Biz Büyüdük Hayallerimiz Küçüldü
Küçüklüğümde sınırsız hayallerim vardı. Bazen doğa üzeri bir varlık olduğumu ve dünyaya ilahi bir görevle gönderildiğimi düşünürdüm. Gözlerimi kapatır ellerimi havaya kaldırır tüm dünyayı salladığımı ve ellerimi tekrar indirdiğimde tüm düzenin yeniden kurulduğunu hayal ederdim. Gözlerimi açar her şeyi yerli yerine oturttuğumu görünce de bu bendeki güce hayran kalırdım. Kolay değildi tüm dünyanın altını üstüne getirdikten sonra tekrar düzeltebilmek hem de hiçbir şeyin yeri değişmeden.
Hiç uçmadım hayallerimde ya da kurtarmadım dünyayı. Olsa olsa yörüngesinden biraz saptırmışımdır ya da eksenini biraz kaydırmışımdır o kadar. Basit yeteneklerim olmasını hayal ederdim konuştuğum herkesi istediğim her şeye ikna edebilmek gibi. Superman uçuyormuş aman ne büyük yetenek azıcık yan yana gelsem kendi basit yeteneğimle “Superman bak akıllı ol bir daha uçma tepemizde” desem hayatı boyunca yerden en fazla 15 cm yükselebilirdi o da zıpladığında.
Hepiniz hayal kurdunuz hayal kurmam ben diyenler hayallerini bastıranlardır kurmayanlar değil. Ya dünyayı kurtardınız ya ailenizi korudunuz ya da ülkenizi temsil ettiniz dünya çapında bir organizasyonda ve altın madalya kazandınız. Hele ah o son saniye golü yok mu o gol, tüm ülke ayakta herkes isminizi bağırmadı mı? Dünya şampiyonu olmuştunuz hani. Size ihtiyaç duyuldu hayallerinizde. Hatırlayın, çocukluğunuza gidin kim bilir nasıl kahramanlardınız. Hala öyle olanlarınız vardır belki. Hala hayal kurabilenlere ne mutlu.
Peki ne oldu hayallerimize? Şu an gecenin bir yarısı gözümü kapatıp ellerimi kaldırıp neden dünyayı yerinden oynatıp sonra tekrar düzeltmiyorum? Ya gerçekten bunu yapamıyorsam? Saçmalamayın elbette yapabiliyorum😀 sadece doğru bulmuyorum çünkü herkes uyuyor yazık uyanmasınlar yarın Pazartesi😀
Bir şey oldu hayallerimize biz büyürken. Bir yerde bıraktık onları ama neden? Geçim sorunları mı neden oldu acaba buna? Bunun olması çok mümkün değil çünkü hayaller en çok yoklukta kurulur çünkü en çok yokluktan beslenir hayaller. Küçükken kocaman hayal torbalarını sırtımızda mutlulukla taşırdık ama büyürken o torbayı ıssız bir yerde sessizce bıraktık.
Hayallerimize ne olduğunu anlamak için hayatlarımıza bakmak lazım. Hayal kuruyorduk, uçuyorduk, dünyayı kurtarıyorduk ve tam o son sayıyı yapıp ülkeyi ayağa kaldıracakken sabah erkenden kaldırılıp okula sonra çoğunlukla dershanelere gitmemiz gerekti. Okul, dershane, test ve sınavlar arasında hayallerimize tam odaklanamadık. Çocuk değildik artık yarış atıydık. Kimimiz kazandı kimimiz önümüzdeki sınavlara bakmak üzere soyunma odasına gitti. Bitti mi bitmedi çünkü her okuldan sonra bir sınav mutlaka vardı, ilkokul, ortaokul, lise sonlarında sürekli sınandık. Artık tam emin değilim sistem bize mi yoksa kendine mi güvenmiyordu 3 senede bir sürekli sınıyordu bizi.
Hayallerimize ne olduğunu anlamak için hayatlarımıza bakmak lazım. Dönüşüyordu yavaş yavaş hayallerimiz ve biz farkında değildik. Yeni hayalimiz; kazanabildiğimiz en iyi okulu kazanmaktı ve 3 yanlış bir hayali götürüyordu o dönemler bu nedenle çok çalıştık biz yeni ve daha küçük olan hayalimize ulaşmak için. Ya dünyayı kurtarmak? Dur canım sen önce en iyi okulu kazan sonra kurtarırsın dünyayı hem diplomalı süper kahraman olursun fena mı?
Sonra ne oldu? Mezun olduk fakat boş uçanın boş kalfası mı olunurdu canım, bir işe girmek lazımdı önce. Sen yine uç ama önce bir işe gir. İşe de girdik ama bize okulda öğretilenler çoğunlukla işe yaramıyordu işte. Sıfırdan başladık, öğrendik ama neler neler öğrendik. Artık uçmuyorduk ama iyi kaçıyorduk. En iyi kaçanın kendini kurtardığını gördük. Çünkü iş yerlerinde çoğunlukla uçanı bir şekilde yaka paça aşağı çekiyorlardı.
Abarttığımı düşünüyorsunuz değil mi? Size kısa bir anımı anlatayım. Bir gün aynı ekipte çalıştığımız bir arkadaşım bana geldi ve dedi ki;
- Arkadaş: Abi sen neden o kadar çok koşturuyorsun
- Ben: Nasıl koşturuyorum?
- A: Yani hiç boş vaktin yok sürekli toplantılar, çalışmalar falan
- B: (şaşırarak) iş böyle yapılır bence yani, yoğun olur. Nasıl yani ya hu?
- A: Abi burada uçsan da yatsan da bir şey olmaz. Uçsan terfi almazsın yatsan kimse seni işten atmaz. Böyle bir yer burası, uçmaya gerek yok.
Bu diyalog kelimesi kelimesine böyle gelişti.
Bu kadar keskin değilse de çok benzerlerine siz de maruz kalmadınız mı? Bir fikrinizi söylediğinizde saçmaladığınızı düşündüren tavırları gördünüz ve başka bir fikir aklınıza geldiğinde susmadınız mı? İşte o sustuğunuz fikir aslında o günün ve belki de iş hayatının en iyi fikriydi.
Sistematik bir şekilde önce hayalimizi kıstık sonra fikirlerimizi susturduk ve sonra düşündük acaba neden yaratıcı fikirler çıkmıyordu bizden? Şirketlerin tepe yönetimi merak etti “yahu o kadar çalışanımız var neden yaratıcı fikirler gelmiyor” diye. Hemen kocaman insanlar bir araya geldik ve şirketlerimizde fikir fabrikaları, havuzları, depoları kurduk. Bekledik bekledik olmadı, depo boştu. Neden? Çünkü hayallerimizi sınavlara değiştik. Neden? Çünkü iş yerlerinde uçsan da yatsan da bir şey olmuyordu. Neden? Elalem ne derdi de ondan.
Evet bir de elalem vardır ona hiç değinmedik. Elalemin huyudur size neden olmayacağını, nasıl olmayacağını söylemek çünkü pes edersiniz. Elalem de zaten baştan pes edenlerden olduğu için kendini normalleştirmiş olur. Elalemin huyudur size nasıl yapsaydınız başarılı olurdunuz diye akıl vermek. Elalemdir başarana kadar yapamazsın diyen ama başarınca da yere göğe sığdıramayan. Bilimsel olarak kanıtlanmıştır efendim elalem sizin yaptıklarınızı en fazla 8 dakika konuşabiliyor sonra ilgisi başka konularla dağılıyor. Elalem ne derse deseydi ve keşke biz hayallerimizi onların 8 dakikası için öldürmeseydik.
Çok bilinen bir beyaz eşya markası çeşitli yaşlardaki çocuklardan beyaz eşya tasarlamalarını istiyor çok ilginç bir şekilde 8 yaş civarında olan çocukların tüm tasarımları masalsı, şekilsiz ve çok sevimliyken 13-14 yaş üzeri çocuklar bildiğimiz beyaz eşyalara çok yakın tasarımlar çiziyorlar. Oralarda bir yerlerde çocuklarımızın temiz hayallerini kaybediyoruz çünkü artık yarış başlıyor.
Biz artık büyüdük hayal torbamız boş. Ufak tefek hayal kırıntıları bazen yüzümüzü güldürüyorsa da yetmiyor dünyayı güzelleştirmeye ve insanlığı geliştirmeye.
Ey büyükler, çoluğunuz çocuğunuz, yeğeniniz, kardeşiniz, kuzeniniz varsa onlara ısrarla hayallerini sorun.
Ey patronlar, müdürler, şefler, ablalar ve abiler iş yerlerinde yeni başlayanlara ısrarla hayallerini sorun.
Sorun ki bir gün bir hayale ihtiyacınız olduğunda yarı yolda kalmayın.
Saat gece 2.14 yazının şu son demlerinde bence zamanı geldi gözlerimi kapasam da şu yeryüzünü bir havaya kaldırsam, en azından üst katmanını, hem altı biraz havalanır iyi olur.
Not: Şu hayalime kaç kişi kulp taktı😀 “abi dünyanın yarısı gece diğer yarısı uyanık, ya bırak saçmalama öyle güç mü olur? Sen bunu yapabilsen dünyanın diğer yarısı hemen farkeder. Saçma saçma konuşma.” Çok merak ediyorum aklınızdan geçti mi?
Yapmayın! 😀 Hem ben çoktan altını üstüne getirip düzelttim kimsenin ruhu duymadı😀
Ha bu arada biz uyurken dünyanın bir yerlerinde küçükken olmayan bir şey icat edeceğim diye hayal kuran çocuklar şimdilerde antimaddeyi bulmak için çalışıyorlar. Ellerine oyuncak roket alıp uzayda gezdiklerini hayal edenler bugün uzaya sivil insanlar göndermek için akılları zorlayan yatırımlar yapıyorlar.
Bugün sınırları zorlayanlara iyi bakın onların hala hayallerinin sınırı olmadığını ve hala içlerindeki çocuğu yaşatabildiklerini fark edeceksiniz.
Hepimize iyi uykular…
Devrim Zımba
devrimzimba@yahoo.com