Bulut hakkında bilinen yanlış anlaşmalar
Geçen hafta Microsoft’un System Center 2012 etkinliğinde açılış sunumunu izlerken bu haftaki yazının konusu belli oldu.
Son yıllarda sürekli bulut konuşuyor, her fırsatta buluttan bahsediyoruz. Ancak daha önce de belirttiğim gibi, pratik hayatta “bulut bilişim” kavramının ne olduğu tam belli değil. Daha doğrusu her üretici, servis sağlayıcı ya da müşteri duruma göre bulut kavramına farklı anlamlar katıyor.
Sanılanın aksine, bulut bilişim temel anlamda teknoloji değil, müşteri odaklı bir model.
Ancak maalesef BT şirketleri tarafından bakıldığında bulut bilişim kavramının hala bir teknoloji çözümü olduğu inanışı yaygın.
Geleneksel BT kültürümüzde BT ekibinin şirketindeki BT standartlarını koyduğu, BT ekibinin operasyonel anlamda mükemmelliğinin hedeflendiği, ekiplerin teknoloji çözümlerine göre organize olduğu (Unix Sistemleri, Microsoft Sunucuları bölümü gibi), BT biriminin teknoloji çözümlerine odaklanıp, projeleri şirket içinde kendisi geliştirmeye alışmış bir kültürden geliyoruz.
Öte yandan bulut bilişim ise, iş birimlerinin BT standartlarını koyduğu, müşteri memnuniyeti anlamında mükemmeliği hedefleyen, müşteri tipine / ihtiyacına göre organize olmuş, teknolojinin işe kattığı değere odaklı, mümkün oldukça dışkaynak kullanan bir yapı ile başarılı olacak bir kavram.
İş ihtiyaçlarına göre BT çözümleri geliştirmek, teknolojiye gerektiği kadar yatırım yapmak, mümkün olduğunca basit çözümler geliştirmek, uzun soluklu büyük projeler yerine, basit, nokta atışı bilişim sistemlerini devreye almak, işe hızlı hizmet etmek yaklaşımları bulut bilişimin üstüne oturduğu temeller.
BT bütçesini BT ekibinin değil, iş birimlerinin yaptığı, 2-4 gün süreli çözüm garantili servis anlaşmaları yerine 5-10 dakika çözüm garantili anlaşmaların konuşulduğu, BT hizmetlerini servis kataloğundan seçmek yerine sınırsız sayıda uygulama çözümünün talep edildiği, detaylı fizibilite ve planlamaların yapılması yerine, isteğe bağlı BT kapasitesinin dinamik olarak sunulduğu, desteğini BT ekibinin verdiği sistemler yerine, kendi kendine servis verilen modelleri kullanmaya alıştıkça, kavram kargaşalarının son bulacağını düşünüyorum.