Biz taş mı yiyelim?
Dört yıl önce bu göreve gelince ilk işim benzer işi yapan firmalarla işbirliği denemeleri yapmak oldu. Birçok firma ile toplandık, bunların içinde dünyanın önde gelen araştırma şirketi de var. Önerim beraber etkinlik yapmak veya dayanışma içinde hareket etmekti. Belki ben gereken yaklaşımı gösteremedim, belki karşımdakiler bu iyi niyetimi algılamadı ama olmadı bir türlü. Hatta büyük etkinliklerine “Siz bizim rakibimizsiniz, gelmeniz mümkün değil” diye alınmadığım da oldu. Ankara’da bir etkinlikte gazeteci arkadaşımı dahi almayıp dışarıda kalmasını istediler. Allahtan aklıselim bazı büyükler devreye girerek durumu sakinleştirdi de sorun kalmadı.
Bunlar elbette bizleri hem üzdü hem kızdırdı. Rekabet ortamında çok şey normaldir ama bunlar biraz fazla geldi. Biz yine de yılmadan aynı işbirliği yanımızı anlatmaya çalışıyor ve yeni sinerjiler yaratmanın yollarını zorluyoruz.
Bütün bu süreçte bu yaklaşımlara fazlaca maruz kalınca biraz da durumu kanıksadık diyelim. Bütün şirketler bir şekilde kendilerini koruyor ve kendi menfaatlerini ön planda tutuyorlardı normal olarak. Rekabet hızla artmaya devam ediyor, sponsor bulma zorlukları her geçen gün daha da zorlaşıyor. Birkaç firma haricinde biz dahil bütün özel şirketler barındırdıkları çalışanların ücretlerini ödemek için çabalıyor ama oldukça zorlanıyor.
Marka ve şirketlerin kendi etkinliklerinden bahsetmiyorum bile. Duyarlı ve bu konunun mantığını kavramış çok seçkin firmalarımız saymazsak, kendi etkinlikleri için milyonlarca dolar harcayan markalarımız, sektörün biraraya gelerek durum değerlendirmesi yapması ve yol haritası oluşturması gereken etkinlikleri görmezden geliyorlar.
Bu ortam karşısında biz bu zorluklara uyum sağlamaya çalışırken tehlike şimdi de başka yerlerden gelmeye başladı. Devletten gereken desteği alamadıklarından olsa gerek bütün dernekler etkinlik yapmaya sarıldı. Onlar da haklı, derneğin yaşaması için gelir lazım, üyeler aidatlarını düzgün ödemediğinden ve de operatörler dahil büyük bilişim firmaları derneklere çok destek olmadığından onlar da yaşam mücadelesine giriyor. Sponsor kapma savaşına bir de derneklerimiz ile giriyoruz. Yönetiminde ya da yakın olduğum derneklerde de görüyorum, başka hiçbir şansları yok ya eğitim satacaklar ya da etkinliklere sponsorluk.
Buraya kadar yazdığım olumsuz gelişmeler gittikçe artsa da çok yeni bir şey değil. Bu yaşam mücadelesi bizim gibi etkinlik şirketleri, dernekler ve diğer STK’lar için sürekli var. Alışıyoruz diyelim. Asıl sorun, dernek ve bizlerin bulunduğu oluşumlara destek vermesi gereken devletin bizzatihi rakip olması.
Bakın Ankara’da yeni bir dernek kuruldu. TBD’den ayrılan Kamu Bilişimcilerini oluşturan bu dernek çok da güzel işler yapıyor. Bu işleri yapabilmek adına güzel etkinlikler de gerçekleştiriyor. E şimdi ne oldu, devletin kurumlarının kendisinden oluşan dernek hoooop bize rakip oluyor. Biz kamu konulu etkinlik yapmak istediğimizde sponsor elbette bizi seçmiyor, seçemiyor.
Bir de BTK etkinlikleri var, geçenlerde bir de mobil uygulama yazdıklarını açıkladılar. BTK içinde etkinlik yapmak onay almak şartı ile bedelsiz. Bu nedenle herkes BTK içinde etkinlik yapma derdinde, sponsorlar da etkinliğin BTK içinde olması nedeniyle pek bir istekli oluyorlar. Bir bakıyorsunuz bir sürü BTK etkinliği.
Öyle ya da böyle etkinliklerin çoğalması dert değil ama sektör büyümedikçe bu etkinliklere sponsor nereden bulunacak?
Biz ticari bir kuruluşuz ama yayınımızla haber yaparak önemli bir kamu görevi üslenirken, etkinliklerimizle farkındalık yaratıyor, sektörü büyütmeye çalışıyoruz. Sadece BTvizyon Anadolu etkinliklerimizin yıllık sayısı 14. Bilişim500, Bilişim Zirvesi gibi etkinliklerimiz ise en büyükleri. Koyun ticari gereksinimleri bir yana, bu üslendiğimiz kamu görevini biz olmazsak kime devredeceğiz? Devlet yardımcı olmayı bıraktı, rakip oldu, e o zaman soruyoruz.
“Biz taş mı yiyelim?”