alarak sektörün durumunu analiz eden Biyoteknoloji Raporu 2024’ü yayımladı. Rapora göre, son iki yılda biyoteknoloji sektörü zorlu bir finansman ortamında faaliyet gösteriyor ve birçok şirket operasyonlarını yeniden yapılandırmak zorunda kalıyor. Bu süreçte personel azaltma, birleşmeler ve Ar-Ge odaklarının daraltılması gibi stratejilerin öne çıktığı görülüyor. Ancak sektördeki bazı olumlu işaretler, biyoteknolojinin geleceği açısından umut verici görünüyor.
Uzun vadeli beklentiler iyimser
Pandemi sonrası gelirlerdeki düşüş, sektör için hala önemli bir sorun teşkil ediyor. Son on yılda yıllık olarak %4,8 oranında büyüyen sektör, 2015-2021 yılları arasında COVID-19 aşıları ve tedavileri sayesinde yıllık %9,2 oranında büyüme yakalamıştı. 2023 yılında ise ilaç satışlarındaki düşüşle birlikte gelir de azaldı. Ancak uzun vadeli projeksiyonlar, sektörün pandeminin etkilerinden arındıktan sonra eski büyüme trendine döneceğini öngörüyor.
2023’te ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), İlaç Değerlendirme ve Araştırma Merkezi (CDER) ve Biyolojik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi (CBER) kapsamında 80 yeni biyofarmasötik ürün onaylandı. Bu onay sayısı, 2018 yılından bu yana kaydedilen en yüksek seviyelerden birini oluşturuyor. Aşılar ve mRNA tabanlı teknolojiler, yerini kardiyometabolik ürünler ve onkoloji gibi yeni nesil terapötik alanlara bırakmaya başlıyor.
Anlaşmalar ve inovasyon faaliyetlerinin etkisi
2024’ün başında biyoteknoloji sektöründe hareketlilik kazanan anlaşma faaliyetleri, sektörde bastırılmış bir talebin varlığına işaret ediyor. FED’in faiz oranlarını düşürmesi ve makroekonomik koşulların normale dönmesiyle daha fazla anlaşmanın gerçekleşmesi bekleniyor. Büyük ilaç şirketlerinin riskten arındırılmış varlıklara olan talebi artarken, toplam finansal kapasitenin 1 trilyon doları aştığı tahmin ediliyor. Bu varlıkların ticari değeri ve yatırımcı ilgisi yüksek kalmaya devam ediyor.
Biyoteknoloji şirketlerinin neredeyse üçte birinin yalnızca bir yıl yetecek kadar nakit rezervine sahip olduğu düşünüldüğünde, finansmana erişim sektörün karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Halka arzlar sınırlı kalsa da 2023’te biyoteknoloji halka arz yatırımları neredeyse iki katına çıkarak 2,9 milyar dolara ulaştı. Bu eğilimin 2024’te de devam etmesi bekleniyor.
Yönetim yetkinliği önemli
Büyük ilaç şirketleri, özellikle onkoloji ve immünoloji alanlarında önemli yatırımlar yapıyor. Onkoloji, biyoteknoloji sektörünün hem en büyük hem de en hızlı büyüyen alanı olarak dikkat çekiyor. 2024’te biyofarmasötik sektörünün toplam büyümesinin %33’ünü onkoloji ürünlerinin oluşturacağı tahmin ediliyor. Bu durum, onkoloji ürünlerinin hem klinik araştırmalarda hem de yeni ürünlerin pazara ulaşmasında kritik bir rol oynadığını gösteriyor.
Rapor; 2023 yılının girişim finansmanı açısından zayıf bir yıl olduğunu belirtiyor. Yıl genelinde girişim finansmanı 18,9 milyar dolarda sabit kalsa da bu rakamın pandemi öncesi, beş yıllık tarihi ortalama olan 47,5 milyar doların altında kaldığı görülüyor. Ancak güçlü bilimsel temele sahip ve deneyimli yönetim ekipleri olan şirketler, zorlu finansman koşullarına rağmen yatırım çekmeyi başarıyor.
Büyük ilaç şirketleri inovasyona erişim sağlamak için düşük maliyetli ve daha az riskli bir yöntem olarak kurumsal iş ortaklıklarına yöneliyor. COVID-19 sürecinde birleşme ve satın alma (M&A) faaliyetlerinde yaşanan düşüşe rağmen stratejik iş ortaklıklarına yapılan harcamaların öne çıktığı gözleniyor. Buna ek olarak, büyük ilaç şirketlerinin doğrudan satın almaya geri döneceği öngörülüyor. Sonuç olarak, biyoteknoloji sektörü 2024 yılına temkinli bir iyimserlikle bakıyor; finansman koşullarının iyileşmesi, inovasyonun sürmesi ve büyük ilaç şirketlerinin anlaşma yapma kapasitesinin artması gibi etmenler, sektörün toparlanma sürecine ivme kazandırabilir.
2024 geçiş yılı
EY Türkiye Şirket Ortağı, Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri Av. Ahmet Sağlı, “Veriler, bazı biyoteknolojilerin gelişirken diğerlerinin zorluklarla karşı karşıya olduğunu söylüyor ancak 2024 yılının bir geçiş yılı olacağını ve yenilik inancının iyileşmeler için temel bir unsur olacağını söyleyebiliriz. Çünkü pandemi sonrası dönemde sektör, karşılaştığı zorluklara rağmen güçlü bir inovasyon kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor. Finansman koşullarının iyileşmesi ve büyük ilaç şirketlerinin stratejik yatırımlarıyla birlikte sektörün geleceği için umut verici bir tablo ortaya çıkıyor. Sağlık sektöründe yaşanan bu dönüşümün, sadece tıbbi yenilikleri değil, aynı zamanda toplum sağlığını da olumlu yönde etkilemeye devam edeceğini düşünüyoruz” dedi.
EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri T. Ufuk Eren ise raporla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Hazırlanan rapor, biyoteknoloji şirketlerinin operasyonlarını sürdürme ve büyütme yollarıyla birlikte yenilik için gerekli ortamı inceliyor. Biyoteknoloji sektörü, zorlu finansman koşullarına rağmen yenilikçi çözümler geliştirme potansiyelini sürdürüyor ve temkinli bir iyimserliğin devam etmesi için gerekli zemine sahip. Sektördeki önemli gelişmeler ve stratejik iş birlikleri kapsamında 2024 yılı büyüme ve dönüşüm için bir fırsat yılı olabilir. İnovasyon ve iş birliğiyle sağlık alanındaki tıbbi ihtiyaçlara yanıt vermek, sektördeki aktörler için öncelikli bir adım. Çünkü büyük ilaç sektörünün gücü ve yapay zekâdan gelen olanaklarla birlikte inovasyon kapasitesinin gelişimi, biyoteknoloji sektörünün orta ve geç dönemde sadece hayatta kalmasına değil, gelişmesine de yardımcı olacak.”