Çatalhöyük’e dijital harita
Amerikan Paul Getty Vakfı, aralarında Çatalhöyük’ün de olduğu dört UNESCO Dünya Kültür Mirası’nın dijital haritası yapılsın diye 900 bin dolar hibe etti. Bunun 220 bin doları Çatalhöyük Projesi’ne harcanacak. Gerisi İtalya’da Pompei ve Floransa ile Brezilya’da bir projeye.
Çatalhöyük, Konya’nın 50 kilometre güneydoğusunda bir neolitik dönem kasabası. Yontma Taş Dönemi’nde Anadolu’da mağaralarda yaşayan insanların, avcılık ve toplayıcılıktan, yavaş yavaş yerleşik düzene geçmeye başladıkları, tarım ve hayvancılığı öğrendikleri Cilalı Taş (neolitik) Döneme ait bir yer. 25 yıldır yıldır kazı yapılıyor. Kazı başkanlığını, önce Cambridge Üniversitesi’nde, sonra Stanford Üniversitesi’nde hoca olan Ian Hodder yönetiyor. Çatalhöyük, 1 Temmuz 2012’de UNESCO Dünya Miras Komitesi tarafından –fazla uzun bir gecikmeyle nihayet- Dünya Kültürel Miras Listesi’ne oy birliğiyle kabul edilmişti. Milattan Önce 7 bin yıllarında dünyada “ilk düzenli yerleşim yeri” sayılıyordu. Ta ki Göbeklitepe keşfedilene kadar…
Dijital haritalama sayesinde, Çatalhöyük’e ait kazılarda elde edilen bütün veriler listelenmiş olacak. Getty Vakfı’nın yanı sıra, bizzat Stanford Üniversitesi de kazıyla ilişkili her türlü faaliyet için parasal destek sağlıyor (Digital Humanities Grant).
UNESCO ve dünyanın öte yakasındaki Stanford gibi yıldız marka bir üniversitenin ilgisine karşın, ülkemizde Çatalhöyük, “arkeolojik tanınırlık” açısından Ayasofya ve Topkapı Sarayı’ndan sonra yüzde 32 ile üçüncü sırada. Ardından Aspendos, Zeugma, Hattuşa, Ani Harabeleri, Göbeklitepe geliyor. (Bu araştırma, KONDA ile Türkiye’nin Arkeolojik Varlıklarının Korunması – SARAT Projesi tarafından 29 il, 126 ilçe, 200 köyedki 3 bin 61 kişiyle Mayıs 2018’de yapıldı).
Belki Çatalhöyük’ün dijital ortama aktarılmasıyla, tanınırlığının artması mümkün olabilir? Şimdi sırada Göbeklitepe var. Burası da 4 Temmuz 2018’de UNESCO Kültür Mirası’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılı Göbeklitepe Yılı ilan etti (25.12.18).
Dijital haritalama, arkeoloji ve tarih araştırmalarının da dijitalleşmeye başlamasıyla mümkün oldu. O kadar ki, ortadan kaybolmuş yapıların “bir zamanlar” neye benzediğini, dijital yöntemlerle bulup çıkartmak yeni bir tür dedektiflik artık. Bunun bize en yakın örneğini Amerikalı arkeolog Darius Arya ile İngiliz tarihçi Michael Scott verdiler. “Görünmez Antik Şehirler” adıyla Kahire ve Atina’dan sonra İstanbul için yaptıkları dijital haritalamada, şimdi sadece yıkıntısı kalan binaları ekranda “canlandırdılar.” Aralarında İstanbul’da Ahırkapı yöresinde Bizans’tan kalma Boukoleon Sarayı da vardı. Buranın bugünkü izbe, metruk, tinerci yatağı, çöplük halini dünya, Amerikan PBS (Kamu Yayıncılık Kurumu) ve İngiliz BBC’de yayınlanan programla gördü. İstanbul’un dünyanın dikkatini çekecek bir restorasyonu burada pekala yapılabilir (Görsele bkz). Arya/Scott’un İstanbul programı ise şurada: https://www.youtube.com/watch?v=RAS7EIfF2VE