Bulutların üzerinde
Ankara’dan dönüyorum, uçak yine bir saat gecikmeli kalktı. Suç bende; ısrarla aynı havayolu şirketini kullanıyorum. Çocuklar uyumadan eve ulaşabilecek miyim acaba?
Yan koltuğa verdiğim BThaber geriye bir soruyla dönüyor: “Bulut bilişim nedir?”
“Şirketlerin bilgi işlem ihtiyaçlarını internetten aldığı hizmetlerle karşılaması” diyor, ilgiyle dinlendiğimi görünce devam ediyorum: “Nasıl Facebook’u fotoğraf, Google’ı e-posta için kullanıyorsak, şirkette ihtiyaç duyduğumuz bilgi işlem altyapısını benzer şekilde kiralayabiliyoruz”. “İyiymiş” diyor. “Teşekkür ederim”.
Pilot, İstanbul semalarında dolaşmadan direk indiriyor uçağı. Çocukları uyumadan görebileceğim galiba. Önce otobüs, sonra araba bekleyenler kervanındayım.
Havadaki yol arkadaşım aklıma geliyor. Peki, “Bulut bilişimin güvenliği ne olacak?” diye sorsaydı? O anda yukarıdaki kadar kısa bir cevabımın olmadığını fark ediyor ve beklerken kafamda kurmaya başlıyorum:
1. Bilgi kriptolanmalı. Bu durumda, ele geçirilse de bir işe yaramaz.
2. Sanal sunucular için özel tasarlanmış güvenlik çözümleri kullanılmalı. Bakınız; VMware, Yapı Kredi Bankası.
3. Güvenlik politikaları için esnek bir yönetim arabirimi olmalı.
4. Sanal güvenlik hipervizör katmanında olmalı.
Araba oldukça gecikmeli geliyor. Park görevlisi mahçup; “kusura bakmayın”. “Sorun değil”. Çocuklar uyumuştur zaten, acelemiz yok.
Biraz önce kafamda kurduklarımı çok karmaşık buluyorum. Doğru cevap belki de şu olmalı: “Bulut bilişim, kurumun içindeki sistemlere göre çok daha güvenli. İçiniz rahat olsun”. Bunun üzerine şu soru gelirdi herhalde: Nasıl daha güvenli olabilir?
1. Profesyonel bir ekip 7×24 bilgi güvenliği konusunda çalışıyor.
2. En güncel sanal ve fiziksel güvenlik sistemleri kullanılıyor.
3. Veri merkezinde uluslararası standartlarda bilgi güvenliği politikaları uygulanıyor.
Arabayı park edip, derin bir nefes alarak bu düşünceleri verdiğim nefesle atmosfere bırakıyorum. Eve ulaştığımda çocuklar hala ayakta!. Hem seviniyor, hem de uykusuz kaldıkları için –yalandan- kızıyorum…