Bulut Teknolojisi, Bölgemizdeki Hükümetler için Bir Yaşam Hattı Olduğunu Kanıtlıyor
Son birkaç yılda Orta Doğu, Rusya, Afrika ve Türkiye (MERAT) bölgedeki hükümetlerin BT gereksinimlerini yönetme biçimleri önemli değişikliklere sahne oldu. Daha önce teknoloji işleri kolaylaştıran bir araç olarak görülürdü, personelin işlerini yürütmesini kolaylaştırıyordu. Ancak salgınla birlikte dünyada teknoloji yeniliği hızlandırarak, verimliliği artırarak, operasyonları düzene sokarak hükümetlerin çalışma şeklini hızla değiştiriyor. Dijital dönüşüme giden bu hızlı yol, hibrit buluta yönelik artan bir ilgi, talep ve yatırımı beraberinde getiriyor.
Orta Doğu’da bölgesel hükümetler, sosyoekonomik büyümeyi sürdürmek ve geleceğin dijital ekonomilerini inşa etmek için teknolojiden yararlanmaya güçlü bir şekilde odaklandılar. Bununla birlikte mevcut iş ortamında, bilgi işlem, depolama, ağ iletişimi ve veri korumanın kolay yönetilmesini, ölçeklendirilmesini ve paylaşılmasını sağlamak için bir işletim modeli olarak buluttan yararlanmanın yollarını bulmak önemli bir hedef haline geldi. Bunun nedeni COVID-19 salgınının risk yönetimini ön plana çıkarması, devlet kurumlarının şimdi ve gelecekte dijital yetenekleri geliştirmek ve çevikliği artırmak için ne yapması gerektiği sorusunu gündeme getirmesidir. Türkiye’de e-devlet hizmetlerinin aylık kullanım ortalaması 300 milyondan 500 milyona yükselmesi, bu ihtiyacı somut bir biçimde ortaya koyan önemli bir örnek.
Esnek bir hibrit bulutu hedeflemek
COVID-19 salgınından önce de çok sayıda kuruluş, uzun vadeli planları veya neyi aradıklarına dair vizyonları olmaksızın bulut iş yüküne geçişle ilgili kararlar aldı. Çözümler tek tek yazılımlar ve sorunlar etrafında parça parça kurgulandı. Ancak bu tür yatırımlar çoğu durumda en iyi çözümü sağlamaz. Kurumlar hızlı hareket etseler ve çoğu zaman birden fazla buluta yönelmiş olsalar da, artık kendilerini bir bulut yayılmasının içinde buluyorlar. Bununla birlikte bulutta tutarlı operasyonlar ve altyapı ihtiyacı çok önemlidir. Bu nedenle kuruluşlar uzun dönemli maliyet, ölçeklenebilirlik ve güvenlik söz konusu olduğunda hibrit bulut modellerinin doğru strateji olduğunu çabucak anlar.
Hibrit bir bulutun en güçlü yanı, yeni bir yön gerektiğinde değişikliklerin yapılmasına olanak tanıyan esnekliği ve açıklığıdır. Hibrit bulut ile veri uygulamaları, hizmetler ve iş yükleri, aynı tutarlı altyapı ve işletim ortamı kullanılarak yönetilebilir ve özel ve genel bulutlarda taşınabilir.
Birden fazla bulut ortamına gitmek, kurumlara iş yükleri ve özel görev ihtiyaçları açısından BT’yi yeniden düşünme esnekliği de sunar. Bulut bir hedef değil, gelişen ihtiyaçlara göre uyarlanması gereken bir işletim modelidir. Uzaktan çalışma arttıkça, birden çok bulutu entegre etmek kritik önem kazanır ve kurumların iş yüküne bağlı olarak kolayca ölçeklendirmelerine, güvenliği artırmak için gereken şeffaflığı sağlamalarına olanak tanır.
Ödün vermeyen bulut
2019 yılında Gartner tarafından yapılan bir araştırma, GCC’deki bulut bilişiminin önümüzdeki iki ila beş yıl içinde büyüyeceğini öngörüyor. Ancak kurumların aynı zamanda teknolojik verimlilik platosundan on yıldan daha uzun bir süre uzakta olduğunu, bu sürenin sonrasında noktada teknolojinin faydalarının tamamen anlaşılacağını ifade ediyor.
Pandemi bunu değiştirebilir. Şu an bölgede bulut kullanımını yöneten tutarlı bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bulut ulusal hükümetlerin geleceğin dijital ekonomileri haline dönüşme çabalarında kaçınılmaz olarak kilit bir rol oynadı. Orta Doğu’da pandeminin sonucu olarak uzaktan çalışmaya hızlı geçiş, esnek hibrit ve çoklu bulut ortamlarının anlık faydalarını ortaya koydu.
Peki teknoloji bu konuda neler yapabilir? Deloitte tarafından Nisan 2020’de yayınlanan Yeni Nesil Teknolojilerin COVID-19 Mücadelesindeki Önemi başlıklı raporda Türkiye özelinde şu tespitlere yer veriliyor: “Türkiye de sahip olduğu yüksek eğitim düzeyi ve son dönemde artan teknoloji yatırımları ile COVID-19 sürecinde diğer örnek ülkeler gibi yeni nesil teknolojiler üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Türk Ar-Ge şirketi Boni Global tarafından geliştirilen kullanıcılar arasındaki etkileşimleri izlemeye ve kaydetmeye yarayan ve bir kullanıcının virüse maruz kaldığının bildirilmesi durumunda bu kullanıcı ile iletişim kuran tüm diğer kullanıcılara bildirim yapan «Korona Takip» Programı, üç büyük operatör ve BTK’nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) işbirliiyle evde izole edilmesi gereken hastaların dijital yöntemle takip edilmesini sağlayan «Hayat Eve Sığar» uygulaması ve Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan makine öğrenme algoritması ile çalışan «Online Korona Önlem» sitesi ve öğrencilerin dijital kanallar aracılığıyla eğitimlerine devam etmelerini sağlayan Eğitim Bilişim Ağı (EBA), Türkiye’de COVID-19 ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalara örnektir.”
Çoğu devlet kurumu, genel ve özel bulutların bir karışımına sahiptir. Ofis ortamında bu çapraz yapıyı kullanmak kolaydır. Ancak uzaktaki bir iş gücü, etkili bir hibrit yaklaşım kullanılmadığı sürece genellikle ikisi arasında veri paylaşımında zorluk yaşar. Kurumlar her gün hem özel hem de hassas olmayan iş yüklerini çalıştırarak hibrit bulut yaklaşımını evrensel bir en iyi uygulama haline getirmek için çalışıyor. Bu hibrit yaklaşım, verileri güvenli ve erişilebilir tutarken, genel, özel ve uç ortamlarda tutarlılık sağlıyor.
Ayrıca bulut sayesinde sağlanan esnek ortam, devlet kurumlarına bağlanan cihaz sayısının katlanarak artmasına rağmen görevlerin devam etmesini sağladı. Ölçeklenebilirlik, vatandaşa sunulan hizmetlerin devam edebilmesini sağlamak için her zamankinden daha önemli hale geldi. Salgın sırasında yaşanan deneyimler, hükümetler ofislerini yeniden açarken bile hükümet yetkililerini evden çalışma politikalarını genişletmeye yöneltti. Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan Kamu Kurumları İçin Uzaktan ve Esnek Çalışma Genelgesi ile Türkiye’deki kamu çalışanlarının bir kısmı şu an işlerini evden yürütüyor. Bu durum, hibrit bulut altyapısının getirdiği faydaların kamu tarafından da benimsenmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Son olarak, birden çok bulut ortamında çalışmak, değişen güvenlik gereksinimlerini de karşılayabilme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle hükümetler hızla uzaktan çalışmaya geçtikçe, veri güvenliğini sağlamak ve belirli iş yüklerini kamuya açık bulutlara taşıma yeteneğine sahip olmak zorunda kalırken, kritik sistemleri yerinde tutabildi.
Sonuç olarak…
Birleşik bir hibrit bulut deneyimi elde etmek, merkezi bir bulut stratejisi ve yol haritası geliştirmekten başlar. Buradan, temeldeki bulut ortamını özetleyen ve ortak bir yönetim arabirimi sağlayan bir altyapı ve yönetim çözümü uygulanmalıdır. Son olarak, kuruluşların bulut ekonomisini optimize etmek için bütçe ile ilgili endişeleri dikkate alması ve CapEx ile Opex’in doğru karışımını bulması gerekecektir.
Günün sonunda devlet kurumları, onlara bulutun bulunduğu her konumda tutarlı altyapı ve işlemler sağlayacak birleşik bir hibrit bulut deneyimi sağlamak istiyor. Bu şirket içi veri merkezlerinden herkese açık bulutlara ve gelişmekte olan sınır bilişime kadar uzanıyor, çoklu bulut yolculuklarında daha fazla kontrole sahip olmalarına olanak tanıyor. Bu kuruluşlar aynı zamanda iş ihtiyaçlarını destekleyecek şekilde bulut altyapısından yararlanmak istiyor.
Birden çok bulutu ve işletim ortamını yönetmenin zorluğuyla birlikte, tutarlı bir hibrit bulut yaklaşımı, genellikle uzun vadeli iş başarısı sağlamak için en iyi çözüm olduğunu kanıtlıyor.