Bulutları buluşturma dönemine hoşgeldiniz!
Bulut bilişimde çoklu yapılar giderek daha çok tercih ediliyor. Hatta koronavirüs süreci de bunun aslında bir gereklilik olduğunu gösterdi.
Birçok araştırma özellikle son 5 yıl içinde çoklu bulut mimarisinde önemli bir gelişime işaret ediyor. Hatta bu gelişim, konteynır teknolojilerinin kullanımının da artarak devam edeceğinin habercisi. Tüm bu bulut mimarisini uyumlu yönetebilmek için farklı orkestrasyon araçları da hayatımızda yerini alıyor. Veri merkezlerinde yapay zeka (AI) teknolojisinin kullanımının artması da hem veri işleme süreçlerini hızlandıracak hem de ihtiyaçlar paralelinde gelişecek yepyeni çözümlere kapı açacak. Veri merkezlerinde böylece insan müdahalesinin minimuma ineceğini de eklemek gerek.
Kurumsal BT süreçlerinde hibrit ve çoklu bulut stratejilerini geliştirme ve var olanları yenilemede önemli çalışmalar yürütülüyor. Farklı bulut yapıları kullanımı ilk etapta karışıklık yaratıyor gibi görünse de, sektör uzmanlarına göre bu karmaşayı bertaraf etmek adına farklı çözümler de var. Çoklu bulut kullanıcısı birçok şirkete göre, bulut bilişimin gerçek faydasını elde etmek için doğru bir mimari ile hibrit formüller geliştirmek şart. Sözün özü, aradan geçen yıllarda artık kmse tek bir bulut platformuna takılıp kalmak, kendi veri merkezi ile yetinmek istemiyor. Birçok araştırma da çoklu ve hibit bulut mimarilerinin halihazırda şirketlerin özel bulutu ile destekendiğini ortaya koyuyor. Mordor Intelligence araştırmasına göre de hibrit bulut altyapı pazarı 2025 yılında 128.01 milyar dolara ulaşacak. Mikroservisler gibi yeni mimari tarzlar da konteynırlarda işleyen uygulamaların önemini artıracak.
Gerçek faydayı edinmek için…
Koronavirüs bir yandan kurumsal ve bireysel hayatları değiştirirken, bilişim dünyası da yapay zeka, IoT ve bulut başlığında yeniliklerle evriliyor. Öyle ki, genel bulut kullanımının pandemi etkisiyle daha da artacağına kesin gözüyle bakılıyor. Hibrit mimari de kurumsal verilerin güvenliğini sağlarken bir taraftan da işlem maliyetlerini en aza çekiyor. Mobilite, esneklik veri güvenliği ve sektör bazlı regülasyonlara uyum hibrit mimarini önemini doğal olarak pekiştiriyor. Yapay zeka ise güvenlik başta olmak üzere bilişim seköründe eksikliği giderek daha yoğun hissedilen yetkin istihdam ihtiyacını bir nebze olsun tamamlamamaya hazır görünüyor. Bu noktada birçok genel bulut servis sağlayıcı yapay zeka teknolojilerini de iş süreçlerinde konumlandırıyor. Bulut mimarisinde hibrit esaslarını kurgularken yapay zeka başlığının da her sektörde her ölçekte şirket için uygun bir yapı olduğunu hatırlatalım. Mikroservisleri konumlandıran şirketler, çalışmalarında birden fazla konteynır uygulaması kullanmayı tercih ediyor. Sonuçta konteyner yapısı depolama, yönetim ve operasyonel verim adına hibrit buluttan gerçek anlamda yararlanılabilmesini sağlıyor.
Verinin üretildiği noktada işlem gücü önemli
Hibrit mimaride iş süreçlerini hızlandırmakta edge mimarisi de önem kazanan bir kavram halini alıyor. Akılı telefonlarda, tabletlerde, sensörlerde, robotlarda, üretim hatlarında kullanımı çok verimli olan edge mimarisi, belirttiğimiz bu sektörel konumlanmasıyla dağıtık analitik araçlar ve teknolojiler arasında gerçek bağın da varlığı inanılmaz bir potansiyele işaret ediyor. Bir Cisco araştırmasına göre, 2022 yılında IP ağlarına bağlı cihazların sayısı dünya nüfusunun üç katı olacak. Bir Gartner araştırmasına göre ise toplam IoT cihazların toplam sayısı 2021 yılında 25 milyar adede ulaşacak.
Şirketler bu noktada haklı olarak, verinin üretildiği noktalara yakın yerlerde küçük veri merkezlerine ihtiyaç duyuyor ve Gartner’a göre, 2025 yılında şirketlerin ürettiği verilerin yüzde 75’i veri akışlarının hayat buluğu edge’den gelecek ve yine edge üstünde depolanacak. Küresel kentleşme olgusu ve beraberinde gelen güvenlik ihtiyaçları göz önüne alındığında, bir alarmı hareket ettirme sebebini ortaya koyan edge mimarisinin de önemi anlaşılıyor.
Her türlü riske karşı hazır olun!
Çoklu bulut mimarisinin artık bir gereklilik halini aldığı pandemi döneminde de net biçimde görüldü. Hizmet olarak felaket kurtarma (DRaaS) konsepti de böylece hayat buluyor. Sürekli güncellenen bir felaket kurtarma planı ile inşa edilecek bir DRaaS konsepti, iş sürekliliğinin de yeni temeli halini alacak. Pandemi bir gerekçe olsa da, günümüzün dijital şirketlerinin herhangi bir kesintiye tahammülü de yok. Felaket kurtarmayı hizmet olarak edinip, kurtarmanın otomasyonunu da doğru haritalandırmak çoklu bulut mimarilerine yönelik ilgiyi de diri tutacak. Hele de konu ölçek olduğunda bu hizmet modelini buluttan edinmek KOBİ ölçeği için ekstra fayda demek. Çünkü kimse verisini yitirmek istemiyor, iş sürekliliğini garantiye alabilmeye önem veriyor.
Yapay zeka başrole geliyor
Hiper bütünleşik altyapı ile gelenekel donanım tanımlı sistemleri sanallaştırmak da çoklu bulut yapısının gelişim potansiyelini ortaya koyuyor. Hiper bütünleşik altyapı ile sanallaştırılmış işlem gücü, sanal bir depolama ağı ve ağ mimarisi hiper bütünleşik mimarinin çoklu bulut ekosisteminde önemini pekiştiriyor. Yönetim kolaylığı ve geleneksel veri merkezi sistemlerine kıyasla daha düşük operasyonel maliyeti de cabası.
Bu noktada, yapay zeka uygulamalarının gelişimine dikkatli bakmaka fayda var. Güçlü uygulamalar kurgulamak için kullanılan yapay zeka, çoklu bulut mimarilerinin yönetiminde de söz sahibi olmaya hazır. Sektör fark etmeksizin birçok şirketin yapay zekanın nimetlerinden yararlanmaya çalıştığı göz önüne alındığında, bu konuda geliştirilen stratejilerin çoklu hibrit bulut mimarilerinin yönetiminde de pay alacağı üzerinde duruluyor.
Sonuçta çoklu bulut ve hibrit kurgu giderek bir gereklilik halini alıyor. İş yükleri farklı ortamlara dağıtılırken şirketler de bu konuda doğru bir yol haritası ile ilerleme çabasında. Sektörler ve bağlı oldukları düzenlemeler göz önüne alındığında, özel bulut birçok şirket için elzem. Ama tüm kurumsal veri akışında iş yüklerini doğru paylaştırmak da bulut sağlayıcı tercihlerini doğru yapmayı gerekli kılıyor. Şirketler birçok farklı kurumsal uygulamayı bulutta konumlandırıyor ve her bir şirketin farklı iş yükleri ile başa çıkma yöntemi de kendine has. Bu, bir yönüyle farklı bulut yapıları kullanımının önemini artırıyor, ama bir yandan da servis sağlayıcıların kurumsal ihtiyaçları her zamankinden daha fazla gözetmesini şart kılıyor.
Avantajların kaynağı!
Mordor Intelligence’ın “Global Hybrid Cloud Market (2020-2025)” başlıklı araştırmasına göre, hibrit altyapı hizmetlerine önemli bir yönelim var. Bulut pazarında konumunu giderek güçlendiren hibrit mimari, aslında son birkaç yıldır büyüme trendinde. Araştırmanın dikkat çektiği gibi, hibrit mimari şirketlerde de işlem kaynaklarını ölçeklendime, talebe karşı hızlı pozisyon alabilme imkanı sunuyor. Sonuçta bulut servislerini kullanan şirketler de satın alma, programlama, gereken başka yatırımları bu mimariye ekleme gibi yüklerden kurtularak kullandıkları kadarını ödeyebiliyor. Böylece birçok başlıkta önemli bir maliyet avantajı ve öngörülebilirlik, doğal olarak esneklik ve çeviklik elde ediliyor. Hibrit mimarinin öneminin daha da artması, Mordor Intelligence araştırmasının da belirttiği üzere, hibrit bulut başlığında sektöre ve kurumsal ihtiyaçlara yanıt vermek adına önde gelen küresel bilişim şirketlerinin satın alma stratejilerine de damga vuruyor. Finans, sağlık ve perakende sektörleri hibrit ve çoklu bulut yapılarını tecih etmede öne çıkarken, gerek bulut sağlayıcılar gerek uygulama geliştiriciler zengin kütüphanelerle, uygulamalarla, altyapı şablonları ve API’larla bu yapıyı daha da zenginleştiriyor. Hibrit mimariye yönelik gelişme hızı artan kurumsal ilgi, güvenlik çözümlerini de çeşitlendiriyor. Servis sağlayıcıların güvenlik çözümlerinin yanında üçüncü parti hibrit bulut güvenlik çözümü sağlayıcıları da bu süreçte öne çıkıyor. Endüstri 4.0 gerçeğine de işaret eden araştırmaya göre, standart değil kurumsal ihtiyaçlara uygun biçimde sunulabilecek bulut yapıları kurumsal beklenti ve bilişim şirketlerinin de Ar-Ge ve satın alma stratejilerinin temeli.