Buraya ne zaman geldik?
IPod’dan, iPhone’a, iPad’e… Hepsinden önce plak vardı. Sonra kaset geldi. Kasetle birlikte Walkman. Müzik ve bilgi gezgin oldu. Sonra cihazlar küçülmeye başladı. İşlevleri arttı. Ceplere ve iPod’a mobil demeye başladık. iPod’u sadece müzik değil, bilgi kaydetmek ve nakletmek için de kullanır olduk. İngilizce “podcasting” sözcüğünü iPod’a borçluyuz.
Sonra, birinin aklına, örneğin turizm bilgisini iPod’a koyup, bununla yürüyüş turları yapmak geldi. Sonra başka birileri, örneğin bunu üniversite gençlerine vererek derslerinde kullanmalarını önerdi. Bütün bunlar topu topu 6 yıl önce 2004’te oldu. Duke (Kuzey Carolina) Üniversitesi, iPod’un sınıfta ders aracı olarak kullanılabileceğini ilk kez uygulamalı gösterdi. Onu başkaları izledi. Dersleri sitelere yükleyip 24/7 kullanıma açma fikri çağlayan gibi büyüdü. Koca bir eğitim iletişimi sanayi oldu. Cepler ve iPod, esas amaçları dışında da kullanılmaya başlandı.
Sonra, telefonlar akıllandı. Ekranları büyüdü. Başka işlevler kazandılar. Üstlerine yüklemeler başladı. Yükleme sektörü büyüdü. Yazılımcılar akla hayale gelecek gelmeyecek her konuda yükleme tasarlar oldu. iPhone’la birlikte bu işler öylesine büyüdü ki, sadece (ama sadece) iPhone için iki yılda tam 150 bin uygulama üretildi. New York Times’ın 9 Nisan 2010 tarihli bu haberi yakında eskiyecek. Çünkü uygulama sayısı daha da artacak. iPhone dışında kalan diğer akıllı cihazlardaki uygulamaları sayan var mı?
Şimdi de iPad dönemindeyiz. Sayfamızdaki resimde Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, kucağında iPad’iyle New York havaalanında. İzlanda’daki malum yanardağ yüzünden yoluna gidemeyen sayın başbakan, ülkesini iPad’le “yönetirken” görülüyor. Fotoğraf, Norveç Başbakanlık yetkililerince özenle çekilmiş. Flickr’a konulmuş. Dünya alem, genç başbakanımızı en genç cihazıyla görsün diye. Ama herkes biliyor ki iPad de sadece bir aşama. Onu da kenara itecek başka inovasyonlar gelecek. İnternetin kurucu babalarından Vinton Cerf’in der ki: “Bir köpeğin bir yılı insan ömrünün 7 yılına denk düşer. İnternetle geçirilen bir yıl da aynı öyledir.”
İşte bu nedenle bugün, akıllı telefonlardaki uygulamalar, daha 4-5 yıl öncenin yeniliklerini eskitti. Bugün artık walkman, taş devri kadar uzak. Hatta iPod bile eski çağ. Çünkü evet, iPod, müziği bilgiyi kulağa getiriyordu. Ama iPod’la “artırılmış gerçeklik” yaratılmıyordu. Resim çekilmiyordu. Birine hop diye e-postalanmıyordu. Facebook (4 Şubat 2004) henüz tanınmıyordu. Twitter (21 Mart 2006) daha ortada yoktu. Web 2.0, Friendster ve MySpace’le başlamıştı. Ama “daha yeni” olanla yarışamadılar. Ömürlerini tükettiler. Geocities örneğin, sadece Japonya’da kaldı. Küresel kullanımı bitti. Saman alevi gibi.
Sadece sayılı yıllarla buraya geldik. Daha da kısa sürede daha başka yerlere gideceğiz.