“Çekmesene kardeşim”
Ekim ayı başında ben 59’a girdim. BThaber Gazetesi 16 Ocak 2019 günü 25 yaşına giriyor. BThaber’den üç hafta önce de oğlum Kutay doğdu. BThaber ve ben artık “yaşlı” sınıfının deneyimli iki temsilcisiyiz, Kutay ise bugün BThaber’de bir yönetici. Kutlu ve hayırlı olsun.
“Yıllarca bilişimin teknik, satış ve yöneticilik aşamalarından sonra aynı konulardaki bir yayın kuruluşunun tam ortasında olmak nasıl?” diye sorulsa öncelikle “Daha zor ama daha keyifli” derim. Zor çünkü artan baskı ve dağıtım maliyetleri, online tarafta gelir modellerinin tam oturmamış olması, basın çalışanlarına olan saygının azalması gibi nedenler sayılabilir. Keyifli tarafı için de daha çok kişi ile tanışma fırsatı, haber ya da ürünleri herkese duyurabilme gücü, ulvi bir görev yapma imkanı diyebilirim.
Bu yazımda bahsetmek istediğim konu da işte bu, basına ve çalışanlarına saygının azalması. Bence bunun ilk adımları 20 yıl önce başlayan ve bir dönem televizyon haberlerinde bolca izlediğimiz, bazı kendini bilmez hatta hiçbir şey bilmez insanların muhabirlere “Çekmesene kardeşim” diyerek şiddete varan eylemleridir. Sadece görevini yapmaya çalışan muhabirin kendi işlediği suçu çekmesine kızan bu zihniyet, zamanla ve paparazzi muhabirlerin de katkısıyla coştu. Basına saldırı arttı. Bilgisi olmayıp fikri olan insan güruhu, suçu işleyeni unutup bunu ortaya çıkarana saldırmaya başladı. Birçok değerli basın muhabiri de katledildi ya da hapse girdi.
Geldiğimiz noktada ulusal basın yazmaya, çekmeye, belgelemeye korkar oldu. Teknoloji basını da bundan nasibini aldı elbette. Teknoloji basını sadece “teknik özellikleri” yazmaya başladı, teknolojinin ülke siyaseti ve ekonomisinin üzerindeki etkisini anlatmaya çekinir oldu. Tam ve gerektiği şekilde yaptığımızı söyleyemeyiz belki ama BThaber olarak biz ve birkaç değerli gazeteci dışında kalanlar yeni çıkan telefon modelleri, bilmem kim fuarında kim ne demiş, operatörün yöneticisi şu hizmeti de sunduk demiş gibi derinliği olmayan haberlerde boğulmaya başladılar. Birkaç kişi haricinde Türk Telekom gerçeğini kimse anlatamadı, Havelsan gibi dev devlet ortaklıkları “neden sektöre rakip?” diyemedi. Bilişim daire başkanlarına “Kadrolarınızı büyütüp, sektörden almak yerine kendinizin üretmeye çalışıyor olması çok yanlış bir yol” demedi. Kimse bir operatöre çıkıp “yahu dünya çapında hizmet veriyorsunuz ama teknoloji basınına ne desteğiniz var?” diyemedi. Ben ne zaman desem birileri kızdı ama zaten ben gazeteci değilim, benim yazdığım fasulyeden, çekinecek bir şey yok.
Çuvaldız kısmına devam; sektörü temsil eden Bilişim Muhabirleri Derneği (yeni adıyla Bilişim Medyası Derneği) BMD varken sektörün yarısı içinde değil. Dernek başarılı ya da değil, derneği beğenmeyenlerin başka dernek kurmaya cesaretleri yok, derneğe gelip muhalif olmaya da. Sonuçta, teknoloji basını adına, devlet kurumlarının, güçlü operatörlerin ya da Apple gibi ülkede çok para kazanıp ülkeye 1 TL faydası olmayan kuruluşların karşısına çıkıp hak isteyecek bir yapı yok. Yakın geçmişte yediği bir yemekle alakalı teknoloji basınına hakaret eden PR şirketi ve temsil ettiği firmaya gidip hesap sorabilen de olmadı. Bir etkinlikten gazeteci arkadaşı apar topar dışarı attıran firmadan da. Çoğu kimse “aman hakkımızda iyi şeyler yazılsın” demiyor, ihtiyaç duymuyor çünkü karşılarında bulacakları Teknoloji Basını duvarı yok.
Geldiğimiz noktada, devlet kurumlarının daire başkanları kendilerine yeni dernekler kurdu, tedarikçileri de onların etkinliklerinde sponsor oldu. Bizlerle çalışanlar ya bütçesi herkese yetecek olanlar ya da teknoloji basını ve etkinliklerinin değerini bilen kadirşinas firmalar. İşte saygınlık ve ilgi bu seviyede.
Neyse ki basına destek veren firmalarımız var. İyi ki de varlar, basının onlara onların da ister Teknoloji diyelim ister Bilişim, bu basına ihtiyaçları var.
Bu işte olmak yine de keyifli mi keyifli, zor mu, çok zor.
Güvenli günler dilerim