Verilerine bütünleşik olarak bakabilen kurumlar ciddi avantajlar sağlayacak
Teknolojik değişim fırtınası o kadar hızlı ve kusursuz bir şekilde ilerliyor ki biz bireyler olarak bile bu değişim dalgasına adapte olmakta güçlükler çekebiliyoruz. Gündelik hayatımızda saatten, telefona hatta kişisel asistanlara kadar her şey “akıllanmaya”, “dijitalleşmeye” ve gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmeye başladı.
Bireysel olarak bizlerin yaşadığı bu değişim furyasından sektörlerin ve kurumların etkilenmediği düşünmek hayal olur. Değişik terimlerle anılan bu değişim rüzgârında bazı sektörlerin iş yapış şekilleri neredeyse baştan yazılıyor. Bu sektörlere verilebilecek en güzel örnek ise finans ve bankacılık sektörü diyebiliriz. Yaşadığı dönüşüm ile “fintech” adı verilen bir sektörün de doğmasına sebep olan bu değişim rüzgârında finans/banka kuruluşları artık neredeyse bir teknoloji şirketi olarak da anılmaktadırlar. Bu sektörde yaşanan ve yaşanması beklenen en büyük yenilikler ise;
Blockchain teknolojisi ve veri odaklı karar sistemlerine dayalı yönetişim mekanizmalarının tam anlamıyla kullanılabilmesi. Bu yazımızda daha çok veri odaklı yaşanan dönüşümlerden bahsedeceğiz. Bütün kurumlarda olduğu gibi veri, bankacılık ve finans kuruluşları için de çok büyük önem arz etmektedir. Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki finans sektörü her zaman veriden değer çıkarmaya önem vermiştir ve bu yönde yatırımlar yapmakta öncü olmuş bir sektördür. Ancak geldiğimiz süreçte, sadece kurum içi verilerden değil; daha büyük değerin kurum dışı veri ile kurum içi veriye silolar halinde değil de bütünleşik bakılabildiğinde çıktığını görüyoruz. Bu çok yönlü bakış açısına sahip olabilmek için de güncel teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek ve artan veri çeşitliliğine cevap verebilmek büyük bir önem kazanıyor.
Diğer önemli husus ise; kurum içerisindeki değişik platformların birbirleri ile iletişim kurabilme yetenekleri. İş süreçlerimizi dijitalleştirirken, kullandığımız veri analitiği platformunun da entegrasyon yetenekleri açısından bu değişime ayak uyduruyor olabilmesi önemli.
Son olarak da; diğer bütün sektörlerde de olduğu gibi finans sektöründe de veri bilimci insan kıymetlerine ulaşmak da çok zor. Değişik uluslararası araştırma ve danışmanlık şirketlerinin yaptığı çalışmalar da bunu doğrular nitelikte. Bu noktada kullanılan veri analitiği platformunun kurum içerisinde iş kullanıcılarına otomatize olmuş belirli analitik modelleri her hangi bir teknik bilgi gerektirmeden kullanabilmeleri büyük bir önem arz etmektedir. İş zekâsının, artırılmış zekâya doğru evrildiğini ve kurum içerisindeki genel müdürlük çalışanlarından şube personeline kadar herkesin aynı platform üzerinden kolektif bir bakış açısı ile değer üretmesi amaçlanmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz önemli başlıkların tümünü Qlik Veri Analitiği Platformu ile kurumlara sunabilmekteyiz. Hem artan veri çeşitliliği ve boyutuna istinaden iş kullanıcıların kendileri sadece veri görselleştirme değil, veri entegrasyonu ve buna bağlı analizleri yapabilme yeteneklerine sahip olabileceklerdir. Qlik’in benzersiz ve gelişmiş API Kütüphanesi sayesinde, kurumlar diledikleri platformların içerisine Qlik’i gömebilirler ve süreçlerinde ortak bir dil oluşturabilirler.
Son olarak da Qlik’in eşsiz patentli bellek-içi ilişkisel veri tabanı yaklaşımının artırılmış zekâya doğru ilerlemesini gözlemliyoruz. Qlik’in yayımladığı son sürümlerde “bilişsel motor” sayesinde iş kullanıcıları verilerinden iç görüleri otomatik olarak oluşturabilmektedir.
Kısaca özetlemek gerekirse; finans sektörünün karşı karşıya kaldığı bu değişim rüzgârı; verilerine silolar halinde değil de bütünleşik olarak bakabilen kurumlar, rakiplerine göre ciddi avantajlar sağlayabileceklerdir. Veriden iç görü çıkarmak artık kurumlar için olmazsa olmaz bir refleks haline gelmiştir.