Bulut ekonomi modelini belirlemenin üç adımı
Maliyetleri optimize etme ihtiyacının artmasıyla birlikte, bulut harcamalarını kontrol etmek CIO’ların önceliği halini aldı. 2023’ün ilk çeyreğinde bulut hizmetleri için 63 milyar dolardan fazla harcama yapılmış olsa da, yakın zaman içinde bu harcamaların %30‘unun gereksiz olduğu da ortaya çıktı. Veeam Ürün Stratejilerinden Sorumlu Kıdemli Direktörü Rick Vanover, bu gerçeğin, kuruluşların finansal beklentilerine uygun bir bulut teknolojisi planına sahip olma ihtiyacını açığa çıkardığını söyleyerek, teknoloji şirketlerinin şu üç temel alana odaklanması gerektiğini ifade etti:
1 – “Neden”i anlamak: Buluta geçmek isteyen işletmelere verdiğim ilk tavsiyelerden biri şudur: “bunu ilk etapta neden yaptığınızı anladığınızdan emin olun”. Bu tavsiye, bulut ekonomi modelini değerlendirirken veya tanımlarken muhtemelen daha da önemli. Yani bunu sadece bir iş sonucu ya da “bulut herkesin kullandığı havalı bir teknoloji” olarak düşünmeyin. Bunun yerine, burada şu üç faktörü hesaba katmanız gerekir:
İş faktörü: İş perspektifinden bakıldığında, geçiş yoluyla ulaşmak istediğiniz (veya başlangıçta amaçladığınız) hedefler konusunda net olmanız gerekir. Hedefiniz daha fazla ölçeklenebilirlik elde etmek mi yoksa daha esnek bir geliştirme mi? Maliyet azaltmayı mı yoksa performans artırmayı mı hedefliyorsunuz? Bu netliğe sahip olmak sadece başarılı bir bulut stratejisi geliştirmenizde size yol göstermekle kalmayacak, aynı zamanda ekonomik modelinizi de şekillendirecektir.
Teknik faktör: Teknik açıdan bakıldığında, buluta geçmenin işle ilgili nedenleriyle farklılık gösterecek bir dizi faktör söz konusu olacaktır. Bunlar arasında işlevsellik, esneklik, kullanılabilirlik ve güvenlik gereksinimleri gibi unsurlar yer alır. Bunlardan bazıları orijinal planınızın bir parçası olsa bile, beklentiler ve gerçekler burada gerçek faktör olacaktır.
Ekonomik faktör: Son olarak en önemli soruya geliyoruz, bunun maliyeti ne kadar olacak? Eğer iş nedenleri ve teknik gereksinimler birbiriyle uyumlu değilse, ki bu genellikle bunları tanımlayan ekiplerin birbirinden kopuk olmasından kaynaklanır, maliyet beklentileri karşılanmayacak ve korkunç ‘Fatura Şoku’ ile karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, beklentilere uygun bir teknoloji planı ve modeli geliştirmek hayati önem taşır.
2 – Veri yaşam döngüsü: İşletmelerin bulut ekonomi modellerini tanımlarken sıkça yaptıkları hatalardan biri veri yaşam döngüsünü göz ardı etmeleridir. Planlar yapılırken verilerin nerede bulunacağının ve bunun maliyetinin ne olacağının da düşünmesi gerekir; ancak bunlar yedi yıllık bir veri yaşam döngüsü boyunca aynı kalmaz, hatta kalmamalıdır. Ekonomik modeliniz, zaman içindeki gelişimini dikkate alarak veri yaşam döngüsüyle el ele yürümelidir. Verileri depolamanın maliyeti veriler eskidikçe azalmalıdır. Yeni veriler daha fazla kaynak talep ettiğinden yüksek performanslı, işlemsel depolama alanlarında tutulmalıdır. Diğer taraftan, zorunlu saklama süresinin sonuna yaklaşan veriler için son teknoloji depolama gerekmez. Bulut sağlayıcıları anlık görüntüleri süresiz olarak kullanmanıza izin verebilir, ancak bu da üretim kadar maliyetli olabilir. Veri yaşam döngüsü ilerlemesi genel olarak üç aşamaya ayrılabilir: performans katmanı, nesne depolama ve arşiv depolama. Bu yaşam döngüsünü planlarken, fidye yazılımına karşı korumanın sağlanması ve yasal uyumluluk gibi diğer önemli faktörleri de göz önünde bulundurmayı unutmayın. Verileriniz gerekenden daha yüksek kategorideki depolama alanlarında bulunuyorsa boşa para harcıyorsunuz demektir.
3 – Güvenlik-ekonomi ikilemini bırakmak: Güvenlik ve siber saldırılara karşı dayanıklılık genellikle mali kaygılara karşısında bir engel olarak algılanır. Bu durum, özellikle işletmeler daha fazla bulut kullanmak istediklerinde geçerlidir, ancak bu böyle olmak zorunda değil. Buluta geçişin arkasındaki iki ana itici gücün fidye yazılımlarına karşı daha fazla dayanıklılık ve daha düşük maliyetler olduğunu unutmayın, dolayısıyla her ikisine aynı anda sahip olmak mümkündür. Değişmezlik bulut ile ortaya çıktı ve bulut destekli felaket kurtarma artık çoğu işletme için temel bir unsur haline geldi. Veeam Veri Koruma Trendleri Raporu 2023, işletmelerin %84’ünün felaket kurtarma işlevleri için bulutu kullandığını ortaya koyuyor. Bu yanlış ikilem genellikle, güvenliğe bulut planlarının hazırlık aşamasında yer verilmemesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan teknik borçtan kaynaklanıyor. Böyle bir dikkatsizlik bir felakete ya da en azından hatayı düzeltmek için yüklü harcamalara yol açabiliyor. İş ve teknoloji ekipleri silolar halinde çalıştığında sorun daha da büyür ki bu durum ne yazık ki giderek daha yaygın hale geliyor. Peki, çözüm ne? Bulut planlarını oluştururken en baştan itibaren güvenliği hesaba katın ve bunu ekonomik modele dahil edin. Ayrıca, teknik ekiplerin kurumsal ekiplerle uyumlu olmasını sağlamak da oldukça önemli. Ek olarak, bulut ekonomik modeli ve fidye yazılımlarına karşı dayanıklılık arasında dengeli bir anlayışla hareket edin. Güvenliği ilk günden itibaren bulut stratejinize dahil edin. Daha fazla teknik borç yaratmamak için yaklaşımınızda bilinçli ve bütüncül olun.